Ebru Nihan Celkan’ın 2012’de kurduğu Bulut Tiyatro’nun dördüncü yapımı olan Evim! Güzel Evim! ailenin dört duvar dışından itinayla saklanan yüzüne odaklanan bir oyun. Celkan’ın kaleminden çıkan metnin Türkiye’ye özel bir tablo ortaya koyduğunu söyleyerek başlamalıyız. Zira bir şiddet-bastırma-kaçış sarmalı diyebileceğimiz bu “fantastik” tablo fazlasıyla Türkiye’ye özgü noktalar içeriyor; tek tek bireyleri, toplumu, devleti ve hepsinin ilişkiler ağından meydana gelen bütünü etkileyen unsurlar bunlar. Oyunun mekânı olan ev, toplumun en küçük birimi olan ve temelde bütün toplumsal ilişkileri yeniden üreten ailenin varoluş alanı. O kesitten koparılarak, karısı ve kızlarıyla asla göz göze gelmediği ve gerçek anlamda yüzleşmediği bir yere konan koltuğundaki baba ise oyun boyunca yüzü seyirciye dönük halde yağdırıyor sorularını, suçlamalarını, emirlerini ve hakaretlerini.
ANNEYİ KUM TORBASINA
Çok tanıdık bir tablo bu. Çok çalıştığını, yıprandığını, haksızlığa uğradığını iddia ederek sürekli hizmet, ilgi, övgü, hatta tapınma bekleyen, ailesinin üyelerini, özellikle de karısını hem fiziksel hem de manevi olarak kum torbasına çevirmiş bir adam, baba. Anne ise aslında aileyi bir arada tutan, çocuklarını yetiştiren, evi çekip çeviren, üstelik evin dışında da çalışıp para kazanan bir kadın olmasına rağmen, resim tutkusunu bile, boya parasını kocasına vermek zorunda olduğu için hayatından çıkarmış.
BULUTLANMIŞ BİR AİLE…
Böyle bir erkeğin ve kadının iki kız çocuğu kendi ilişkilerine nasıl taşırlar bu “miras”ı? Biri yaşadığı hayal kırıklığı üzerine kapatmış erkekler defterini; diğerinin sabrı da güveni de yok kimseye, kaçmak istiyor sadece. İki kız kardeş, çocukluklarında izledikleri filmleri konuşurken zevklerinin ortaklığıyla mutlular; annelerine gençliğini, babalarıyla tanıştığı dönemi anlattırırken yüzleri gülüyor; aslında işin içine babanın karışmadığı her an, her alan huzurlu. Onun varlığıyla meydana gelen “aile tablosu” ise bulutlanıyor birden, kararıyor ortalık aniden.
KILCAL DAMARLARA KADAR İNEN ŞİDDET
Ebru Nihan Celkan, seyircinin bizzat yahut uzaktan, yürekten ya da kalben tanıdığı bir ilişki biçimini çok doğru gözlemlerle, etkileyici ayrıntılarla sahneye taşımış. Kısaca bir aile eleştirisi demek yetmez, kadın-erkek ilişkisinin kılcal damarlarına sinmiş şiddetle karşı karşıyız oyunda; kadın ya susup bastırıyor vermesi gereken cevabı ve sevgili evinin dört duvarı ardında gizliyor gerçeği, ya da inatla kaçıyor her türlü ilişkiden, hak etmediği bir yalnızlığa hapsediyor kendini. Erkek iktidarın kurduğu yapının temelindeki şiddet ile bastırma-kaçış seçeneklerine indirgenen halimiz genel olarak bu değil mi zaten? Müthiş doğal oyunculuklar sergileyen Burcu Çelik, Özge Ertem, Fatih Özkan ve Füsun Demirel her şeye rağmen seyirciyi buruk da olsa umutla uğurluyorlar salondan.
ESRA KARATAŞ