Böcek soruşturması nihayet başladı. Davaya şüphelilerden Hasan Palaz ve polislerin savunması damga vurdu. Bir de hâkimin sanıklara “onu söylemeyin, bu konuya girmeyin, devlet sırrı olabilir, Yasin El Kadı’yı tutanaklara yazamam” türü konuşması. Mahkemede TÜBİTAK Başkan Yardımcısı’nın bir müfettiş tarafından tehdit edildiği de ortaya çıktı.
Mahkeme haberlerini okurken, daha önce dosyayla ilgili yaptığım incelemem aklıma geldi. Çelişkilerle dolu dosya…
Bugün, konuyla ilgili hiçbir yorum yapmadan, bazı sorular eşliğinde bazı bilgileri sizlerle paylaşacağım. Yorum sizlerin…
29 Aralık 2011’de MİT yetkilileri Başbakanlık’taki aramada priz içinde böcek buluyor. Aramada esnasında Başbakan’ın danışmanlarından Mustafa Varank da odada.
Aynı odada bir ay önce polisler de arama yapıyorlar.
MİT dinleme cihazını bulunca, polislerin bir ay önceki aramada cihazı koyduklarını Başbakanlığa iletiyor.
Bulunan cihaz TÜBİTAK’a gönderiliyor. TÜBİTAK, cihazdaki silikonun katılaşması üzerinden, cihazın 4-5 Aralık’ta yani polislerin aramasından iki hafta sonra konulduğunu tespit ediyor. Kurum, raporu değiştirmesi için tehdit ediliyor. Rapor değiştirilmiyor.
Polisleri suçlu göstermek için rapor neden ve kim tarafından değiştirilmek istemiyor?
Cihazı bulduğu söylenen MİT, kriminal inceleme yaptırmıyor. MİT’çilerin ifadesine göre ilk kez böcek araması yapıyorlar ve elleriyle koymuş gibi böcek bulunuyor. Cihaz hemen sökülüyor ve Varank cep telefonuyla fotoğraf çekiyor. Cihaz söküldüğü için dinleme istasyonu bulunamıyor.
Cihaz neden söküldü ve bu inceleme yapılamadı? Delil neden karartıldı?
Olay yeri ve parmak izi inceleme işleminin yapılmamasının nedeni ne? Delil kim tarafından, neden karartıldı?
Olayla ilgili Ankara’da yapılan soruşturmada bir gerçek daha ortaya çıkıyor. MİT yetkilileri ile yapılan toplantılarda, Başbakanlık’ta MİT’in böcek taraması yapmasının ilk olarak 2011 Aralık ayı başında gündeme geldiği, fakat bir müddet beklendiği anlaşılıyor.
MİT neden bekledi ve Başbakan ve koruma polisler İstanbul’a gidince arama yaptı?
Ankara’da yapılan toplantılarda MİT Teknik Başkanı B.A, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kendisinden Başbakanlık’ta gerçekleştirilen arama tarihinden yaklaşık 20-25 gün önce (4-8 Aralık 2011 tarihlerinde) bir görev ile ilgili ekibini hazırlamasını istediğini belirtiyor.
Bu kişinin ifadesi davaya neden konmadı?
MİT’in elemanlarına böcek taraması yapacağız hazır olun talimatı verdiği 4-8 Aralık tarihlerinin, TÜBİTAK tarafından verilen raporda cihazların oluşturulduğu tarih olarak belirtilen 4-5 Aralık 2011 tarihi ile çakışması da dikkat çekici bir başka ayrıntı.
MİT arama yaparken, Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı personelinden kimseyi aramaya refakat ettirmiyor. Neden?
MİT yetkilileri Başbakanlık ofisine rahatça girip çıkan 250 şahıstan sadece 27 kişiyle görüşüyor. Diğer isimlerle ilgili inceleme neden yapılmadı?
MİT’in iddiasına göre cihazı koyan polislerden S.D. İstanbul’a gitti ve buradan emir alıp cihazları koydu. Ancak S.D’nin Başbakan’ın emriyle Yasin El Kadıyı korumak için İstanbul’a gittiği ortaya çıktı. Mahkemede bu bilgi verilirken hâkimin “Bunu söyleme, bu devlet sırrı” demesinin nedeni ne?
MİT yetkilileri S.Z’nin kullandığı telefonun kendi adına kayıtlı olmaması sebebiyle özel ve gizli bir iş için kullanıldığını söylüyor.
Ancak, S.Z’nin kullandığı 505484…. nolu telefon, daha önce birlikte çalıştığı emekli polis memuru E.A. adına kayıtlı. Yedi yıldır bu telefonu kullanıyor ve Başbakanlığa da bu numarasını vermiş. Resmî tüm kayıtlarda numara var. MİT bu bilgiyi atlayarak suçu kimin üzerine yıkmaya çalışıyor?
Bu ve buna benzer yüzlerce çelişkiyi barındırıyor dinleme dosyası. Yerim kalmadığı için Başbakanlığa girip çıkan temizlikçisinden teknisyenine yüzlerce ismin ilginç ilişkilerini, bağlantılarını yazamadım.
İsrail istihbaratından Hollanda’ya bir dizi bağlantı belki de mahkeme aşamasında ortaya çıkar. Hâkim ayarlanmış dosya için “bunları yazmayalım devlet sırrı olabilir” demezse tabi…
Son soru..
MİT bu kişileri ve bağlantıları neden incelemedi?
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: