
Müzik Festivali’nden Gezi ruhuna selam
Tam da Gezi eylemlerinin ikinci yıldönümüne denk gelen 31 Mayıs Pazar akşamı, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 43. İstanbul Müzik Festivali’nin açılış konserini izlemek üzere yollara düştük. Taksim’e giden yollar kapalı ve araç bulmak zor olduğu için Harbiye’deki Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu’na ulaşmamız bir hayli zor oldu. Ancak salonu dolduran binlerce sanatsever gibi biz de festivalin açılış akşamını kaçırmayı göze alamayıp ulaşımla ilgili tüm zorluklara göğüs gerdik ve polislerin çevrelediği caddelerden geçerek konsere yetişmeyi başardık.
“GEZİ” DEDİ ALKIŞ KOPTU
Açılış akşamında her sene olduğu gibi İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı kısa bir konuşma yaptı, akabinde de festivale emeği geçenlere plaketlerini takdim etti. Hemen ardından ise festivalin bu yılki onur ödülünün sahibi olan piyanist, müzikolog, eğitimci ve müzik eleştirmeni Filiz Ali çıktı sahneye. Aynı zamanda ölümsüz yazar Sabahattin Ali’nin kızı olan Filiz Ali, ödülünü aldıktan sonra yaptığı kısa teşekkür konuşmasının finalinde “Gezi ruhunu destekliyorum” deyince kelimenin tam anlamıyla salonda alkış tufanı koptu. Gün boyu İstanbul sokaklarında rüzgâr gibi esen Gezi ruhu, belli ki dinleyiciler için de büyük önem taşıyordu.
DÜNYA PRÖMİYERİ
Gezi’ye toplu hâlde gönderilen bu selamın ardından besteci, şef ve kemancı Hasan Niyazi Tura’nın, İKSV’nin siparişi üzerine bestelediği Şehidin Türküsü adlı senfonik yapıtın dünya prömiyeri yapıldı. Çanakkale Savaşı’nın 100’üncü yılı münasebetiyle bestelenen bu senfonik şiir, birbirine bağlı 11 bölümden oluşuyor. Cepheyi kana bulayan savaşların, mücadelelerin, kahramanlıkların öyküsünü müzikle anlatan Tura, yapıtının sonunda ise güftesi ve bestesi Çanakkale gazisi olan dedesi Mustafa Niyazi Bey’e ait bir türküyü kullandı. Türküyü tenor Serkan Bodur’un sesinden dinledik. Tura’nın zaman zaman çağdaş tonal uygulamalara başvurduğu yapıtını Avusturyalı şef Sascha Goetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) icra etti.
GENÇ PİYANİSTTEN ŞOSTAKOVİÇ
Şehidin Türküsü’nden sonra sırada Dmitri Şostakoviç’in Fa Majör 2. Piyano Konçertosu vardı. Eseri henüz 17 yaşında olmasına rağmen şimdiden Türkiye’de ve dünyada adını duyurmuş olan genç piyanist Can Çakmur yorumladı. Bestecinin, oğlu Maxim’e 19’uncu yaş armağanı olarak yazdığı konçertoyu teknik anlamda son derece başarılı yorumladı Çakmur. Hızlı, ritmik bölümlerde orkestra ile uyumluydu. Ben de pek çok sanatsever gibi Can Çakmur’un ismini Güher & Süher Pekinel kardeşlerin “Dünya Sahneleri’nde Genç Müzisyenler” projesine seçilmesinden sonra duymuştum. Bu genç yaşında teknik ve yorum anlamında tatmin edici bir performans gösteren Can Çakmur’u ilerleyen yıllarda daha çok alkışlayacağımız kesin. Konserde son olarak Maurice Ravel orkestrasyonuyla Modest Mussorgski’nin Bir Sergiden Tablolar başlıklı eserini dinledik. Gezi ruhunun kenti çevrelediği bir akşam vakti müzikle bütünleştik.
ÖZLEM ERTAN