MALÛM, üstün zekâ derken vasatı çok aşan bir beyin sistematiğini kastediyoruz. Peki de şu “üst akıl” nereden çıktı? Kim tarafından icat edildi? Nasıl oluyor da lügate girdi? Hangi kontekste peydahlandı? Daha önce bu deyimi ya işitmiyorduk, ya da kırk yılın birinde kulağımıza çalınıyordu. Oysa en başta Recep Tayyip Erdoğan, sözkonusu ifade artık ağızdan düşmez oldu. ... Devamını Oku »
Etiket Arşivi: hadi uluengin
Meydan ve 1 Mayıs
DEV cüssesiyle kıyaslandığında İstanbul meydan fukarası bir şehirdir. Bir hadım ağası gibi iğdiştir ve bir kastra hanende gibi kısırdır. Ama aslına bakarsanız diğer İslam kentleri de bizimkinden pek farklı değildir. Göçebe- yarı-göçebe eksen üzerinde yükseldiği içindir ki hemen bütün Muhammedî şehirler yerleşik mimarileri belirleyen perspektif, simetri, paralel gibi nosyonlara yabancıdır. Hâl böyle olunca da onları birbirlerine ... Devamını Oku »
Sömürge valisi ve yavrusu
“SÖMÜRGE valisi edasıyla konuşmak” deyimi hemen bütün dillerde mevcuttur. Zaten çok muhtemelen de bunlardan birisi aracılığıyla Türkçeye mal olmuştur. Evrensel lügatte kalıcılık kazanması ise modern anti-kolonyalizmin ortaya çıkışına, yani yine muhtemelen 20. yüzyılın ilk yarısında uzanır. *** MALÛM, sözkonusu ifade muhatabını aşağılamak, onu hor ve hakir görmek, kendi tahakkümünü hem dayatmak, hem de hatırlatmak gibi bir ... Devamını Oku »
Seçim ve restorasyon
ŞİMDİ de varsa “restorasyon”, yoksa “restorasyon”… Bu kelime özellikle kendini “sol” ve marksizan addedenlerin ağzından düşmez oldu. Ama tabii sözcüğü Anıtlar Yüksek Kurumu’nun restore edeceği bir cami kubbesi, bir kilise mihrabı veya bir amfiteatr sahnesi için kullanmıyorlar. Siyasi bağlamda sakız ediyorlar ki, esas itibariyle de şunu kastediyorlar. *** AKP şayet 7 Haziran seçimlerinde kısmen geriler ... Devamını Oku »
Birkaç şehir notu
YÜRÜYEN merdiven metro girişine doğru iniyor. Ben de reklam panolarına göz atıyorum. Daha doğrusu, bu istasyonda ağırlığı oluşturan konser afişlerine bakıyorum. *** YAŞADIK, Goran Bregoviç İstanbul’a geliyormuş. Kendi tanımıyla “ebedi Yugoslav”… Senin deli tınılarını ne kadar çok severim! Hem Balkanlı, hem evrensel, imkânım olsa da şu şen şakrak Cenaze Orkestra’nla gömülmeyi vasiyet etsem… ... Devamını Oku »
Yüz yıllık yalnızlık
YÜZ yıldır yalnızız! Çünkü tam yüz yıldır inkârcıyız! *** İNKÂRCIYIZ, zira bugün sembolik bir tarih olarak yine yüzüncü yıldönümünü idrak ettiğimiz 1915 Ermeni Büyük Felâketi’ni vicdanen, hukuken ve resmen kabullenmiyoruz. İttihat ve Terakki canilerin bütün bir halka karşı uygulamış olduğu ve bilfiil devlet mekanizmasını kullandığı korkunç kıyama bir asırdır mazeret uyduruyoruz. Bin bir dereden su ... Devamını Oku »
Azınlıklar ve baharlar
SON, en son Rumların hâlâ var olduğu bir semtte yaşamak lüksüne sahibim. Böyle bir mahalle sosyolojisi de ecdattan beri İstanbullu birisi için bulunmaz nimettir. Zaten ancak yedi tepeli şehrin yedi kuşaktır yerlisi olan kişi bu talih kuşunun kıymetini anlar ve bilir. *** ÖYLE bir talih kuşu ki, zemin katını işgal ettiğim yine yedi katlı apartmanın üç ... Devamını Oku »
Patavatsız ve lüzumsuz
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta dış politikadaki patavatsızlıklarına bir yenisini daha ekledi. Açıkça İran’ı suçladı ve Suudilerin Yemen’e müdahalesini onayladığını duyurdu. Üstelik Şii devleti hem orada, hem de Irak ve Suriye’de yayılmacılıkla itham etti. Tabii hemen arkasından da Tahran’da kıyamet koptu. Ak Saray liderine hiddet yağdı. Hattâ öngörülen ziyaretin iptali bile gündeme geldi ama galiba iş oraya varmayacak. *** ... Devamını Oku »
Fanatik mabet
FANATİZM ve fanatik sözcüklerini bağnazlık ve bağnaz şeklinde tercüme ediyoruz. Ama bana sorarsanız bu ifadeler tam karşılığı vermiyor. Çünkü fazlasıyla laik… Veya lâdini… Her hâlükârda da çok renksiz ve çok kokusuz… Oysa köken Latincede pagan mabetleri tanımlayan “fanum”a uzanıyor. Sonraki sekülerleşmeye rağmen de Batı dillerinde hâlâ metafizik bir çağrışım yapıyor. Dolayısıyla Türkçede kullandığımız bağnazlık ve bağnaz terimleri fanatizm ve fanatik ... Devamını Oku »
Bahtiyar Arabistan mı?
ARABIA Felix… Yani Bahtiyar Arabistan… Hayret! Romalılar hangi akla hizmet şu bahtsız Yemen’e “bahtiyar” sıfatını lâyık görmüşler? Zahir muson rüzgârları sayesinde Seba diyarına iki damla yağmur düşüyor da vahada bir avuç ot bitiyor diye… Oysa “Eli Yemen’dir/ Gülü çemendir/ Giden gelmiyor/ Acep nedendir” diyen İstanbul türküsü bu hazin coğrafyayı çok daha doğru ve çok daha anlamlı biçimde tanımlıyor. *** ÖYLE, ... Devamını Oku »