
Biz, hepimiz…
Sucul hayata dair korumacı politikalar talep eden kampanyaların paralelinde, 2011 yılından bu yana İstanbul’da, bir Lüfer Bayramı kutluyoruz. Bilmiyorum, hiç katılma imkânınız oldu mu ama kültür, coğrafya, aidiyet gibi kavramların da yer aldığı ancak öncelikle ve özellikle lüferi İstanbul’un sürdürülebilirliği ile eş konuştuğumuz bu bayramlarda bazı paneller de gerçekleştiriyoruz. Kimisi fevkalade eğlendirici, bilgilendirici olan bu panellerin kimisi ise oldukça iddialı! Örneğin bir tanesi var ki, niyet ettiğimiz ilk bayramda konuyu konuşacak kimse, tartacak veri bulamayıp duvara toslamışlığımıza rağmen hâlâ gönlümüzde, programlarımızda ve araştırmalarımızda yeri en tepede: balığın, yani av mahsulü su ürünlerinin ülke ekonomisindeki yeri nedir?
Sahi, bilen var mı?
Bir iddiaya göre Türkiye’de kişi başı ne kadar balık tüketildiğini TÜİK söyleyebiliyor. Bu rakam belli ise, sahiden, Türkiye’nin ne kadar balık tükettiği, ne kadarının av, ne kadarının çiftlik ve ne kadarının da ithalat sonucu tezgâhlara ulaştığı belli demektir, değil mi? Hattâ, örneğin İstanbul’da avlanan balığın ne kadarlık bir ekonomi yarattığı bilindiği gibi yasadışı avcılığın ekonomi için nasıl bir zarar oluşturduğu da belli olmalı, değil mi? Zira ancak bunlar ve benzeri pek çok veriye sahip bir TÜİK, herhalde, Türkiye’nin kişi başı ne miktar balık tükettiğini söyleyebilir, değil mi?!
Ben de buna güvenerek geçen ay 2014 yılında İstanbul’un hepi topu 4 (yazı ile de dört) adet olan ve üreme mevsiminde kuruluyor, havyarlı balıkları avlıyor olmaları sebebiyle tartışmalara konu olan dalyanlarında hangi balıktan ne kadar tutulduğunu ve ne kadar vergi alındığını sordum BİMER’e. Malum mayıs ayı kapıda. Dalyanlar yine kurulacak ve yine göç sırasında yakalanan havyarlı torikler tasamız olacak!
Başvuru sayım 289575.
Dilekçem Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve yanı sıra Gelir İdaresi Başkanlığı, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ile İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’na iletildiği hâlde henüz bir geri dönüş alabilmiş değilim!
Vay bize!
Hele geçen hafta bu sütundan paylaştığım mektuba, mesleği devletçe tanınmayan, sosyal hakları olmayan balıkçının “tamam biz oy vereceğiz de kime vereceğimize karar verebilmek için hele bir sizi duyalım nasıl bir balıkçılık politikanız olacak” diye sorduğu mektuba tek bir siyasi partiden bile ses gelmediğini de düşününce…
Vaylar bize!
***
“Yani üretimimizin hakiki rakamını bilmiyoruz. Oradan, buradan topladığımız bilgilerle bir noktaya geliyoruz ve bunu ister istemez kabul ediyoruz. Üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir sorun.”
Gırgır reislerinden kıyı balıkçılarına, kabzımallardan bakanlık denetçilerine; geçmişi iyi kötü yaşamış herkesin rahmetle andığı Kemal Yarar’ın taa 1989 yılında, İstanbul Ticaret Odası’nda yaptığı bir sunumdan, bu cümleler.
***
Yatacak yerimiz yok, hiçbirimizin!
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: