
‘Şöhret bir şeytandır’
2013’de ölen Velvet Underground üyesi ünlü rock şarkıcısı (Lewis) Lou Reed’in eski karısı Bettye Kronstad, evliliği hakkında ilk kez konuştu. Kronstad, problemli rock yıldızı ile inişli çıkışlı evlilik hayatının bilinmeyen yönlerini The Independent’a anlattı. Reed’in ağır bir alkolik olduğunu belirten Kronstad, daha sonraları uyuşturucuya da başladığını belirtti. Kronstad, Reed ile ayrılma sebebinin alkol ve uyuşturucu olduğunu vurguladı. Lou Reed ile 1968’de tanıştığında New York’daki Columbia Üniversitesi’nde 19 yaşında bir öğrenci olduğunu belirten Kronstad, Reed’e ilk görüşte âşık olmadığını, hatta Reed’in hiç de kendi tipi olmadığını belirtiyor. Ancak Reed’i ilk seferde ilginç bulduğunu hatırlıyor. Lou Reed ile Velvet Underground’da iken çıkmaya başladıklarını belirten Kronstad, Reed’in gruptan ayrıldıktan sonra bir geçiş dönemine girdiğini anlattı. Eski eş bu dönemin Reed’in “kayıp” yılları olduğunu ifade etti. Kendisini her zaman destekleyen ailesinin yanına dönen ve babasının şirketinde çalışmaya başlayan Reed, kendine gelmeye başladıktan sonra şiir yazmaya başlamış ve Harvard edebiyat dergisinde şiirleri yayınlanmış. 1970’de ailesinin yanından ayrılıp kendi evine çıkan Reed ile uzun süre sevgili kaldıktan sonra 1973’de evlendiklerini aktaran Kronstad, ilişkilerinin başlarında, onun kariyeri için elinden geleni yapacağına ve hep onun arkasında duracağına ilişkin kendine söz verdiğini belirtti. İlişkileri boyunca Lou Reed (1972), Transformer (1972) ve Berlin (1973) adlarında üç albüm ile ulusal ve uluslararası turneler gerçekleştirdiklerini anlatan Kronstad, ilk ABD turnesinden sonra Reed’in sahne ışık yönetmeni olduğunu belirtti. Reed’in konserlerinde ışık düzenleme işini çok sevdiğini ifade eden Kronstad, onunla birlikte büyük bir ekip olduklarını vurguladı. LGBT’LERİN SESİ OLDU Seyircilerin daha önce Reed’inki gibi bir ses duymadıkları Avrupa ve ABD turnesinin çok başarılı geçtiğini anlatan Kronstad, Reed’in aynı zamanda, o sıralarda epeyce hor görülen ve hakları ellerinden alınmış muhalif LGBT toplumunun da sesi olmayı başardığını kaydetti. Walk on the Wild Side ile her şeyin değiştiğini, ancak Velvet Underground’daki seviyesini yakalayamadığını belirten Kronstad, basit bir aşk şarkısıymış gibi gözüken Perfect Day’i ise bir parkta birlikte yazdıklarını ama şarkının kendisi için yazılıp yazılmadığını hâlâ bilemediğini ifade etti.
“MENAJERİ GİBİ ÇALIŞTIM”
Lou Reed’in menejeri gibi çalıştığını, konser hazırlıklarından sözleşmelere kadar her şeyiyle ilgilendiğini, bu arada onu alkolden uzak tutmaya çalıştığını kaydeden Kronstad, genç omuzlarını ne kadar ağır bir yük aldığının o sıralar farkında olmadığını belirtti. Krostad, kendisini gerçekten dinleyen tek kişi olarak, Reed’in kendisine güvendiğini de ekledi. Transformer albümünden sonra prodüktörlerle yapılan anlaşmalar gereği birkaç içinde yeni albümler yapma baskısı altında kalan Reed’in alkole daha çok sarıldığını anlatan Kronstad, seyircilerin de Walk on the Wild Side’ı sevemediklerini ve kendisinden sürekli Velvet Underground’daki parçalarını istediklerini kaydetti. Reed’in bu noktadan sonra büyük hayal kırıklığı yaşadığını anlatan Kronstad, Reed, bir yıldız olmak isteseydi, seyircilere istediklerini verirdi” dedi.
Hâlâ Berlin albümünün kaydı sırasında neler yaşandığını bilmediğini vurgulayan Kronstad, o sırada Reed’in ağır biçimde uyuşturucu kullanmaya başladığına dikkat çekti. O noktadan sonra Reed’in yaptıklarına tahammülü kalmadığını belirtin Kronstad, Reed’in adeta bir canavara dönüştüğünü ifade etti. “Şöhret bir şeytandır, onu nasıl kullanacağını öğrenene kadar insanı canavara dönüştürür” diyen Kronstad, ayrılmalarının en önemli sebebinin, Lou Reed’in alkol ve uyuşturucu düşkünlüğü olduğunu belirtti.
DESTEĞE İHTİYACI VARDI
Ancak Reed’in kendisine işleri için büyük bir ihtiyaç duyduğunu anlatan Kronstad, boşanmalarından iki hafta sonra yeniden Reed’in menejerliğine geri döndüğünü belirtti. Lou Reed’in değişeceğine dair söz verdiğini belirten Kronstad, ancak değişmediğini, belki de değişemediğini kaydetti. Kronstad, Reed’in ünlü olduktan sonra aşktan çok yaşam desteğine ihtiyaç duyduğunu belirtti. Reed’den ayrılıp New York’a döndüğünü, daha sonra Virginia’daki amcasının evinde yaşadığını belirten Kronstad, 2013’de Reed’in ölüm haberini aldığında çok üzüldüğünü ifade etti.
REED’İN KIZKARDEŞİ: ELEKTROŞOK TEDAVİSİ, EŞCİNSELLİK İÇİN DEĞİLDİ
Lou Reed’in kızkardeşi Merrill Reed Weiner, Medium adlı siteye yazdığı bir makalede, kardeşinin ruh sağlığı hakkında bugüne kadar süregelen söylentiler hakkında açıklamalarda bulundu. Weiner, kardeşini Ekim 2013’de akciğer kanserinden öldüğüne ve bundan önce uzun süren bir tetkik ve tedavi dönemi geçirdiğine işaret etti. Aynı zamanda bir psikoterapist olan Weiner, kardeşinin öz babasının tâcizine uğradıktan sonra eşcinsel arzularını bastırmak için elektroşok tedavisi gördüğüne ilişkin söylentilere cevap verdi. “Çocuklukta ailede yaşananların ruh sağlığına zarar verdiği yaygın bir tıbbî görüş” diyen Weiner, Reed’in ergenliğinde anti-sosyal ve fobileri olan bir çocuk olduğunu, sık sık kendisini odasına kapatıp insanlardan gizlendiğini söyledi. Panik atak ve sosyal fobilerin onu her taraftanr kuşatmış olduğunu kaydeden Weiner, kardeşinin New York Üniversitesi’nde iken kriz geçirdiğini ve doktorun, Reed’in annesini, oğlunun şizofren olmasına yol açtığı için suçladığını belirtti. Reed’in korkularını ve anti sosyalliğini yenmesi için elektroşok tedavisi tavsiye ettiğini belirten Weiner, ancak bu tedavinin hiçbir işe yaramadığı gibi, sevgili kardeşi Lou’yu daha da kaybetmelerine yol açtığını ifade etti. Weiner, ailesi hakkında da, “Haklarınında çok şey söylenebilir ama onlar asla homofobik değildi” dedi.
GUARDIAN-INDEPENDENT