
Boğaz’a karşı balık terapisi
İstanbul’un Boğaz kıyısındaki eski yerleşim bölgelerinden biri olan Tarabya doğal yapısı ve tarihî mirasını koruyarak günümüze kadar aktarmayı başarabilen özel ve güzel semtlerinden birisidir. Kireçburnu sahilinde yer alan “Therapia Balık” bir yandan Marmara’dan Karadeniz’e uzanan doyumsuz Boğaz ve diğer yandan inşa edilen 3. Köprü manzarasına hâkim konumuyla misafirlerini keyifle ağırlıyor.
Tarabya, İstanbul’un birçok yeri gibi tarihi çok eskilere uzanan daha çok sayfiye yeri olarak tercih edilmiş bir semt. Eski Yunanlılar Boğaz’ın Tarabya bölgesine konumundan dolayı antik Yunancada “tedavi eden yer” anlamına gelen “Farmakion” adını vermiş. Karadeniz’den esen rüzgârlar doğrudan buraya ulaştığı için havası hem temiz hem de şifalı olan bu balıkçı köyüne Bizans döneminde de “şifa veren yer” anlamına gelen “Therapia” adını koymuşlar. Tarabya bir zamanların özellikle lüks otelleri, tavernaları, balık restoranları ile gece hayatının vazgeçilmez ve tercih edilen bir yeri olmuştur İşte Boğaz’ın en geniş noktasında eşsiz bir konum ve manzaraya sahip olan “Therapia Balık” da adını bulunduğu semtten almış.
Geleneksel deniz ürünlerini uluslararası tatlar ile harmanlayan lezzet ustası Şef Hamit Ay ve Kamber Şahin’den aldığım davet üzerine geldiğim “Therapia Balık”ta gördüğüm Boğaz manzarası beni adeta büyüledi. Doğrusunu söylemek gerekirse yemeklerden önce Boğaz’da süzülen yelkenlilerin, gemilerin ve batan güneşin keyfini bir süre çıkardım. Fonda çalan hafif müziğin eşliğinde seyre daldığım böylesi bir manzara şehrin keşmekeşinden sonra benim için adeta bir terapi oldu. Mekânın dekorasyonu ferforje, taş ve ahşap ağırlıklı. Yer karoları 1900’lü yılların esintilerini taşıyor. Duvarlarını süsleyen eski İstanbul ve balıkçılık ve balıkçılarla ilgili resimler buraya ayrı bir nostaljik hava katmış. Hamit Bey ve Kamber Bey tarafından yönetilen profesyonel ekibin yarattığı mönünün fark yaratan sunumları ile beni gecenin başından itibaren etkilediğini söylemeden geçemeyeceğim.
Özel bir askıda servis edilen Akya’dan hazırlanan “Balık Pastırma” ile geceye start verdik. Bugüne kadar yediğim en iyi balık pastırmalarından biri olduğunu ve sunumunu da oldukça orijinal bulduğumu söyleyebilirim. Benzer bir yorumu “Lakerda” için de yapmam yanlış olmayacaktır. Ancak bu iki etkileyici lezzetin ardından yediğim söğüş “Ahtapot”u damak tadıma ve diğer lezzetlere göre daha sıradan buldum. Soğuk mezeler arasında yer alan Ege otlarından kaya koruğu, şevketi bostan ve deniz börülcesi ise beklediğim gibi başarılıydı. Sıra ara sıcaklara geldiğinde kibrit patates yatağında özel bir sosla servis edilen levreğe sarılmış “Jumbo Karides Izgara” için “tek kelimeyle süperdi” diyebilirim. Bu baş döndüren lezzetin ardından masamızı şenlendiren ara sıcaklar arasından özellikle safran soslu “Lezzet Topu” ile “Levrek Külbastı” bana en az jumbo karidesler kadar keyif verdi. Son olarak baharatlarla marine edilmiş “Kalamar Izgara” masamızdaki yerini aldı. Neredeyse pamuk gibi tam kıvamında pişirilmiş kalamarın tadı hâlâ damağımda. Gecenin finalinde balık tercihimi Hamit Şef’in özel önerisi “Çinekop Lokum”dan yana kullandım. Masamızda arzı endam eden çinekop lokumu tadınca hedefi on ikiden vurduğumu düşündüm. “Çinekop Lokum” çok başarılıydı ve bana göre levreğe sarılı “Jumbo Karides Izgara”yla birlikte günün yıldızıydı.
Bu kadar lezzetli yemeğin ardından sıra tatlılara geldiğinde “Beyaz Çikolatalı Kestaneli Sufle” ve “Dondurmalı İrmik Helvası” ile nokta atış yaptım. Sufle güzeldi ama irmik helvası hem kıvamı hem de şeker oranının başarısıyla benden tam not aldı.
Manzaraya karşı kahvemizi içerken Kamber Bey’den “Therapia”da kişi başı ortalama 80-90 TL arasında hesap ödendiğini öğrendim. Tabii ki bu fiyata içkinin dâhil olmadığını ve hesabın tercih edeceğiniz balığın fiyatına göre değişim gösterebileceğini de eklemekte yarar görüyorum. Yaklaşan “Anneler Günü” için boğazda alternatif arayanlara Therapia’yı öneririm.
Adres: Kireçburnu Cad. No: 96 Sarıyer/ İstanbul
(Tel: 0212 223 25 26)
(www.therapiabalik.com)
***
GEZİyorum
Uzun zamandır vakit ayırıp gidemediğim Bebek’e geçtiğimiz hafta pazar sabahı gitme fırsatım oldu. Park problemi had safhada olduğu için tedbirli davranarak arabamı Etiler’de bırakıp aşağıya taksiyle indim. Yılların değişmeyen adresi Bebek Kahve’de eşe dosta bir merhaba dedikten sonra güzel havayı da fırsat bilerek biraz spor biraz Boğaz havasını doya doya içime çekmek için kendimi Bebek Parkı’na attım. Kısa ama bir o kadar da keyifli bir yürüyüşün ardından son dönemde adından sıkça bahsedilen “Palivor Çiftliği”nde soluğu aldım. Emre ve Kerem Oral kardeşler tarafından kurulan “Palivor Çiftliği” aslında böylesine lezzetler üretmek için kurulmamış. Ama hayatın akışı 2011 yılında Oral kardeşleri sağlıklı ve lezzetli ürünlerin üreticisi konumuna getirmiş. İşlerin bu yöndeki gelişimi şarküteri alanında yepyeni bir markanın hayatımıza girmesine vesile olmuş. İki kardeş ilk mağazalarını Bebek’te açmışlar ve içine de iki masalık bir tadım alanı konumlandırmışlar. Burada Trakya’nın en özel lezzetlerinden oluşan mönüleriyle hizmet veriyorlar. Ben de bu lezzetlerden oluşan kahvaltımı Bebek mağazasının yaratıcılarından biri olan Haldun Zeynel Tüzel’in keyifli sohbeti eşliğinde yaptım. Haldun Bey’in yeme-içme ile ilgili engin bilgisinin “Palivor Çiftliği”nin lezzetlerine ayrı bir lezzet kattığını bilmenizi istiyorum. Çok yakında 2. şube olarak Nişantaşı’nda mağaza açacak olan “Palivor Çiftliği”nin lezzetleriyle ilgili yorumumu bu mağazadaki tadımdan sonraya bırakıyorum. Ama şarküteri konusunda “Palivor Çiftliği” markalı ürünlerin bundan sonra adını daha sık duyacağınızı da hatırlatmakta yarar görüyorum.
Palivor Çiftliği’nin bulunduğu Manolya Sokak’tan caddeye çıktıktan sonra rotamı yaklaşık kırk yıldır Kadıköy şubesinin müşterisi olduğum nostaljik Baylan Pastanesi’nin Bebek şubesine çevirdim. Kadıköy’deki tarihî Baylan’a göre oldukça şık dekore edilmiş ve Bebek Koyu’nun doyumsuz manzarasına hâkim olan Baylan’ın Bebek şubesinde denize karşı güzel bir kahve keyfi yaptım. Gerçi karnım tok olduğu için aklımda kalan lezzetlerin tadına bu seferlik bakamadım ama ilk fırsatta gelip bu şubeye özel olan lezzetleri deneyeceğim. İnanıyorum ki bu keyifli manzarayla Baylan’ın klasik lezzetleri biraraya geldiğinde tadına doyum olmayacaktır.
Güzel ve bol güneşli ilkbahar havasının keyfini biraz daha çıkarmak için tekrar kendimi sokağa attım. Baharı müjdeleyen cıvıl cıvıl kalabalığa karıştım. Bu sefer uğrayamadım ama önünden geçerken en kısa zamanda tekrar ziyaret edilecekler listeme Ayşe Kuçuroğlu’nun imzasını uzun yıllardır başarıyla taşıyan “Happily Ever After” ile bir süredir adını sıklıkla duyduğum Meri Simyonis’in sahibi olduğu Ege, Akdeniz ve Rum Mutfağı’nın özel lezzetlerini müdavimleriyle buluşturan butik meze evi “Mezedaki”yi ekledim.
“3 GURME 3 KÖFTE…”
Haftanın son iş gününde Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü’ne sevgili Sahrap Soysal ve Mehmet Yaşin ile birlikte konuk oldum. Okan Üniversitesi, Beef & Fish dergisi ve Gastro Club tarafından organize edilen “3 Gurme 3 Köfte” isimli etkinlikte oldukça keyifli ve lezzetli bir sohbetin parçası olmaktan büyük memnuniyet duydum. Üçümüzün de yaptığı köftelerin yanı sıra Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü’nün Şef adayları tarafından hazırlanan özel lezzetleri de bu vesileyle deneyimleme şansımız oldu. Bilmenizi isterim ki Sahrap Soysal’ın “Kuzen Köftesi”, Mehmet Yaşin’in “Soğanlı Köftesi” ve benim yaptığım “Kasap Köfte” genç şeflerin lezzetlerinin gölgesinde kaldı.
Peki, mönüde neler vardı? Konya’nın meşhur kuru bamya çorbası, paşa mezesi, yöresel çökelek salatası “Avukma”, muhammara, dövme hıyar salatası, tahin ve limon hazırlanan Antalya’ya özgü bir meze olan “Hibeş”, pişmiş soğan salatası, papaz mancası diğer adıyla köpeoğlu, domatesli bulgur pilavı ve tatlı olarak da el yapımı cezeryeyi denedik. Masada bulunan ben dâhil herkesin en beğendiği lezzetler sıralamasında “Kuru Bamya Çorbası” ile “Cezerye” ilk iki sırada yer aldı. Ama ben “Paşa Mezesi”, “Papaz Mancası” ve “Pişmiş Soğan Salatası” başta olmak üzere diğer mezeleri de hem sunum hem de lezzet olarak oldukça beğendim. Bu arada günün en beğenilen köftesi tahmin edebileceğiniz gibi sevgili Sahrap Soysal’ın “Kuzen Köftesi” oldu. Yemeğin sonunda servis edilen sirke ve bal ile hazırlanan “Sinkencebin Şerbeti” bence günün sürpriziydi ve hepimizi fazlasıyla etkiledi. Genç yaşlarında böylesine lezzetlere imza atan şef adaylarını canı gönülden tebrik ediyorum. Tabii ki bu özel günde bizleri kusursuz evsahipliği ile ağırlayan Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök’e de teşekkür ediyorum.
***
7 ÖNERİ / 7 yorum
» ÖNERİ: İksir Resort Town Samanlık Restaurant- KASTAMONU
yorum: Çok az yerde bulabileceğiniz kuzu göbeği mantarı dolması baş döndürücü.
» ÖNERİ: Burger Joint- Beşiktaş/ İSTANBUL
yorum: Acı sevenler için Mexicana ideal seçim.
» ÖNERİ: Nu Noodle- Levent/ İSTANBUL
yorum: Hızlı, sıcak ve lezzetli bir alternatif.
» ÖNERİ: Loco N Matto- Şaşkınbakkal/ İSTANBUL
yorum: Americanos oldukça başarılı.
» ÖNERİ: Gülcemal Kebap- MANİSA
yorum: Manisa kebabının en özel adreslerinden birisi.
» ÖNERİ: Çardak Büfe- Etiler/ İSTANBUL
yorum: Dönerli sandviçinin ekmeği lezzette büyük pay sahibi.
» ÖNERİ: Koçak Baklava- GAZİANTEP
yorum: Şöbiyeti favori tercihim.
Twitter: @yiyosiciyos
Facebook: yiyosiciyosyaziyos
İnstagram: yiyosiciyosyaziyos
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: