
Tahliye krizinde tutuklanan Hakim Başer: Kararımın arkasındayım
Hidayet Karaca ve polislerle ilgili tahliye kararının ardından dün tutuklanan Mustafa Başer savunmasında, “Çocuklarımın yüzüne bakabilmek için hukuka uygun bir karar verdim. Vicdanen rahatım” dedi.
Hidayet Karaca ve polisler hakkında tahliye kararı veren 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Mustafa Başer, “ Darbeye teşebbüs” ve “Silahlı terör örgütü üyeliği” suçlarından tutuklanmasının ardından Silivri Cezaevine gönderildi. Başer tutuklandıktan sonra, “Kendi gelen hakimin kaçma şüphesi varmış, kısmetimize tutuklama düştü. Şükür. Yargı bugün ölmüştür. Türk milletinin başı sağolsun. Sayın meslektaşlarım bundan sonra karar verdiğiniz sanıkların suçlarına iştirakten tutuklanabilirsiniz. Karar vermeden önce iyi düşünün” diye tweet attı.
ŞUBAT AYINDA RET KARARI VERMİŞTİM
Dün akşam saatlerinde tutuklanan Başer savunmasında da, yaşanan hukuksuzlukları vurguladı. Hakim Başer, verdiği tahliye kararı nedeniyle kendisi için yakalama kararı çıkartanlara, Şubat ayında yine aynı şüphelilerin başvurusu üzerine verdiği red kararını vurguladı. Son bir haftadır ülke gündemini değiştiren yargısal süreci tek tek anlatan Başer, polislerin reddi hakim talepleri geldiğinde önce Adalet Komisyonu Başkanı ile görüştüğünü, daha sonra da, reddi hakim talebinin reddine de karar verdiğini söyledi. Hiçbir şekilde savunması dahi alınmadan hakkında karar çıkartıldığını vurgulayan Başer, “En azından savunma hakkım olmalıydı. Neyle suçlandığımı şu ana kadar burada okununcaya kadar bilmiyordum” dedi.
ÇOCUKLARIMIN YÜZÜNE BAKAMAZDIM
Savunmasında, polisler hakkında dosyada soyut iddialar dışında delil olmadığını ifade eden Başer, “Bana okunan soyut tutanak gibi delillerden başka delil olmadığını gördüm. Burada benim yapacağım iki şey vardı. Ya hukukçu kimliğimi elime alarak karar vererek çoluk çocuğumun sıkıntı çekmesini göze alacağım ya da ben görmedim ben duymadım gibi hukuki olmayan gerekçelerle karar verecektim. Benim de çoluğum çocuğum var.Bir karar veriyorsunuz korktum. Ama çoluğumun çocuğumun yüzüne bakabilmek için hukuka uygun bir karar verdim ve vicdanen rahatım. Verdiğim karar da usul ve esas açısından hukuka uygun bir karardır” dedi.
USUL YASASI ÇİĞNENDİ
Usul yasasında, bir mahkemenin kararını başka bir mahkeme veya hakimliğin yok sayması gibi bir uygulamanın olmadığını vurgulayan Başer, “Bu şekilde bütün mahkemeler kendiliğinden işe el atıp karar veremezler. Uygun bir talep müdafiler tarafından veya Başsavcılık, Yargıtay gibi üst mercilerin kararı üzerine karar verebilirler. İstanbul 10.Sulh Ceza Hakimliği usul yasasını çiğnemiştir. Ayrıca onun verdiği kararlar benim kararım verildikten sonra gelmiştir. Ancak ben karar vermeden önce gelse de Anayasa’nın 138.maddesi gereğince yargısal kurum içinden de kimse emir ve talimat veremez hükmü açıktır” dedi.
SULH CEZA HAKİMİ “ASLİYE” DEDİ
Savunmasında Anayasa’nın 138. Maddesini hatırlatan Başer, 29. Asliye Ceza Mahkemesi’nin reddi hakim taleplerini kabul ettiğini, Cuma günü 32. Asliye Ceza Mahkemesi’nin nöbetçi olduğunu ve dosyanın kendisine geldiğini söyledi. Sulh Ceza Hakimi İslam Çiçek’in reddi hakim talepleri konsunda Asliye Ceza Mahkemelerini işaret ettiği kararın da altını çizen Başer, istemesine rağmen savcılığın dosyayı kendisine göndermediğini belirtti. Başer, Sulh Ceza Mahkemelerinin red kararlarının da soyut olduğunu değerlendirerek tahliye kararı verdiğini söyledi.
Başer savunmasına şöyle devam etti: Bu anlattığım usul hukuku gereğince karar vermek zorunda kaldığım için daha doğrusu olumlu veya olumsuz karar vermek zorunda olduğum için CMK 100.maddesi gereğince artık tutuklama şartlarının olup olmadığı, CMK 109daki Adli Kontrol hususlarının gerekip gerekmediği tutuklamadan önceki gözaltı sürelerine riayet edilip edilmediği ve şüpheli müdafilerinin talebi veya resen verilen kararlarda şablon kararlar olduğu, AYM VE AİHM kararlarının gerekçeli karara geçirilerek bana okunan soyut tutanak gibi delillerden başka delil olmadığını gördüm. Burada benim yapacağım iki şey vardı. Ya hukukçu kimliğimi elime alarak karar vererek çoluk çocuğumun sıkıntı çekmesini göze alacağım ya da ben görmedim ben duymadım gibi hukuki olmayan gerekçelerle karar verecektim. Benim de çoluğum çocuğum var.Bir karar veriyorsunuz korktum. Ama çoluğumun çocuğumun yüzüne bakabilmek için hukuka uygun bir karar verdim ve vicdanen rahatım. Verdiğim karar da usul ve esas açısından hukuka uygun bir karardır. Hiçbir meslektaşım bu denli zor bir karar vermek zorunda bırakılmasın. Daha önce ret kararı verdiğim 2015. D.İş sayısı ile verdiğim karar verdiğimde de dosya aslı tarafıma gelmemişti. İstanbul C.Başsavcılığı dosyaları göndermedi. 29.Asliye Ceza Mahkemesinin beni itiraz merci olarak görevlendirirken dosyayı istemiş ancak savcılık verdiği cevapta dosyayı göndermem demişti.
DOSYA OLMADAN, FOTOKOPİYLE BİLE KARAR VERİLDİ
28.09.2010 tarih 2010 Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararını kararımda yazdım. Kamuoyundaki birçok dava ile ilgili İstanbul Adliyesinde değişik mahkemelerde dosya olmadan hatta evrakın fotokopisi olmadan kararlar verdi. Bunun nedeni ise özgürlük esastır.
İNCELEMEDİYSEM NASIL YAZAYIM
O gün akşam yedi servisi ile eve gittim gittiğimde eve dosya götürdüm. Ertesi gün de işe geldim ve akşama kadar çalıştım. Gece de evde çalıştım. Tahliye konusunda vicdani kanaatim oluştuğundan tahliye kararı verdim. İncelemediysem bu şekilde detaylı bir gerekçeli kararı nasıl yazabilirim? Ertesi gün saat 10.20 gibi infaz savcısı Orhan Güldiken tahliye kararlarını aldı. Derhal tahliye etmesi gerekirken tahliye kararlarını işleme koymadı.Benim kararım yanlış ise tahliye olur sonra tekrar yakalanır. Tahliye derhal uygulanması gereken acil işlemlerdendir.
BU MAHKEME YETKİSİZDİR
HSYK’nın 88.maddesi gereğince hakkımda terör ile yetkilendirilen bir mahkeme benim hakkımda yakalama kararı çıkartamaz. Mahkeme hakim sıfatında olmayanların kovuşturma kısmına bakar. Benim hakkımda adli bir suç istinadı varsa en yakın ağır ceza mahkemesi bakar ve yakalama kararını da o mahkeme çıkartır. Yakalama çıkartılması gerekiyor ise de hem ağır cezalık hem de suçüstü hali olması gerekir. Ayrıca Bakırköy C.Başsavcılığından talepte bulunan müfettiş beni hiç dinlemedi. En azından savunma hakkım olmalıydı. Neyle suçlandığımı şu ana kadar burada okununcaya kadar bilmiyordum. Bu suçlarla ilgili soyut iddiadan başka bir şey olmadığı gibi unsurları da yoktur. Ben sadece yargısal faaliyette bulundum. Başkaca bir faaliyette bulunmadım.
AYSUN YAZICI