Cumartesi , 30 Mayıs 2015
Anasayfa » Yazarlar » Azınlıklar ve baharlar
Azınlıklar ve baharlar

Azınlıklar ve baharlar

SON, en son Rumların hâlâ var olduğu bir semtte yaşamak lüksüne sahibim.

 

Böyle bir mahalle sosyolojisi de ecdattan beri İstanbullu birisi için bulunmaz nimettir.

 

Zaten ancak yedi tepeli şehrin yedi kuşaktır yerlisi olan kişi bu talih kuşunun kıymetini anlar ve bilir.

 

***

 

ÖYLE bir talih kuşu ki, zemin katını işgal ettiğim yine yedi katlı apartmanın üç dairesinde bile Lula Hanım, Katina Hanım, Stelyo Bey ve familyaları ikamet ediyorlar.

 

Eve gelip giderken de, kedisiyle birlikte daima pencereden dışarı bakan Emilya Teyze’ye günün saatine göre “kalimera”, “kalinita” veya “kalispera” demeden ve astım krizlerinin azalıp azalmadığını sormadan geçmem düşünülemez.

 

Dalgınlıkla unutsam, “yavrusu bana küstür” diye torunu Panayot’la sitemlerini yollar.

 

***

 

ARTI, bakkaldaki, çakkaldaki, marketteki Türkçe konuşmalarda da “ç”lerin “z”ye kaydığı ve telaffuzun dil-diş dokunuşuyla peltekleştiği şiveyi duymak bugün de mümkündür.

 

Öte yandan, İsa Mesih’in mağfireti üzerinde olsun, mahallenin alâmet-i farikası ve bütün mekânların yerlisi Pavli’yi geçen yaz kabre koyduk ama yine de çay saati geldiğinde pastane masalarında Rumca işitilir.

 

Zaten Paskalya zamanı da hem orada, hem diğer pastanelerde çikolatalı yumurtalar, mahlepli çörekler, kurdeleli şekerlemeler tezgâhın ön planına yerleştirilir ki, bahar öyle gelir.

 

***

 

BU yıl işte o Paskalya vakti, ana cadde sayılabilecek sokağa ve iki bina arasına “Paskalya Bayramınız Kutlu Olsun” pankartı asıldı.

 

Altında da AK Parti- Beyoğlu İlçesi ibaresi vardı.

 

Sonra, önceki hafta Şişli’den metroya yürüyorum, hem Abide-i Hürriyet, hem de Halaskâr Gazi caddelerinin ortasına “Musevi Yurttaşların Hamursuz Bayramı Kutlu Olsun” ve “Paskalyanızı Tebrik Ederiz” türünden yine bez pankartlar gerilmiş olduğunu gördüm.

 

Üstelik ikincisi Türkçeye ek olarak Ermenice de yazılmıştı.

 

Bunların altında ise CHP Şişli Belediyesi’nin imzası yer alıyordu.

 

Bin şükür, demek işte bahar geldi!

 

***

 

EVET, bahar geldi, zira burada oy avcılığı varmış veya yokmuş, hiç umurumda değil!

 

Velev ki biri iktidar, diğeri muhalefet olan bu iki siyasi kurum yukarıdaki semtlerde yaşayan gayr-ı Müslim ekalliyetin belirli bir potansiyele sahip olduğunu bildiği ve seçim öncesi de onları cezbetmek istediği için Hıristiyanların ve Yahudilerin yortusunu kutlasın…

 

Ne değişir?

 

***

 

NE değişir, çünkü ben aynı yerlere asılan “Vatandaş Türkçe Konuş” pankartlarıyla aynı ekalliyete gözdağı verildiğini ve şamar indirildiğini yaşamış bir kuşağa mensubum.

 

6- 7 Eylül 1955’te yağmalanmış Rum dükkânlarının malları üzerinden yürüdüm.

 

Baskıya ve ayırımcılığa dayanamayan Ermeni, Yahudi, Levanten arkadaşlarımın önce teker teker, sonra palas pandıras diasporaya kaçmak zorunda kaldığına bizzat şahit oldum.

 

Nüfusunun en az yüzde on- on beşi gayr-ı Müslimlerden müteşekkil bu şehrin, onların ancak “mostralık” (!) ve sembolik addedildiği bir kente dönüşümünü yaşadım.

 

Zaten bundan ötürüdür ki, aslında İstanbul için sonsuz normal, sıradan ve lalettayin bir durum olan azınlıklarla harmanlanmış semt hayatını artık lüks ve şans addediyorum.

 

Dolayısıyla, şimdi nihayet tekrar Paskalya’yı kutlayan girişimleri öpüp başımıza koymamız ve hâlâ serin geçse bile baharın biraz olsun gelişini nimet saymamız gerekiyor.

 

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Etiketler:

Hakkında Hadi Uluengin

Hadi Uluengin