Pazartesi , 25 Mayıs 2015
Anasayfa » Yazarlar » Bunu da gördük!
Bunu da gördük!

Bunu da gördük!

Türkiye spor tarihinde Cumartesi gecesi bir ilk yaşandı ve son dört yıldır sürekli olarak düşmanlık tohumları ekenlerin çabalarının meyvesi Trabzon- Rize arasındaki otobanda karşılık buldu. Otobüsün camına isabet eden kurşunların hedefinde tüm Fenerbahçe kafilesinin hayatını tehlikeye atacak şekilde şoförün bulunması ve viyadüklerden aşağıya düşmenin son anda önlenmesi kin ve nefretin ülkeyi ne duruma soktuğunu açıkça herkese gösteriyordu.

Yaşananların insanlık dışı ve sporun değerleriyle uzaktan yakından herhangi bir ilgisinin bulunmadığını koşulsuz, şartsız, takım gözlüklerinin arkasına sığınmadan söylemeliyiz. Hiçbir şeyin bir canın yitirilmesinden daha kıymetli olmadığını, sebebi ne olursa olsun şiddetin hepimize zarar vereceğini, yılanın eninde sonunda bize de dokunacağını görmek ve bu doğrultuda hareket etmek zorundayız.

Standartlarımızın olmaması her alanda olduğu gibi futbol alanında da yaşanan gelişmelerin arkasından renk fetişistliği yapılmasına ve kendi haklılığına dayanak aramak için garip yaklaşımlar sergilenmesine yol açıyor. Testi kırıldıktan sonra suçlu ya da suçluların aranmasının herhangi bir önemi yok! Asıl önemli olan yaşadıklarımızın üzerinden hayata dair dokunuşları ön plana çıkartabilmek.

Sık sık “biz nasıl bu hâle geldik” sorusunu sormaya ve sanki yaşananlar başka bir ülkede ve başka bir zamanda yaşanmış gibi tepkiler vermeye devam ediyoruz. Oysa hayatımızın her alanında bizi yakan ve yanı başımızdaki komşumuzdan başlayarak, aynı kültürün yoğurduğu insanlarımıza karşı öfke dolu hâle gelmemize yol açan bir şiddet iklimiyle iç içe yaşamaya çalışıyoruz. Siyasal alanda artan tansiyon ve nefret, sadece orada kalmıyor en küçük sinir uçlarına kadar sirayet ediyor. Spor da bundan nasibini fazlasıyla alan alanlardan bir tanesidir ve bunun daha güçlü bir biçimde gerçekleşmesine olanak tanıyan bir yapılanma içinde bulunmaktadır.

Sorunları çözmek yerine her defasında halının altına süpürmeyi tercih eden yönetim anlayışı sayesinde son dört yıl içerisinde ülke futbolunun iki güzide kulübü arasında nefret tohumları ekildi. Bu tohumların yeşermesinde özellikle yöneticilerin büyük etkisi oldu ve futbol medyası da bu kavga üzerinden rating- tiraj kapmak için her türlü yolu denedi. 2011 yılı Süper Lig kupasının sadece bir sembol buna karşın asıl önemli olan şeyin şampiyonluktan çok daha fazla onurlu bir duruşa sahip olarak mücadeleyi sürdürmek olduğu gerçeği gözardı edildi. Rakibinizi yok ettiğinizde kendinize de zarar vereceğinizi bir türlü fark edemeyen nesiller yetiştirmeye devam ediyoruz. Ülke olarak kendimiz gibi olmayan insanlarla kurmuş olduğumuz sakat bağlantılar yüzünden kendi insanlarımızı kaybetmeyi sürdürüyoruz. Spor sahalarının içinden toplumsal hayata taşan öfke, hiç kimsenin beklemediği bir anda az daha ülkemizin en popüler takımının otobüsüne uzanan şiddet ile son buldu. Bunu da gördük! Dediğimiz olayların her defasında biraz daha normalleştiği bir ülkede yaşamak, hiç ama hiç kolay değil. Şampiyonluklar, kupalar, madalyalar, başarıların üstünde çok üstünde hayatların olduğunu ve asıl önemli olan da o hayatların en iyi, en barışçıl bir biçimde yaşayabilmek olduğunu herkesin iyice anlaması gerekiyor. Başkalarına zarar veren fanatizm, taraftarlık olarak değerlendirilemez ve bundan en çok kaçınması gerekenlerin de kitlelere sağduyu mesajları vermesi gereken yöneticiler olduğunu önce yöneticiler idrak etmeliler. Yaşananların bütün takımların başına gelebileceğini, şiddete nasıl ve nereden gelirse gelsin birlikte karşı çıkmak gerektiğini de, kaçamak cevapların arkasına sığınmadan göstermeliler. Kötü yönetimler şiddeti besler, büyütür ve ondan Frankensteinlar yaratırlar. Maalesef Türkiye’de futbol yönetimi de bunun önünü açtı ve cin şişeden çıktı. Artık şiddeti şiddet ile değil, şiddeti akılla çözme zamanıdır.

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Etiketler:

Hakkında Ahmet Talimciler

Ahmet Talimciler