Pazartesi , 25 Mayıs 2015
Anasayfa » Manşet » Sarayın günahını almışlar..AKP adaylarını ‘Google’a sormuş..Davutoğlu’ndan inanılmaz itiraf
Sarayın günahını almışlar..AKP adaylarını ‘Google’a sormuş..Davutoğlu’ndan inanılmaz itiraf

Sarayın günahını almışlar..AKP adaylarını ‘Google’a sormuş..Davutoğlu’ndan inanılmaz itiraf

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, milletvekili adayı belirlerken Google’dan faydalandıklarını açıkladı. Davutoğlu “Bir an geldi, kaliteli iki aday. Özellikle az bilinen isimlerde. ‘Google’a girin son konuşmasını çıkartın’ dedim. Birkaç ilde konuşmalarını dinledik adayların. Üslubu, edebi, hitabeti, bedensel dili nasıl. Birkaç ilde böyle karar verdik” dedi.

Davutoğlu, canlı yayında NTV’nin sorularını yanıtladı.

-Aday listesi nasıl hazırlandı? Cumhurbaşkanı’nın bir dahli oldu mu?

-Sanki yıllardır ayrı ekiplerde çalışıyorduk da, ayrı ekipler yarıştı, kime yakın olduğu konusunda ağırlık hesabı yapıldı. Bu çok yanlış bir algı. Benim ekibim onun ekibi, onun ekibi benim ekibimdi. “Cumhurbaşkanlığında kiminle çalışmak istersiniz?” diye sorduk, başbakanlıkta bazı arkadaşlar kaldı, bazı arkadaşlar cumhurbaşkanlığına gitti. Davutoğlu’nun ekibi ya da Cumhurbaşkanı’nın ekibi ayrımı yapmak sunidir. İnsanların yüreklerindeki sevgiyi nasıl parçalayabilirsiniz? Hatta MYK’da da arkadaşlara dışarıya farklı görüntü vermek isteyenlere işareten söyledim, ‘Cumhurbaşkanımızın yanında olmayan benim de yanımda olmasın’ dedim.

“LİSTELERE MÜDAHİL OLMA SÖZ KONUSU DEĞİL”

Bu şu demek değil, ekip olarak, arkadaşlık olarak Cumhurbaşkanı’nın ekibi Başbaka’nın ekibi gibi bir ayrım olmaz. Ama devletin kurumsal işleyişi konusunda Cumhurbaşkanı’nın da Başbakan’ın da yeri de bellidir. Cumhurbaşkanı siyaset üstü tarafsız bir konumdadır. Listelere müdahil olma gibi bir durum söz konusu değil. Cumhurbaşkanı’na yakın denilen isimlerin çoğu benim yıllarca beraber olduğum arkadaşlar.

“SAATLERCE GÖRÜŞMEYE GEREK YOK”

Ben herhalde cumhurbaşkanımızla 12 yıl birlikte çalışmış biri olarak, bunun için cumhurbaşkanımızla saatlerce görüşmeye gerek yok. Bazen konuşmadan da anlaşılan sadece bakışlarla da meselelerin çözülebileceği bir şeyden bahsediyoruz. Böyle bir kategorizasyon söz konusu değil. Aday belirleme sürecinde belli kriterler oldu. Projelere aidiyet, Ak Parti’nin vizyonunu benimseme, nerede nasıl katkı yapabileceği… Bana kimler yakın diye bir kriter söz konusu olmadı.

“FUTBOL MAÇINA ÇIKMIYORUZ”

-Geçmiş döneme oranla yıldız isimlerin olmadığı göze çarpıyor. Bunun nedeni olumsuz etkisinden mi kaynaklanıyor yoksa partililik ve güvenilirlik kıstasları yüzünden mi böyle?

-Biz bir konsere çıkmıyoruz, futbol maçına çıkmıyoruz. Ama bu adaylar içinde sanatkarlar da var, yazarlar, entelektüeller de var. Burada nihayet bir yıldız ekip gibi bir görüntü ortaya koymaktansa, eflatunun çok sevdiğim prensibi vardır “Adalet her şeyin hakkını vermek ve olması gereken yere koymaktır. Sadece popülerlik üzerinden adaylığa başladığınızda, onları popülerlikle kaybedebilirsiniz.  Flaş isimler, yıldız isimlerin ötesinde, bir AK Parti’nin omurgası var, iki bu geleneği yenileyecek entelektüel sosyal birikime sahip unsurlar, bunların bir kısmı şimdi bilinmiyor. Şu anda sıradan gibi görünen belki de iki yıl sonra isimler en popüler siyasetçi haline dönüşecek.

“ÇOK AZI BENİ TANIYORDU”

Ben başdanışmanlık görevini yaparken, genel yayın yönetmenleri toplantısında, başbakanımız Abdullah Gül’dü, o toplantıda olanların çok azı beni tanıyordu, bir kısmı da beni gazeteciler arasında zannetti. Ki akademik dünyada herkes beni bilirdi. Ama bazı kesimlerde bilinmeyebilir. Şöhret siyasette en büyük afet. Ben şuna baktım, bu geleneğin sürekliliğini kimlerle devam ettirebilirim, yenileyebilirim. Üçüncü bir unsur da bu geleneği kimlerle çeşitlendirebileceğim.

“EĞER HAKAN ŞÜKÜR GİBİ İSİMLERLE KAST EDİLEN”

-2007-2011’de kimleri kast ediyorsunuz?

-Eğer Hakan Şükür gibi bir isim bunlar ise kast edilen, Hakan’ı zikretmen bizden ayrılmış dolayısıyla değil popülarite için söylüyorum. Şu anda listeye baktığınız zaman Orhan Miroğlu’ndan Markar Esayan’a… Bunlar bilinir, şöhret oldukları için değil.

-Genel başkan olduğunuz kurumsallaşma demiştiniz. Seçtiğiniz listeyle önümüzdeki dört yılda seçimsiz bir dönem var. Bunu taşıyabilecek bir mimari gözettiniz mi? İstediğiniz gibi bir liste oluşturabildiniz mi? Keşke şunlar da olsaydı diyebileceğiniz isimler var mı?

-Diğer partilere göre AK Parti çok ciddi bir aday zenginliğiyle bu sürece girdi. 6 bin 230 aday. Bu havuzun içinde de çok nitelikli, birçok alanda ciddi şekilde zorlandık. 116 saat çalıştık. Bir keresinde 19 saat aralıksız toplandık. Mimari oluşturmak şurada başlar, önce gözlem. Genel başkanlık görevini aldıktan sonra kongreleri başlattık. Sebeplerinden birisi, yurtdışında olmak teşkilat tabanıyla ilişkimizin kısıtlı olduğu dönem vardı. Ben yeni bir işe başlarken de yeni öğrenme heyecanı, dün dedim ‘oldum diyen öldüm demiştir’ Her şey yeni bir süreç. Kongreler de bir kere 50’yi aşkın ile gittim, tek tek resmini çektim. Bu bir birikim oluşturdu.

“TEK TEK DİNLEDİM”

Sonra yerelin ve vilayetin resmini çekme imkanı buldum. Hemen arkasından temayül yoklaması yaptık. Geniş katılımlı, her ilde. O yoklamalar özel bilgi olarak önüme geldi. Gözlemle onları yanyana koydum. Arkasından grup başkan vekillerimizden rapor istedim, meclis performansı, katılım vesaire. İlk defa bu sene, iki yeni uygulama başlattık. Birisi genel başkan olarak il başkanlarının tümünü, tek tek dinledim. Resmimin belli şeyleri puzzle olarak zihnimde yerleşmeye başladı.

“6230 KİŞİYLE MÜLAKAT YAPTILAR”

İkinci bir uygulama yaptık, STK’lar. Bize oy versin vermesin, yakın olsun olmasın. Bütün STK’lara temayül yaptık. Kimi görmek istiyorsunuz? Hiç listede olmayan bir ismi gündeme getirebilirdi. Üst kurula oturduğumuzda tek tek, 6230 kişiyle mülakat yaptılar. Ara komitenin değerlendirmesi geldi. Mimari önce zihinde canlanır. Bu kanaat dışında X ilini açtığımızda diyelim, belli isimler üzerinde yoğunlaşıyorsunuz. Eğer aynı kalitede üç isim varsa, hemen alanda kamuoyu anketi yaptırdık. Biz yapmadık, kamuoyu şirketi gitti, kim en fazla bilinir, istenir, sevilir. Hemen o gün.

“GOOGLE’A GİRİN” DEDİM

Çarpıcı bir şey söyleyeyim. Bir an geldi, kaliteli iki aday. Özellikle az bilinen isimlerde. Ama resim bir yaşayan bir şey olmadığı için, “Google’a girin son konuşmasını çıkartın” dedim. Birkaç ilde konuşmalarını dinledik adayların. Üslubu, edebi, hitabeti, bedensel dili nasıl. Birkaç ilde böyle karar verdik. Doğal haliyle onları izledik, onun için saatlerce sürdü. Bazı illerimizde aday bakımından, “hem yerel hem ulusal ölçekte” dedik ki daha iyisini arayalım. Hadi dedim zihninizden isimler çıkarın. Herkes yeni isimler ortaya çıkardı. Listede olmadığı halde aday yaptığımız isimler var.

Ha mükemmel mi? En iyiye ulaşmaya çalışıyoruz. Bir de sizin listede görmek istediğiniz isimler var. Diyelim, Mehmet Şimşek, 2007’de birçok kişi tanımıyordu. Ama şimdi Mehmet Şimşek adı hangi ile koysanız temayülde… Dolayısıyla zihninizdeki insan dokusuyla, toplumdaki talep arasında bir optimizasyon yapıyorsunuz. Tabii açık söyleyeyim, bu bir satranç rakiplerinize bakıyorsunuz. Ön seçim yapıldı CHP’de, nerede kimin olabileceğini biliyorsunuz. Son gün dahi, şu hamleye karşı şunu yapsak daha doğru olur diye, iller arasında kaydırmalar yaptık.

Eve gittiğimde şunu söyledim, ben elimdeki tüm verilerimi, kabiliyetimi buraya döktüm. Bundan sonrası artık yola çıkılır ve devam edilir. Mutlaka üzülen olmuştur. Onlar da bizim dava arkadaşlarımızdır, onlarla yollarımız birçok yerde kesişecek.

BAŞARISIZ OLURSAM EMANETİ DEVREDERİM”

Seçim tahmini yapmayacağını söyleyen Başbakan, “Hiçbir zaman doğrudan bir seçim tahmini yapmadım. Kılıçdaroğlu’nun yüzde 35 hedefi en büyük zaaftır. Ben hiçbir vatandaşımızın kalbine giremeyeceğimizi düşünmüyorum. Benim üst limitim yok. Oy vermeyenler için de Başbakan olarak teşekkür ederim” diye konuştu.

Hedeflerinin iktidar olmak olduğunu söyleyen Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Hedefimiz iktidar olmaktır. Birinci parti olmazsak yerimi başka bir arkadaşımıza tevdi ederim. Ben makamın peşinden koşmadım, makam neredeyse beni kovaladı. Başarısız olursam başarılı olduğunu düşündüğüm bir arkadaşımıza bu emaneti devrederim.”

“HDP BARAJI AŞAR MI?”

Davutoğlu, HDP’nin yüzde 10’luk barajı aşıp aşamayacağına yönelik soruya şu yanıtı verdi:

“Bu demokratik bir yarış. Geçerlerse tebrik ederiz. Onlara saygıda kusur etmeyiz. Ama HDP’ye yönelik bir sözüm var. Geçmezlerse bu neticeye razı olmalılar, bunu meşruiyet sorunu yapmasınlar. HDP SYRİZA’dan hareketle kendini başka bir alana taşımak istiyor. Protest bir parti olmaya yöneliyor. 6-7 Ekim olayları yaşandı. Bir anda barış güvercini gibi kendilerini takdim edenler insanların hayatlarını zehir ettiler. İş yerlerini yaktılar, tarumar ettiler. Bu olaylar yaşanmışsa yaşanmamış gibi yapamayız. Kimlik siyasetine dayalı partileşme ve kümelenmeler çok tehlikeli. Bir kamu düzeni olmadığı zaman Suriye, Irak, Ukrayna’da neler olduğunu görüyorsunuz. Bu önlemleri almamızda HDP’nin kışkırtıcı yapısı etkili oldu. Biz kamu güvenliğinin inşası için tedbir aldık.

Bugün HDP, Kürtçe propaganda yapabiliyorsa bunu AK Parti sağladı. AK Parti’nin özgürlükçülüğü olmasaydı bir kısmı hala dağda idi. HDP ve arkasındaki örgütsel yapı insanları tehditler ederlerse gelip İstanbul’da özgürlük şarkıları okuyamazlar. Biz özgürlükçü bir ortamda seçimlere gidiyorsak AK Parti’nin yoğurduğu maya var.”

BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI

Soru üzerine başkanlık sistemi tartışmalarına da değinen Davutoğlu şunları kaydetti:

“Başkanlık sistemi dahil beyannameyi kaleme alacağız. Herkes başkanlık konusunu kişiselleştirerek tartışmaya çalışıyor. Bu nedenle kısır bir döngüye giriliyor. Parlamenter sistemin özünde bir sakatlık var. Parlamenter sistem olsaydı bu kadar darbe olmazdı. Form değiştirilebilir, özde sakatlık olmamalı. Başkanlık sistemi insan odaklı olmalı.

Cumhurbaşkanımızla her konuyu istişare ederiz. Muhalefetin bunu Cumhurbaşkanımızın müdahalesi gibi algılaması yanlış. Seçim beyannamesi yaklaştıkça ben konuyu netleştirdim. Değişik modeller üzerine çalıştık. Bir tartışma ve müdahale olmadı. Meydana çıkıp bir fikri savunacaksam inanmam gerekir.

İçselleştirmediğim hiçbir fikri savunmadım. Türkiye’de parlamenter sistem gerçekten işleseydi, başkanlık sistemi gündeme gelmezdi. Doğru olan sistemin başkanlık sistemine doğru evrilmesidir. Başkanlık sistemi özgürlükçü niteliğiyle uygulanmalı.

Başbakanlık görevini yaparken hakkıyla yaparım. Seçime gidiyorsam, doğru olan ne ise onu söylerim. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Türkiye’de yeni bir restorasyon dönemine ihtiyaç var. Başbakanlık koltuğuna oturdum diye o koltuğa saplanmam. Seçime giderken halka en doğru şeyi doğru zamanda söylememiz lazım. Anayasa için konuşmaya hazırız. 27 Mayıs’tan sonra yaşadığımız acı tecrübelerden sonra bunu değiştirmeyiz demesinler.”

AJANSLAR

Etiketler: