Pazartesi , 1 Haziran 2015
Anasayfa » Her Taraf » Gayrimüslim olmak Laik Cumhuriyet’te mi zor, İslam Cumhuriyeti’nde mi
Gayrimüslim olmak Laik Cumhuriyet’te mi zor, İslam Cumhuriyeti’nde mi

Gayrimüslim olmak Laik Cumhuriyet’te mi zor, İslam Cumhuriyeti’nde mi

İBRAHİM SEDİYANİ*/ İran, tüm İslam dünyasında Yahudiler’in kendilerini en çok güvende hissettikleri ülkedir. Aynı durum Hıristiyanlar için de geçerlidir. İran’da Ermeniler, tıpkı Osmanlı zamanındaki bizim Ermeniler gibi “tebâ-yı sâdıka” durumundadırlar.

 

1915 Soykırımı’ndan bu yana tam 100 yıl geçti ancak Türkiye’de gayrimüslimlere yönelik kin ve düşmanlık hiç bitmedi. “Laiklik” rejiminin hâkim olduğu TC’de, hem “Müslüman olmayanlara”, hem “Sünnî olmayanlara”, hem de “Türk olmayanlara” yönelik hemen her gün bir NEFRET SUÇU işleniyor. “Ermeni”, “Alevî”, “Şiî”, “Zerdüşt” gibi ifadelerin hakaret amaçlı olarak kullanıldığı bir ülke burası. Son örneğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Zerdüşt” çıkışında yaşadık.

 

Örneğin şu ifadeler, Türkiye’deki muhafazakâr medyanın gayet rahat bir şekilde, hükümete yakın gazetelerin hemen her haber ve köşe yazısında kullandığı ifadeler: “Ermeni Hrant”, “Şiî Malikî”, “Şiî İran”, “Alevî Gültan Kışanak”, “Zerdüşt PKK”…

 

Medenî dünyada bütün bunlar NEFRET SUÇU kapsamına girerler; zira burada hedef alınan şahsın/ ülkenin/ partinin dinî, mezhebî veya etnik kimliği, aşağılama amacıyla kullanılmaktadır ve yaptığı iddia edilen kötülüğün suçu, direk olarak dinine, mezhebine veya ırkına bağlanmaktadır. Ancak Türkiye’de bu ifadeler garipsenmez; çünkü Türkiye’de NEFRET bir yaşam biçimi, hattâ itikattır.

 

Ben yaklaşık otuz yıldır İran medyasını yakından takip ederim. Ve bugüne kadar, daha bir kez bile olsun, İran veya Irak medyasında Türkiye’den ve Erdoğan’dan bahsederken, aşağılamak amacıyla “Sünnî Türkiye”, “Sünnî Erdoğan” diyerek bahsettiklerine şahit olmadım. Türkiye’de ise, her bahsedilişinde “Şiî İran”, “Şiî Malikî”…

 

Burada amacım ne Ermeniler’i savunmaktır, ne İran’ı ne de PKK’yı. Rahatsız olduğum husus, bir şahsı/ partiyi/ devleti kötülerken, bunu onun dini, mezhebi veya ırkı üzerinden yapmaktır. Medenî dünyada bu, NEFRET SUÇU kapsamına girer.

 

Peki, “Laik Cumhuriyet” olan Türkiye’de durum böyleyken, “İslam Cumhuriyeti” olan İran’da durum nasıl?

 

İran’daki mezhep (Şiî, Sünnî) ve etnisite (Fars, Kürt, Azerî, Beluc, Mazenderî) konularını ve bu konular eksenli sorunları bir tarafa bırakırsak (çünkü oraya girsek çıkamayız), Müslüman olmayan toplulukların (Hıristiyanlar, Yahudiler ve Zerdüştîler) her türlü din ve ibadet özgürlüğüne sahip olduğu, kimliklerini özgürce ifade edebildiği ve hattâ İslam Cumhuriyeti Parlamentosu’nda bile “kendi öz kimlikleriyle” temsil edildikleri bir ülkedir, İran. Ki Batılılar da bu gerçeği kabul ederler.

 

Örneğin İran, tüm İslam dünyasında Yahudiler’in kendilerini en çok güvende hissettikleri ülkedir. Ortadoğu’nun en büyük Yahudi Okulu da Tahran’dadır (ismi Rahê Danîş). Aynı durum Hıristiyanlar için de geçerlidir. İran’da Ermeniler, tıpkı Osmanlı zamanındaki bizim Ermeniler gibi “tebâ-yı sâdıka” (devlete en sadık tebâ) durumundadırlar. Bizim ülkemizde ırkçı- şovenist İttihat Terakki’den önce Ermeniler hangi rahatlığa sahip idilerse, şu anda İran’daki Ermeniler aynı durumdadırlar. Bununla birlikte İran Anayasası’na göre Zerdüştîler de tıpkı Hıristiyanlar ve Yahudiler gibi “Ehl-i Kitab” kabul edilir ve aynı muameleyi görürler. Oysa Türkiye’de Zerdüştîler “putperest” olarak görülürler.

 

İran’da yaşayan Hıristiyanlar ve Yahudiler, Batı kökenli topluluklar değildirler. Bunlar Ön Asya’nın orijinal İsevî ve Musevî toplulukları olup “İran’ın yerlileri”dirler. Zerdüştîler’i zaten söylemeye gerek yok; onların anavatanıdır İran.

 

Adına ironi mi dersiniz, hayatın cilvesi mi dersiniz, bilmem, ama “laik” bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan gayrimüslimlerin durumları ile “teokratik” bir devlet olan İran İslam Cumhuriyeti’nde yaşayan gayrimüslimlerin durumlarını şöyle bir kıyaslayalım isterseniz: Türkiye’de Ermeniler ve Yahudiler kimliklerini açıklamaktan bile korkarken, İran’da Ermeniler ve Yahudiler sokakta dinî kıyafetleriyle gezer, kimse rahatsız etmez ve ayrıca parlamentoda bile kendi kimlikleriyle temsil edilirler. 1915 konusuna hiç girmiyorum bile. Türkiye’de devletin en tepesindeki Cumhurbaşkanı bile muhalefetteki partinin milletvekillerine —hakaret amacıyla– “Zerdüşt” derken, İran’da Zerdüştler zaten parlamentoya kendi kimlikleriyle girerler. Ayrıca “Zerdüşt” kelimesi orada hakaret amacıyla kullanılmaz; bu amaçla kullanmak da suçtur!

 

Tahran’da 60 bin civarında Ermeni yaşar ve bu şehrin toplam nüfusunun yüzde 0,8’ine tekabül eder. Ermeniler genelde Venek, Mecîdiye ve Heftê Tîr mahallelerinde yaşarlar.

 

Sadece Tahran’da ve sadece Ermeniler’in kaç tane kilisesi var, biliyor musunuz? Sıkı durun; söylüyorum: 42 kilise… (Erivan’da bu kadar kilise var mıdır acaba, diye sormadan edemiyor insan.)

 

Tahran’da Ermeniler’e ait Ararat Ermeni Spor Kompleksi var. Bunun haricinde onlarca sayıda Ermeni Kütüphanesi de bulunuyor şehirde. Ermeniler’e ait çok sayıda resmî okul (hem ilkokul hem ortaokul hem lise ve hem de yüksekokul) var ve hem Farsça hem de kendi anadilleri olan Ermenice eğitim görürler. Tahran’daki Ermeni yüksekokulları şunlardır: Nevart Gûlbenkian Yüksekokulu, Alişan Yüksekokulu, Meryem Yüksekokulu ve Marie Manukyan Yüksekokulu.

 

Tahran’da Ermeniler haricindeki Hıristiyan toplulukların durumuna gelince… Şehirde 10 bin civarında Ortodoks Asurî yaşar ve bunlar şehir nüfusunun yüzde 0,1’ine tekabül ederler. Tahran’da Asurîler’e ait oldukça büyük ve kullanışlı bir Asurî Ortodoks Kilisesi vardır. Xaldaî Katolikler’in şehirdeki nüfusu beş bin kadardır ve bunlar da şehir nüfusunun yüzde 0,05’ine tekabül ederler.

 

Gerek Asurî Ortodokslar ve gerekse Xaldaî Katolikler, her iki topluluk da Suriye’deki piskoposluğa bağlı cemaatlerdir. Önemli ve büyük olduğu için burada ismini zikrettiğimiz Asurî Ortodoks Kilisesi’nin haricinde, hem Asurîler’in hem de Xaldaîler’in başkent Tahran’da sayılamayacak kadar çok küçük kiliseleri ve kilise evleri mevcuttur. Bunlar her türlü din ve ibadet özgürlüğüne sahip olup tamamen hürdürler.

 

Ermeniler, Asurîler ve Xaldaîler haricinde de küçük Hıristiyan topluluklar vardır. Gürcü Ortodokslar ve Rus Ortodokslar, örneğin. Ya da Anglikanlar, Presbiteryenler, “Cemaat-ı Rabbanî” adını kullanan İranlı Fars Hıristiyanlar ve bir de Hıristiyan Çingeneler.

 

Bu isimlerini okuyacağınız kiliselerin hepsi de sadece başkent Tahran’da bulunan ve hepsi de çok önemli ve büyük olan kiliseler: Ermeni Apostolik Kilisesi, Ermeni Kardeşlik Kilisesi, Ermeni Protestan Kilisesi, Asurî Ortodoks Kilisesi, Asurî Doğu Kilisesi, Xaldaî Katolik Kilisesi, Gürcü Ortodoks Kilisesi, Rus Ortodoks Kilisesi, Çingene Katolik Kilisesi, Presbiteryan Kilisesi, Pers Anglikan Kilisesi, Cemaat-ı Rabbanî

 

Yahudiler’e gelince… İran’ın başkenti Tahran’da yaklaşık 18 bin Yahudi yaşar ve bunlar şehir nüfusunun yüzde 2’sine tekabül ederler. Sadece Tahran şehrinde Yahudiler’e ait tam 18 tane sinagog vardır. Bununla birlikte Tahran’da onlarca Yahudi Kütüphanesi ve yine pek çok resmî okul (ilkokul, ortaokul, lise, yüksekokul) vardır. İran vatandaşı Yahudiler’in çocukları okullarda hem Farsça hem de kendi anadilleri olan İbranîce eğitim görürler. Dünyaca ünlü olan Rahê Danîş Kız Okulu, İslam dünyasındaki en büyük Yahudi okuludur.

 

Zerdüştîler’e gelince… Tahran’da yaklaşık 10 bin Zerdüştî yaşar ve bunlar şehir nüfusunun yüzde 1’ine tekabül ederler. Tahranlı Zerdüştîler genelde Qûlhek semtinde ikamet etmektedirler. Zerdüştîler’in başkent Tahran’da iki tane ateş tapınağı vardır ve bunlara “Ateşgede” denir. Zerdüştîler ayrıca pek çok kültür derneğine de sahiptirler.

 

Teokratik” İran’da Zerdüşt, Hıristiyan ve Yahudiler’in sahip oldukları haklara, “laik” Türkiye’de bırakın Zerdüşt, Hıristiyan ve Yahudiler’i, daha odur Alevîler bile sahip değil!

 

*Yazar

[email protected]

Twitter: @IbrahimSediyani

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Etiketler: