Büyükadalı X ailesi. Bir yerlerde bu aileyi tanıyan kişilerin bulunacağını tahmin ediyoruz. Evleri, köşkleri hatırı sayılır bir yapı. Kıyafetleri, eşyaları, yaşantıları hakkında bir fikir veren fotoğraf(*) zengin kişiler olduklarını gösteriyor. Muhtemelen levanten bir aile. Ne işle uğraşırlardı? Hangi dilde konuşurlardı? Ne yerlerdi, ne içerlerdi? Nelerden hoşlanırlardı? Bunları tam bilemesek bile tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Asıl mesele ne oldukları. ... Devamını Oku »
Yazar Arşivi: Korhan Gümüş
Beyoğlu bu modelle bir kere daha çöker
“Piyasa koşulları neyi gerektiriyorsa o yapılacak!” Beyoğlu’nun “kült” yapısı, Narmanlı Hanı’nın projesini üstlenen mimar görevini böyle özetliyor.(*) Görüldüğü gibi bu anıt yapıyı restoran, mağaza ya da AVM yapmak için bir mimari zekâya ihtiyaç yok. Yatırımcılar, çıkar sahipleri siyasetçiler, kurullar ile ilişkileri olan mimarları seçerler, işlerini kolaylaştırmak için. Onlar da görevlerini yerine getirirler. Oysa mimarlıkta ancak bu sorunu anlama cesareti olanlar, zekâ gerektiren ... Devamını Oku »
Canlılardan ve cansızlardan başlayarak demokrasiyi tartışmak
Köpeklere, sokak hayvanlarına zehirli mama yedirerek, can çekiştirerek öldürmek belediyelerin geçmişte en çok uyguladıkları yöntemlerden biri. Hepsini saymayalım, 1996 yılında İstanbul’da düzenlenen BM İnsan Yerleşimleri Zirvesi öncesinde, dünyanın gözünün önünde, “gelecek yabancı konuklar rahatsız olmasın” diye düşünerek köpekleri zehirletmişti. Kendisine düşen görevin bu olduğunu düşünerek! Canlıların, cansızların, toprağın, denizin, suyun kullanım biçimleri, ürettiğimiz çöplerin, lağımların yaşam alanlarından dışarıya atılma yöntemleri köktenci ... Devamını Oku »
Kanal İstanbul ekolojik değil, siyasal bir sorun
Dönüş yolunda Erdoğan Kanal İstanbul projesi ile ilgili çalışmaları yapan bir firmadan söz etti. Kanal İstanbul’u yapacak firma yetkilileriyle biraraya gelmiş. ”Bir an önce projeye başlamanız lazım. Geç kalmayın, acele edin” demiş. Bu sözlerden işin bir firmaya verildiği, bu firmanın planları hazırladığı anlaşılıyor. Demek ki bir sonraki aşamada görev ”plan revizyonu” olarak Büyükşehir’e verilecek, ona “al bunu onayla” denecek. Görüldüğü gibi kent yönetiminin de bizden bir farkı ... Devamını Oku »
Önce Ankara’ya ‘İstanbul’dan elini çek’ denmeli
Olay sosyal medyada “Boğaziçi’nde kalan nadir yeşil alanlardan biri olan Emirgân Korusu imara açılıyor” şeklinde yansıdı. Büyükşehir Belediyesi “Sözü edilen arazinin bizimle hiçbir ilgisi yoktur, korunun imara açılması, satılması veya bu alana inşaat yapılması sözkonusu olamaz” diye bir açıklama yaptı. Biz de geçen hafta yağmura-kara aldırmadan Emirgân’a gittik ve Emlak Konut Gayrımenkul A.Ş.’nin “hâsılat paylaşımı” yoluyla özelleştireceği alanları tek tek ... Devamını Oku »
Yenikapı’da çanak çömlek patladı
İstanbul’da metro hattının ana omurgasını oluşturacak olan Marmaray’ın bir ulaşım projesi olarak yönetilemeyeceği, kentselleştirilmesi gerektiği hep söylendi. Çok aktörlü, çok katmanlı, misyon odaklı yerel bir yapının oluşturulması önerildi, kamu tarafı ikna edilmeye çalışıldı. Şehrin en önemli transfer merkezine dönüşecek olan Yenikapı’da bir pilot çalışma başlatıldı. Ancak taraflar kendi patronaj alanlarını yitirmemek için yetkilerini paylaşmayı reddettiler ve İstanbul, ayağına gelen bu ... Devamını Oku »
Acaba bütün Türkiye vatandaşları ‘azınlık’ mı oldu
Tarihte kurulmuş 16 Türk devletinin kurucuları ile ilk nerede karşılaştığımı hatırlıyorum: ”Azınlık” okullarında. Bir dizi çatık kaşlı, sarkık bıyıklı kişilerin resimleri okulların merdiven duvarlarını, hollerini süslüyordu. Bunlar herhalde ilk örnekler olmalı. Tarih önemli. “Azınlık” okullarının da ayrı bir önemi olmalı. Neyi temsil ediyorlar? Türklerin tarihteki kahramanlıklarını mı? Yoksa devletin halkına, küçük çocuklara yaptığı eziyeti mi? Resimler küçücük çocukların sabah akşam görmeden geçemeyecekleri hollere, ... Devamını Oku »
Mekânlar iktidarların sırlarını ifşa eder
Demokratik rejimlerde yönetim mekânlarına “saray” değil, “çalışma ofisi”, “bürosu” gibi adlar verilir. Saraylar, halkın egemenliği, temsili gibi siyasal kavramların olmadığı modern demokrasi öncesinin yönetim mekânlarıdır. Bu nedenle demokratik rejimlerde yönetimler kendi mekânlarını tanımlarken saray kavramını kullanmaktan imtina ederler. Saraylar genellikle yüksek duvarlarla çevrili, çoğu zaman halkın içine girmek şöyle dursun, önünden geçmesinin bile mümkün olmadığı yerlerdir. Bilinmezlik üreten, iktidarı gizleyen, ... Devamını Oku »