Günümüzde iş yapmak, yönetimlerde bulunmak, aklınıza ne gelirse bir olaya sahip çıkmak, zorun da zoru doğrusu.
Hele hele hobi için, zevk için, yani demem o ki, istek doğrultusunda her türlü işe bulaşmak da insanın başına dert üstüne dert açıyor.
Çünkü; ülkemizde yapılan hiçbir işin tadı tuzu kalmadı. Ne olursa olsun, ister gönüllü, ister gönülsüz uzak duracaksın.
İŞTE HAKEMLER
Süper Lig’de hakem olmak kolay mı? Yıllarını amatör sahalarda çamura bulaşarak geçir, hakemlik yapacağım diye o şehirden bu şehre sürüklen, karda üşü güneşte yan, binlerce badireyi atlat, gel Süper Lig’e hakem ol. İşin felaket tarafı burada başlıyor. Öyle karar versen bu kızıyor, şöyle karar versen öteki köpürüyor. Nasıl yapacaklar, ne yapacaklar kendileri de şaşırmış.
Bir de.. söylenenlere, söylentilere sabır göster, katlan, ya da duymazdan gel. Şimdilerde işi öylesine azıttılar ki hakemlerin yedi sülalesinin de kulakları çınlatılıyor. İşte bakın Sayın Aziz Yıldırım ne diyor?
“Girer sahanın ortasına otururum.”
Eee… gir bakalım Sayın Başkan, bir görelim. Oturup da ne yapacaksın. Hakkını aramakta, takımının hakkını savunmakta, yerden göğe kadar haklısın.
Amaa protestonun da bir şekli şemaili var. Sahaya girip oturmak neyin nesi? Haklı olduğun yerde, haksız çıkmanın bedelini ödersin.
GALATASARAY’DA YARSUVAT GERGİNLİĞİ
Hakemliğin güç ve meşakkatli bir iş olduğunu anlatmaya çalıştık. Şimdi gelelim yönetimlere ve yöneticilere…
Gerçekten yapılacak iş değil. Onur, gurur duyulacak tarafı yok mu? Elbette var. Ancak çilesi, derdi, sıkıntısı keçiboynuzundaki bir gram şeker gibi. İşte bakın Duygun Başkan’ın hâline. Yıllar yılı adliyelerde, mahkeme salonlarında, meslek icabı bulunduğu her mekânda çektiği ve duyduğu sıkıntıların toplamını neredeyse beş ay içinde Galatasaray’da yaşadı. En son bomba en sağlam adamının, en güvendiği yöneticisinin kendine yaptıkları… ve dolayısı ile kendisinin de gösterdiği garip ve acayip tepki.
Hamdi Yasaman, kalkmış başkanına sormadan gelecek sezonun 28 kişilik kadro sayısına itiraz etmiş. “Vay sen misin itiraz eden”, al sana huzursuzluğun daniskası.
İnsan hayatında bu tip sıkıntılar en kötüsü dostlukları ve arkadaşlıkları da bitiriyor ne yazık ki.
FEDERASYONDA BİR GARİP DEMİRÖREN
Yıldırım Demirören 11 yıldır başkan. Beşiktaş’tan geldi Federasyon koltuğuna oturdu. Bir gün günyüzü gördü mü acaba merak ediyorum. Hani şairin dediği gibi.. “İnsan her doğan günün bir dert olduğunu bu yaşa gelince anlarmış” diyor Cahit Sıtkı Tarancı. Bu satırları yazarken işte günümüzün yönetici hakem ve her ne kadar idarecisi varsa, Cahit Sıtkı’nın bu sözleriyle uyanıyordur belki de…
Hakemlerin çaldıkları her düdük verdikleri her karar nasıl çeşit çeşit yorumlanıyorsa, Yıldırım Demirören’in Federasyon’daki hâli bunun bir kopyasıdır. Çünkü; toplumun vazgeçilmez bir kuralı vardır. Kimseyi ayrı ayrı memnun etmek, herkesin teknesine yelken uydurmak asla mümkün değildir. Bir de ..bütün bunlara 14 yabancı futbolcu transferi gibi yanlışın daniskasını eklersen, işin içinden hiç çıkamazsın.
HEPSİ BİRBİRİNİN AYNISI
Şöyle bir başınızı kaldırın ve etrafa bakın.. Şöyle bir süzün ortalığı. Ülke genelinde sevgisi, saygısı kalmayan insan hâllerinin, sporda da tıpkısının aynısını yaşıyoruz. Kulüpler kurumsal, yöneticiler bireysel aymazlık ve anlaşmazlık içerisinde. Saygı sevgi bir yana adap ve edepten de vazgeçtiler. Bu ülkede bir siyasetçi çıkıp “harp okulunda dersten mi kaçtın”, bir diğeri ona “sen onun kestiği tırnak olamazsın” diyorsa spor da yaşananlar az bile.
Ne diyelim.. Aman bir tatsızlık çıkmasın…
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: