
ABD için Ortadoğu’da üç önemli süreç
Ortadoğu’da taşlar yerinden oynarken Washington’un Ankara’ya yönelik tutumu bir hayal kırıklığına işaret ediyor. Ortadoğu’da ABD için şu anda üç ayrı süreç işliyor. Birincisi İran’la ilişkilerin iyileşme süreci, ikincisi Suudi Arabistan’la giderek farklılaşan bölgesel politikalara bakış açısı, üçüncüsü ise İsrail’le donuklaşan ortaklık.
Birincisi ve en önemlisi ABD- İran ilişkilerinin güncellenmesi meselesi. İran’la yakında bir çerçeve anlaşması imzalayacak olan Obama yönetimi Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da ve hattâ Yemen’de İran’la çıkarlarının yakın olduğunu görüyor. Bu hafta içinde Irak’ta Ramadi’nin IŞİD’in elinden alınmasına yönelik harekâtın neredeyse taraflar arasında ortak planladığından söz edilebilir. İran’la nükleer enerji konusunda prensip anlaşması sağlayan ABD Dışişleri Bakanı Kerry bu anlaşmanın küresel ve bölgesel çerçevede ABD’nin güvenlik önceliklerine katkı yapmasını umut ediyor. Kerry geçen günlerde İran’la imzalanacak olan çerçeve anlaşmasına giden sürecin Kuzey Kore için de örnek teşkil edebileceğinden bahsetti. Bu demeç bile başlı başına Obama yönetiminin İran’la varılacak bir anlaşmaya ne kadar önem verdiğini gösteriyor.
İkinci süreç Washington’un Riyad’la giderek ekşimsi hâl alan zorunlu ilişkisi. Yirminci yüzyılda karşılıklı petrol ve güvenlik çıkarları üzerine Suud ailesiyle inşa edilen bu ilişki Washington için giderek eski çekiciliğini yitiren ama zorunluluktan devam ettirilen bir evliliğe benzemiş durumda. ABD Suudi Arabistan’la önce Suriye ardından da Yemen’de krizin çözümü konusunda anlaşamadı. Suudi çıkar çevrelerinin Irak’ta önceleri El Kaide, son dönemdeyse Suriye ve Irak’ta IŞİD’e para ve silah yardımında bulunduğunun farkında olan Washington, petrol karşılığında Riyad’ın aşırılıklarına göz yummayı tercih etti. Ne var ki Suudi Arabistan’ın açıkça İran’la olası bir anlaşmaya karşı tavır alması, Washington’da Suudilere yönelik bir soğukluk doğurdu. Bu soğukluğun yakın bir zamanda düzelmesi zor gözüküyor.
Suudi Arabistan’la olan öyküye benzer üçüncü bir süreç de Tel Aviv ve Washington arasında yaşanıyor. Seçimler öncesi Obama hükümetinin rızasını almadan Cumhuriyetçilerin daveti üzerine Amerikan Kongresi’nde yaptığı konuşmada Obama hükümetinin İran dış politikasını yerden yere vuran Netanyahu Beyaz Saray’da en az sevilen yabancı liderler sıralamasında ilk beşi zorluyor. Netanyahu’nun yeniden seçilmesi Beyaz Saray’da hiç de hoş karşılanmadı. Seçim kampanyası sürecinde Arap kökenli İsrail yurttaşlarına yönelik kullandığı ayrımcı söylem, iki devletli çözüme karşı çıkması ve Batı Şeria ve Kudüs’teki yerleşimlerin yapımına devam eden Netanyahu Obama’nın açıkça sinirine dokunuyor. Aralarında stratejik çıkar birliği de olsa ABD- İsrail ilişkileri hiç olmadığı kadar donuk bir dönemden geçiyor.
Ortadoğu’daki önümüzdeki on yılı işte bu üç önemli süreç belirleyecek. Fark etmişsinizdir Türkiye’den hiç bahsetmedim. Bunun nedeni Türkiye’nin son dört yılda yapmış olduğu yanlış seçimler sonucunda kendini oyunun dışına atmış olmasından kaynaklanıyor. Ankara için yeniden tarafsız bir Ortadoğu politikasına dönüş zamanı geldi de geçiyor bile.
@UlasDogaEralp