Cumhurbaşkanı Erdoğan, önce kendisine “400 milletvekili verilmesinden” bahsetti. Sonra, 330 sayısını telaffuz etti ve şimdi de tekrar “400 milletvekili” isteğinden bahsediyor. Ancak, bu milletvekillerinin hangi parti(ler)den olacağını söylemiyor. “Bana, 400’ü verin…” Genelde yorumlar, bu sayının imkânsızlığı üzerine odaklanıyor. Seçimlerin sonuçlarının ne olacağı tartışmalarına kilitlenince, büyük resmi kaçırıyoruz. Oysa bu seçimlerin sonuçlarından bağımsız olarak, Türkiye gemisinin kaptan ... Devamını Oku »
Yazar Arşivi: Sezin Öney
Genetiği ile oynanmış medya
“Genetiği ile oynanmış medya” deyişi bir süredir aklımda; geçen martta Washington DC ve New York’taki toplantılarda da bu kavramı kullanıştım. Türkiye’de gazetecilikle ile ilgili benim tezim şu; medya, hep çok sorunluydu. AKP döneminde değişense, medyanın “geleneksel” sorunlarının adeta genetiğiyle oynanıp, var olan meselelere hormon basılması, sonuçta da bir “canavar medya” yaratılması oldu. Birçok açıdan, AKP iktidarının özellikle son birkaç ... Devamını Oku »
Seçimden sonra
Türkiye’de artık, seçim dönemleri bir nevi “afyon” görevi görüyor. Zira seçim döneminde kızışan politik kampanyalar, “demokrasi illüzyonu” yaratıyor. Medyada, sanki ortada ciddi bir “siyasi bir tartışma” varmış gibi bir hava esiyor. Medyanın ne kadar politize olduğunu, dolaylı sansür ve otosansürün medyayı nasıl avucunun içine aldığını, medyatik siyasi tartışmaların da “dar alanda kısa paslaşmalar” şeklinde geçip gittiğini unutuyoruz. Son ... Devamını Oku »
Kalimerhaba
Kuzey Kıbrıs’ta, Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı seçilmesi, Ada için gerçekten de “yeni” bir dönemin başlangıcı olabilir. Zira Akıncı, gerek seçim kampanyası boyunca, gerekse de seçildikten sonraki ilk konuşmalarında verdiği mesajlarda, Türkiye siyasetinde unuttuğumuz –belki de tam anlamıyla hiç sahip olamadığımız bazı şeyleri “hatırlattı”: çözüme odaklılık, rasyonalite, serinkanlılık, net politik gündem ve uzlaşmacılık. Akıncı, “tarafsız, bağımsız, tüm partilere eşit uzaklıkta bir ... Devamını Oku »
Yas
Bugünlerde Erivan’da çekilmiş, ellerinde, 1915 öncesinden kalma, aile büyüklerine ait resimleri tutan bir grup çocuğun fotoğrafına bakıyorum. Bizim çocukların yaşlarında olmalılar, küçücüğünden büyüğüne… Gerçek hayattaki komşumuzun suratsız, nefret dolu hâllerinden daha bir içten bakıyorlar bana resimden. Var olmayan bir hayatta sanki tanışıyoruz ailecek. “Arayı açtık, görüşelim” diyivereceğim geliyor fotoğraftaki çocuk yüzlerine. Erivan’a ilk kez beş yıl önce gitmiştim. ... Devamını Oku »
Auschwitz’in ağaran saçları
Sarı, kızıl, kahve, siyah, beyaz, gri; her tondan saç rengi. Auschwitz toplama kampının kurbanlarının, öldürülmeden önce kesilen saçları, toplam bir tonu aşkın ağırlıkta… Ve bu saçlar, aradan geçen 70-75 yıllık zaman diliminde, yavaş yavaş ağarıyor –hepsi griye dönüştü, dönüşecek… Hafifçecik saç telleri, insana böylesi ağır gelen bir gerçeği yaratabiliyor işte… Soykırımların, katliamların, cinayetlerin kurbanları, baskı ve şiddetin mağdurları, ... Devamını Oku »
Sulukule’de bir öğle vakti
Cuma namazı kalabalığı, Neslişah Sultan Camii’nde önce birer- ikişer sonra, akın akın oluyor. Sulukule’deyim, Fatih Belediyesi’nin ısrarla inşa ettiği Sulukule projesinin TOKİ evlerinin orta yerinde kalan Cami’de. Sadece Cumaları, çevreleri demirden duvarlar ve duvarların üzerine dikenli teller “Osmanlı tipi konutların” sitesinin kapıları, çevresini saran mahalleye ve ötesine açılıyor. Erkek çocuklar, genç erkekler, yaşlılar; çevredeki esnaf, memurlar, iş- güç sahipleri, ... Devamını Oku »
Entelektüelin sonu
13 Nisan 2015 günü, dünyanın iki ayrı köşesinden iki yazarı aldı götürdü. İki çok yönlü entelektüel, Uruguaylı Eduardo Galeano ve Almanyalı Günter Grass, artık yoklar. Onların ölümü, “entelektüel”in de devrinin kapanmasını sembolize ediyor bence. Entelektüel, bizlere Çarlık Rusya’sından kalma bir kavram; 19. yüzyılın ortalarında karşımıza çıkmaya başlayan intelligentsiya, Moskova ve St. Petersburg gibi merkezlerde, klasik sınıf yapılarından öte, “aydınlıklarıyla” kendi ... Devamını Oku »
8 Haziran sabahı
Kara koyun olarak, görmek istediğimi değil, gördüklerimi yazacağım: hiçbir siyasi çıkarım, hedefim, desteğim de yok. Bir partiye sırtımı yaslayıp ikbal sahibi olmayı ve parti taraftarlarınca popülerleştirilmeyi de reddediyorum. Görüşlerim sadece objektif analizlerdir. Bu seçimler, “baraja takıldı” bile. Türkiye’nin çok önemli sorunlarını konuşmuyor, HDP’nin barajı geçip geçmeyeceğini tartışıyoruz. HDP’nin kararını sorgulamıyor, bu kararı eleştirmiyor sadece gündeme yönelik bir soruyu ortaya atıyorum. ... Devamını Oku »
Listelerin düşündürdüğü
Bugünlerde, geçen bir yıl boyunca çıkan yeni kanunları inceliyorum. Sonuç net: Değil demokrasi olmak, Türkiye artık, demokrasi yolunda bile değil. Seçimlerin varlığı da, bu gerçeği değiştirmiyor: Brunei, Suudi Arabistan gibi birkaç ülke dışında, dünyanın tüm ülkelerinde şu veya bu şekilde seçimler var. Listelere bakınca bana en çarpıcı gelen sonuç şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlere parti olarak giriyor. Devlet zırhını kuşanan, devletin ... Devamını Oku »