Pazartesi , 6 Nisan 2015
Anasayfa » Kültür ve Sanat » Hollywood’un arka bahçesi
Hollywood’un arka bahçesi

Hollywood’un arka bahçesi

David Cronenberg’in ‘en eğlenceli filmi’ yorumlarını alan Maps to the Stars/ Yıldız Haritası genelde, gerilim ve bilimkurgu türlerine yakın yapımlarıyla tanınan yönetmen için fazla iyimser bir tanım. Filmi eğlenceli olarak addetmekten ziyade, yönetmenin diğer işlerine göre farklı bir anlatım olarak yorumlamak daha olası. Zira filmlerinde, genellikle teknolojiye dair eleştirileri olan Cronenberg hedefine bu defa, Hollywood’u koyuyor. Kara mizah olarak tasarladığı filmde, eğlenceden ziyade yer yer kendine özgü teknikleriyle seyirciyi geriyor. Filmde, birden çok karakter ve hikâye üzerine yoğunlaşıyor Cronenberg. Yıldız Haritası’nda ana mesele de, hikâye de hatta kahraman da Hollywood. Diğerleri sadece Hollywood’un ürünleri ve perde arkası…

ÜNLÜLERİ, ÜNLÜLERLE ELEŞTİRİYOR

Cronenberg bilmediğimiz bir şey anlatmıyor aslında. Pırıltılı görünen “yıldızlar” dünyasının içeriden haritasını çıkarıyor izleyiciye. Bunu yaparken çok da güzel bir yöntem seçiyor, yine o dünyanın en ünlü ve gözde oyuncularıyla anlatıyor derdini. Yaşananların senaryo oluşu bir yana, garip bir gerçeklik algısı oluşturuyor izleyicide. Film, Agatha (Mia Wasikowska) ile açılıyor. Otobüsle Hollywood’a gelen Agahta, hemen bir limuzin kiralar. Limuzinin şoför koltuğunda Cronenberg’in bir önceki filmi Cosmopolis’te yer alan ve limuzinden bir türlü inemeyen bir milyarderi canlandıran, “Alacakaranlık ünlüsü” Robert Pattinson oturmaktadır. Filmin başında Agatha, yıldızlar şehrine yeni bir hayat kurmaya gelen genç bir kadın fikri verse de onun daha farklı bir bağı vardır Hollywood’la. O, bir zamanlar bedeninde yanık izleri bırakmış bu şehre ve yaşama yeniden dâhil olmaya gelmiştir. Filmin bir diğer ana karakteri de Havana rolündeki Julianne Moore. Havana, eski ününe tekrar kavuşabilme hayaliyle yanıp tutuşan eski bir aktristir. Geçmişi sırlarla dolu gizemli Agatha, Hollywood’a geri döndüğünde Havana onu asistanı olarak işe alır. Agatha, Havana ile yeniden girdiği bu dünyada, yıllar önce onu evden uzaklaştıran, ünlü psikoterapist babası Stafford’a (John Cusack) ve şımarık oyuncu kardeşi Benjie’ye (Evan Bird) ulaşmaya çalışır. David Cronenberg, sinema sektörüne, rol kapmak için oyuncuların yaptığı şeylere ama en çok da bu sektörün çocuk oyuncular üzerindeki etkisine odaklanıyor. Yönetmen, Benjie ve Agatha üzerinden kurduğu ilişkiyi “ensest bir aşkın ucubeleri” olarak anlatıyor seyirciye. Ama bu ensestlik kan bağından çok Hollywood’un birbirine benzeyen “şöhret” mutanglarının birleşiminden oluşmuş izlenimi veriyor.

ATEŞTEN GELİP ATEŞE GİDEN

Havana’nın da “çocukluk” travmalarına yer veren yönetmen, tıpkı aileleri gibi olan çocukları, ateş metaforunu kullanarak tasvir ediyor. Antik Yunan Filozofu Herakleitos’un, nesnelerin kendisinden gelip, kendisine gittiği ilk maddenin ateş olmasına gönderme yapıyor adeta. Sonu hazırlayan “ateş”in başlangıç olması ve yine aynı ateşin sonunu hazırlaması gibi.

SUZAN DEMİR