RAFFİ BEDROSYAN* / Artık Türkiye insanları devletin baskısına rağmen, dört nesil devam eden beyin yıkamalarına rağmen 1915’in gerçeklerini görmeye başladı. Ama ne yazık, Hrant’ın vurulmasından sonra.
Başlıktaki tarihlerde bir hata yok, yanlış okumadınız.
Hrant Dink gerçekten 1915’te katledildi.
Hrant Dink 1915 yüzünden katledildi. 1915’in gerçeklerini ortaya döktüğü için katledildi.
Hrant Dink’i katledenler, 1915’i planlayan ve uygulayan katillerin aynısı.
Ama 1915’in katilleri sadece Hrant Dink gibi önderleri, milletin beyni ve yüreği olan insanları katletmekle kalmadılar.
Bu katiller, Ermeni önderlerin ailelerindeki diğer erkekleri, oğullarını ve dedelerini de katlettiler.
Bu katiller, Ermeni önderlerin eşlerine kızlarına saldırıp tecavüz ettiler, kendi evlerine karı, evlatlık, hizmetçi olarak aldılar, daha beteri, onlara dövmeler basıp esir pazarlarında köle olarak sattılar.
Bu katiller, yetim kalmış Ermeni çocuklarını toplayıp kendi evlerinde zorla İslamlaştırdılar, Türkleştirdiler.
Bu katiller, Ermenilerden geriye kalan bütün taşınır ve taşınmaz malları, ev, dükkân, tarla, bağ, bahçe, fabrikaların üstüne oturdular. Devlet de bu soygunu meşrulaştırmak için sürüyle kanunlar çıkarttı, katillere, soygunculara yeni tapular dağıttı.
Bu cinayetleri, soygunları sadece Ermeni milletinin beyni ve yüreği olan önderlerin ailelerine uygulamadılar, yüzlerce, binlerce, yanlış, yüzbinlerce Ermeni ailesine daha uyguladılar, ta ki bir buçuk milyon Ermeni’nin izi yüzyıllarca yaşadıkları topraklardan silinene kadar.
İşte 1915’in gerçeği bu. İşte Türkiye devletinin hâlâ inkâr ettiği gerçek bu. Ama artık Türkiye insanları devletin baskısına rağmen, dört nesil devam eden beyin yıkamalarına rağmen 1915’in gerçeklerini görmeye başladı. Ama ne yazık, Hrant’ın vurulmasından sonra.
Bu yıl Hrant Dink’in hâlâ çözülemeyen ve failleri örtbas edilen katlinin sekizinci yıldönümünü anarken, Ermeni milletinin hâlâ inkâr edilen ve meşrulaştırılan katlinin yüzüncü yıldönümünü anıyoruz.
Bu cinayetten geride kalan Ermenilerin torunları olarak Türkiye insanlarıyla birlikte 1915 gerçeklerini ve adaleti aramaya, gerçeklere dayalı diyalog kurmaya devam edeceğiz.
Ümidimiz Türkiye devletinin de bu gerçekler ve adalet arayışı yolculuğunda artık bize karşı engel olmak yerine yanımızda olup bizi desteklemesi. Geçen yıl Sayın Erdoğan’ın taziye mesajını, bu yıl Sayın Davutoğlu’nun Hrant Dink anısına mesajını bu uzun yolculuğun küçük ama önemli ilk adımları olarak görmek ve samimiyetine inanmak istiyoruz. Ancak bu olumlu adımların yanısıra inkâra yönelik geri adımları da görmezden gelemeyiz. Yurtiçindeki inkârla birlikte yurtdışında da inkârı devam ettirebilme hakkını kaybetmemek için atılan en son adıma bir bakalım: Darbecilik ve terörden müebbet hapis cezası almış ve yurtdışına çıkış yasağı olan bir kişi ile Türkiye Cumhuriyeti hükümeti AİHM Büyük Daire’de görülmekte olan davada aynı safta yer almış, Ermenilere, Hrant’a, Ermeni Patriği’ne, Ermeni okulları öğrencilerine tehditler yağdıran bu kişiye, Sayın Davutoğlu’nun mesajının yayınlandığı aynı gün yurtdışına çıkma yasağı kaldırılmıştır. Ne için? İsviçre’de ‘Ermeni Soykırımı bir yalandır’ demeye devam edebilsin diye mi?
Devletin 1915 gerçeklerini inkâr etmeye yönelik korkularının artık bitmesini ümit ediyor, aynı zamanda devletin Hrant’ın katillerini de cesaretle ortaya çıkarıp adaleti sağlamasını bekliyoruz.
*Zoryan Enstitüsü Danışmanı/ Yazar