Perşembe , 28 Mayıs 2015
Anasayfa » Kültür ve Sanat » “İyi bir cinayet, tam bir cinayet, güzel bir cinayet”
“İyi bir cinayet, tam bir cinayet, güzel bir cinayet”

“İyi bir cinayet, tam bir cinayet, güzel bir cinayet”

Tatbikat Sahnesi’nin Erdal Beşikçioğlu yönetmenliğinde sahneye koyduğu “Woyzeck Masalı” baştan aşağı çarpık bir sistemde insan olabilmeyi sorgulayan en yalın metinlerden biri olarak öne çıkıyor.

 

Sistemin çarklarını ahlak, erdem, fazilet diyerek döndürenlerin o çarkların arasında ezdiklerinin acısını özünden yakalamış bir metin Woyzeck… 1836 civarında yazıldığı tahmin edilen oyun, Georg Büchner’in ölümüyle onlarca yıl kaybolmuş; sahnelenen versiyon, taslakların bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş. Bu yüzden sahnelerin birbirini takip ettiğini söylemek zor, hatta farklı birkaç finali mevcut. Peki böyle “eksik” bir metin nasıl böylesine güçlü? Yüzbaşı’nın Woyzeck’e ahlak konusunda ahkâm kestiği sahneyle açılır oyun. Woyzeck’in güzel ve gönlü zengin Marie’den olan oğlunun vaftiz edilmemesini yargılar. Woyzeck’in cevabı, kendisi gibi zavallıları nereye koyduğunu gösterir: “Kimin parası yoksa… bırakır bir kenara ahlakı yeryüzünde.”

 

AHLAKIN CİNAYET BUYRUĞU

 

Büchner’in sunduğu karanlık tabloda din, devlet, ordu, hatta bilim kol kola girmiş ezer yoksulu. Bir yandan kanını canını sömürürken öte yandan onu suçlu çıkarır “faziletsiz” yaşamı yüzünden. Woyzeck kulu-kölesi olsa da yaranamadığı Yüzbaşı’dan sürekli hakaret işitip, birkaç kuruş için her şeye boyun eğerken insan olmaya dair pek az şey kalır elinde zaten. Sevgilisi Marie’ye ve varlığına kayıtsız göründüğü çocuğuna para yetiştirmek içinse daha da ileri gidip hem beden hem de zihin sağlığından vazgeçer. Onu “bezelyeyle beslenme” deneyinde kullanan Doktor, Woyzeck uçuruma yuvarlandıkça “zam yapmaktan” bahseder ona. Oyun adını Woyzeck’ten almasına karşın, en az onun kadar Marie’yi de görürüz. Woyzeck’in yaşamını ortaya koyarak kazandığı üç-beş kuruşu taşıdığı sevgilisi de en az onun kadar köşeye sıkışmıştır. Kadın olması, özellikle de güzel olması, yürüyeceği yolu çizmiştir adeta. Nasılsa Woyzeck’le birlikte olmuş, onun çocuğunu doğurmuştur, ama çevresindekilerin imalarından anlaşıldığı kadarıyla erkeklerin gözdesidir. Woyzeck’le gittikleri panayırda onu görüp peşine düşen Bando Şefi’yle girdiği ilişkiyi gerçekten istemiş midir, yoksa ona biçilmiş kadere boyun mu eğmiştir, bilinmez. Dört bir yandan kuşatılan Woyzeck giderek artan sanrılarının da etkisiyle Marie’yi öldürür, suya attığı bıçağı alıp biraz daha uzağa atmaya uğraşırken boğulur sonunda. Güçlünün güçsüze istediğini yapma hakkına sahip olduğu bu dünya düzeninde bir Woyzeck bir Maria’yı veya savaşa gitse başka bir askeri öldürür, tersi olursa kendi ölür, işte o kadar… Büchner’in taslaklarını bıraktığı epizotlardaki Woyzeck karakteri öylesine evrensel çizgiler taşır ki modern metinlerde varoluşsal lanetine boyun eğen ya da başkaldıran hemen her kahramanda yaşamayı sürdürür bu tip.

 

TATBİKAT SAHNESİ’NİN ROCK MASALI

 

Bu ayrıntılı özeti vermemin nedeni, Erdal Beşikçioğlu’nun sahneye koyduğu Woyzeck Masalı Rock Müzikali‘nde bu öyküyü yakalama imkânınızın olmaması. Seyirciye hazır bir metin vermek yerine bir bilmece sunmak istediği anlaşılan Beşikçioğlu, oyunun yapısına da uygun biçimde, bu parçaları dağıtıp farklı bir sırayla bir araya getirmiş, diyalogları atmış, oyunun ruhunu şarkı sözlerinde yansıtmaya çalışmış. Ankara’daki sahneyi bilmiyorum, fakat İstanbul seyircisi Zorlu Sahne Sanatları Merkezi’nin teknik olanakları sayesinde gerçekten görkemli bir prodüksiyon izliyor. Sahnede çalınan orijinal besteler Onur Yüce’ye, dinamik koreografi ise Binnaz Dorkip’e ait. Şarkıları icra eden orkestrayı, vokallerde Metehan Güler ile Müjde Kızılkan’ı ve koreografiyi müthiş bir uyumla sahneye taşıyan ekibi, özellikle Woyzeck’i oynayan Ahmet Melih Yılmaz’ı izlemek büyük zevk. Fakat sözler tamamen dışarıda bırakıldığından, karakterleri tanımak da akışı takip etmek de mümkün olmuyor. Şarkı sözleri ise Woyzeck’in öyküsünü yukarıda özetlediğim şekilde aktaramıyor doğal olarak. Çarklar arasında öğütülen dilsiz-sözsüz bir adamın trajedisini izlediğimizi anlıyoruz, evet, ama anlatılan Woyzeck’in öyküsü mü, onu söylemek zor. Gerçek seyir zevkini metni bilenlere sunan bir gösteri diyelim…

 

NESLİHAN GÜZERAN