
AKP ile CHP yer değiştirdi
CHP’nin, 7 Haziran genel seçimleri için yayınladığı seçim bildirgesiyle yıllar sonra yeniden iktidara talip olduğu konuşuluyor. CHP’nin seçim bildirgesini, AKP’deki son durumu, Kürt seçmenin tercihini Boğaziçi Ünivesitesi’nde Siyaset Bilimi alanında dersler veren Doç. Dr. Koray Çalışkan ile konuştuk.
» CHP’nin seçim bildirgesi yayınlandı. İçeriğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP açısından büyük bir devrim bu. Özellikle Baykal döneminde, CHP, negatif siyaset yapmaya alışmıştı. Yani AKP’ye ne yaptırtmayacağını anlattı hep, ne yapacağını değil. Kılıçdaroğlu dönemindeyse parti içinde bir oturma süreci yaşandı. Dolayısıyla CHP aslında iki başlı bir ejderha gibiydi. Bir tarafta negatif siyaset yapan insanlar -ki bunlara biz ulusalcı diyoruz-, diğer taraftaysa pozitif siyaset yapmak isteyen Kılıçdaroğlu ve çevresindekiler vardı. Seçim bildirgesiyle CHP’nin yaptığı şey, Kılıçdaroğlu ile yaşadığı dönüşümü Türkiye toplumuna göstermek oldu. İlk kez parti yönetiminde ideolojik bir bölünme yok. Bölünmenin kalkmasıyla, sosyal demokrat kimlik de ortaya çıkmış oldu. Bu yüzden de AKP paniklemiş durumda zaten.
» Ekonomik gidişatın, Türkiye’de ilk defa seçimlere doğrudan etkisi olacağı konuşuluyor. CHP’nin bildirgesine baktığımızdaysa; ekonomiye odaklanıldığını görüyoruz…
Birincisi, siyaset bilimciler; oy verme hareketini incelerken birkaç şeye bakarlar… İdeolojik ve kültürel oy verme eğilimleri olsa da Türkiye ve dünyada da seçmenin büyük bir kısmı ekonomik nedenlerle oy verir. Seçmene dört yılda bir sandıkla fikrini söyleme imkânı verilir, seçmen de bunu, gelirini arttırmak için kullanır. Şimdiye kadar bunu AKP yaptı hep. AKP, “Bir taraftan otoyol yapıyorum, Türkiye’yi geliştiriyorum; bir yandan da milli gelirinizi 40 bin dolara getirip, yeni Türkiye kuracağım” gibi vaatlerde bulundu. CHP ise Türkiye toplumuna hiçbir şey söylemiyordu. Ancak şimdi ilk kez söylüyor.
» Ne söylüyor?
“Milli geliri 14 bin dolar yapacağız diye söz verdiniz fakat 2015’te 10 bin doların altına düşürdünüz. Asgari ücreti bin 500 lira, çiftçinin mazotunuysa bir buçuk lira yapacağım. Emeklilere yılda 14 maaş vereceğim” diyor. Bunlar aslında Türkiye’deki dar gelirli insanlar için verilmiş iktisadi sözler. AKP ise “Onlar yapamaz” demekten başka hiçbir şey yapmıyor. Artık AKP ile CHP’nin yer değiştirdiğini görüyoruz; CHP, Türkiye toplumunun önüne bir düş sunuyor… Refahın zekâtını dağıtan AKP yerine, refahın kendisini dağıtan CHP’yi görüyoruz. AKP ise o kadar savruldu ki, panik olmuş durumda. Maliye Bakanı bile CHP’ye üye olmaktan falan bahsediyor.
» Maliye Bakanı Şimşek, CHP’nin kaynak bulamayacağını iddia etmişti…
AKP bir taraftan “Ekonomimiz süper gidiyor, hazinemiz ağzına kadar dolu”, diğer taraftan da “Asgari ücretliye bin 500 lira verecek paramız yok” diyor. Böyle şey olmaz; AKP zaten kendi sözleriyle kendini yalancı çıkarıyor. Valla kusura bakmasınlar; herkesin dalga geçtiği Kanalistanbul projesi, uçağa, gezmeye, tozmaya ya da Aksaray için harcayacak para bulurken, yoksula bin 500 lira verecek kaynak mı yok? AKP’nin iktisadi durumu yüz kızartıcı bir hâl almış durumda.
» Ersin Kalaycıoğlu, AKP’nin 12 milyon kişiye maaş bağladığını, insanları çalışmadan para kazanmaya alıştırdığını ve bu şekilde iktidarda kaldığını söylemişti. Bu durumda siz, CHP’nin ekonomik vaatlerinin adil temeller üzerine kurulu olduğunu mu söylüyorsunuz?
Doğru. Benim yaptığım araştırmada bu rakam seki milyon kişi olarak çıkmıştı, o da ağırlıklı olarak vilayetler üzerinden dağıtılan sosyal yardım paraları. Valiler, eski tek parti yönetimi gibi AKP valisine dönüştü. Bir tek Alevi vali bile yok mesela… AKP de bu valiler üzerinden devlet gücünü kullanarak, seçimlerde kendine yüzde peydahlıyor. Bunun, uluslararası siyaset bilimindeki adı; ‘Rekabetçi otoriterliktir…’
» Evet…
Yani sen otoriter bir rejim kuruyorsun, Türkiye’nin rejimini ona göre tesis ediyorsun ve oy satın alıyorsun ya da oy çalıyorsun. Bu da senin her seçimde tek parti hükümeti kurmanı sağlıyor. Bunu becermeniz için bir taraftan kalorifer, diğer yandan da klima çalıştırmanız gerekir. Aslında rahat bıraksan ikisine de gerek yok. Kalorifer yoksulluk, klima ise sosyal yardım… İnsanlar da arasında sıkışmış durumda. CHP’nin programının nedeni tam da bu aslında. Birincisi, borcu azaltmak; ikincisi, geliri arttırmak. Bu makası insanlara sunuyorsan ve insanlar da sana güveniyorsa rekabetçi otoriter partilerin bu makastan iktidar peydahlama şansları kalmıyor.
» O zaman AKP’nin iktidar dönemini baz alırsak, CHP ilk defa iktidara talip olan bir parti konumunda diyebilir miyiz?
Evet, ilk kez. Daha önce CHP daha iyi sloganlar, şarkılar ve kampanyalar bulmuş olabilir… Ancak emeklilere, yoksullara, taşeron işçiye ve kadına dokunamamıştır. Düşünün ki emeklisiniz ve CHP diyor ki; ‘Demokrasi getireceğim. Hukuk devletini kuracağım. Eğitimi geliştireceğim. İnovasyona yatırım yapacağım. Emeklilere 14 maaş vereceğim’ diyor… Bitti. Sizi yakaladı. Hayatınızın son 10 senesi… Hayatınız boyunca bu devlete para vermişsiniz, çocuk yetiştirmişsiniz ve ay sonunu getiremiyorsunuz. O emeklinin gidip, CHP’ye oy vermekten başka yolu yok. Daha önce AKP’ye oy vermiş emekliler bile kendi aralarında ‘Erdoğan da iyi, hoş’ diyecek ama sandığa gittiğinde 14 maaşa oylarını basacak. Aslında oy, rasyonel, iktisadi bir tercihtir; ideolojik ya da kültürel bir tercih değil. CHP, ilk kez genç nesil siyasetçilerle bunu uygulamaya başladı.
» ‘Oy, iktisadi bir tercihtir’ diyorsunuz. AKP’nin iktidar olmasının en önemli etkenlerinden biriyse ekonomi politikasıydı. Bunun da mimarı Kemal Derviş’ti. Kılıçdaroğlu kısa bir süre önce, ‘CHP iktidar olursa ekonominin başına Derviş geçecek’ demişti… Ne dersiniz?
Evet, AKP, 2002’den 2007’ye kadar Derviş’in reformlarını uyguladı. 2007’den 2010’a kadar ise ‘Ben ne yapabilirim’ diye düşünerek inşaat sektörünü patlattı. O tarihten beri de ekonominin dümeni hiç kimsede değil aslında. 2010’dan beri Türkiye ekonomisi küçülüyor. Son dört yıldır ortalama 170 dolar büyüyoruz. ‘AKP ilk 10’a gireceğim’ diyor ama o seviyeye 40 bin dolarla ulaşabilirsiniz. GSMH ortalama yılda 170 dolar büyüyorsa 40 bin dolar seviyesine 170 senede çıkar. Dolayısıyla AKP’nin ekonomi politikaları iflas etmiş durumda. Artık cep telefonu ve yazılım gibi katma değeri yüksek, teknolojiye dayalı bir ekonomi kurmamızın tek yolu bir milyon yerine beş milyon İmam Hatip yapmaktan geçmiyor elbette. Onun yerine beş milyon teknoloji lisesi mezunu çıkartmamız gerekiyor. Dünya bunun kararını verdi. İtalya’da çocukları Vatikan mı yetiştiriyor? Şuanda Erdoğan, ekonominin bağımsız olması gereken bütün aygıtlarıyla kavga ediyor. Korkudan statlara gidemiyor. Statta, bir hakemden daha fazla aleyhinde slogan atılan tek siyasetçi kendisi.
» Peki, ya Kemal Derviş?
Bir koalisyon hükümeti de kurulsa ekonomiyi CHP alacak. Kemal Derviş de ekonominin başına geçme teklifine ‘tamam’ dedi. Bitmiştir! 8 Haziran’da Derviş Türkiye’ye taşınır, hükümet kurulduğunda da göreve başlar. Biz de beş sene içerisinde bu, teknolojik dönüşümü sağlayacak ekonominin temellerini atarız. İlk 100 gün içerisinde de orta sınıf, işçi sınıfı ve yoksullar büyük bir rahatlama yaşar. Valiler de AKP’nin oy hırsızlığından, asıl görevlerine geri döner.
» Az önce verdiğiniz büyüme ve kişi başına gelir oranlarıyla ilgili Erdoğan, beklentilerin, hedeflerin altında kalmasını Başkanlık sisteminin olmamasına bağladı. Sizce Başkanlık sistemi ilaç olabilir mi?
Erdoğan, hızlı gitmek istiyor ama hızlı arabanın ancak frensiz bir araba olabileceğini düşünüyor. Frensiz arabaya çocuğunuzu ya da annenizi bindirmek ister misiniz? Bence Erdoğan, ne dediğini bilmiyor. Ne siyaset bilimi, ne de ekonomi biliyor. Başkalarının basiretsizliği yüzünden Kasımpaşa’dan siyasi iktidar peydahlamış fakat kendisi bile aslında bu noktaya nasıl geldiğini bilmiyor. Erdoğan’ın başarılı olmasının nedeni; ne prensipleri, ne de politikasıydı; başkalarıydı. Başarısızlığının nedeniyse kendisi… Erdoğan şunun farkında değil, ‘Başkanlık sistemi’ dedikçe, AKP’nin oyu düşüyor çünkü halk istemiyor. Bu yüzden AKP 7 Haziran’daki seçimlerde, tarihinin en düşük oylarından birini alacak. Bunun farkında oldukları için de bel altı vuruyorlar.
» Nasıl yani?
Ağrı’daki olayın provokasyon olduğunu düşünenlerdenim. CHP, HDP ve MHP de bu yönde açıklamalar yaptı ancak AKP, Türkiye toplumunu aptal zannediyor. Türkiye toplumun zekâsıyla kim dalga geçtiyse cezalandırıldı. Daha önce CHP ve Kemalistler başörtülü kadınlarla dalga geçtiler ve ahlâki üstünlüklerini yitirdiler. Bu, AKP’yi siyasi olarak sona hazırlayan bir süreç, bunu Abdullah Gül, Ali Babacan ve hatta Davutoğlu da biliyor. Düşünsenize; dünyada, seçimlerde başarılı olursa görevini kaybedecek tek siyasetçi konumunda. Dolayısıyla Davutoğlu da optimal başarı üzerinden hareket ediyor.
» CHP’nin, Kürt bölgelerinde tabela partisi olmaktan öteye gidemediği tartışılırdı hep. Seçim bildirgesiyle bu algının kırıldığını düşünüyor musunuz?
CHP içerisindeki ideolojik ayrışmalar, Kürtleri ikna etmeye yetmiyordu. Birgül Ayman Güler gibi aslında MHP’nin en sağ, faşizan kanadına yakışan siyaset bilimciler CHP’de olduğu sürece ben Kürt olsam CHP değil oy, selamımı bile vermezdim. Mazlum halkları kandıramazsınız. Kürtler çok basit bir şey istiyor: ‘Benim çocugum Kürt, neden Kürtçe ders vermiyorsun.’ Artık CHP, Kürt toplumuyla ilişkisini bugün, yeniden tesis etmeye başlayacak. Bildirge açıklandıktan sonra Kürt bir emekli olsan CHP’ye mi, yoksa HDP’ye mi oy verirsin? Bence artık iki arada bir derede kalırsın. Yani ortamlarda HDP dersin ama 14 maaş almak için CHP’ye basar geçersin. Bu arada CHP ile HDP arasında pek fark olmadığını da söylemek gerekir. Sonuçta ikisi de sosyal demokrat partiler. HDP’ye verilen oyun, CHP’den çok uzağa gitmiş olduğunu düşünmüyorum. Kürt olsaydım, daha önce CHP’ye oy vermeden önce 40 defa düşünürdüm ama artık böyle bir endişe yok.
TUNCA ÖĞRETEN
Twitter: @tuncaogreten