
Çokoprens
Pahalı restoranlarda oturup ördek konfitimi yerken ülkenin geleceği hakkında düşünüp endişelenirim tatlım. Tıpkı diğer zenginler gibi. Tıpkı Ali Koç gibi…
Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç, Koç Ailesi’nin, geniş omuzlarını dar takım elbiselere sığdıran yakışıklı üyesi, endişeleriyle bu sıralar basınımıza sık sık konuk olmaya başladı.
Allah Allah, prense ne oldu acaba?
Genelde etliye sütlüye karışmadan petrollerini, holdinglerini, tankerlerini, banka hesaplarını genişletmeye devam eden Türk über zenginleri neden endişeleniyor?
Tam da seçim öncesi, birden tüm halkla aynı acıları, aynı ortak korkuyu paylaşmaya başladılar…
“Çocuklarımın geleceğinden korkuyorum” diyordu bir açıklamasında Ali Koç. Yani Ali Koç bile çocuklarının geleceğinden korkuyorsa, biz ölelim o zaman.
Korkmayın titreyin. Çünkü biz o evreyi geçeli çok oldu.
Aynı haftanın ardından Koç Holding’in halkla ilişkiler yüzü Ali Koç’un bir başka açıklaması daha haber oldu. Küresel saçmalık G20’nin iş dünyası ayağı olan Bussiness20’nin açılışında konuşan Koç, burada da iş arayan milyonlarca insan, toplumsal ve sosyal gerginlikler, genç nüfusun işsizliği gibi hiçbirimizin bilmediği yepyeni analizleri ardı arkasına sıralıyordu.
Ördek konfitimi yerken hep işsizlerin durumunu düşünüp hüzünlenirim.
Ali Koç işsizlerin durumuyla ilgili endişelenirken mesela Koç Holding’e bağlı Divan Pastanesi imalathanesinde çalışan 12 işçi, sendikalı oldukları için işten atıldıkları için eylemdeydi. Onların durumu için kim endişelensin? Ümit Boyner mi?
Türkiye aslında bu kadar tuhaf bir ülke. Kadınların haklarını savunmak için erkekler konuşuyor. İşçilerin haklarını patronlar gündeme getiriyor. Ve bu gündem Business20 iş zirvesinde oluyor.
Koç Ailesi’nin poster çocuğu tüm yakışıklılığıyla bize bir derdini anlatmaya çalışıyor ama ne?
Bu kadar fakir düşen ve çıldırmasına az kalmış halk ayaklandığında, bizim yerlere dokunmasın mı demek istiyor? Bir kategorizasyon biçimi olarak kullandığı ‘işsizler’ teriminin hakları için de mi endişeleniyoruz demek istiyor?
Zaten siz Gezi sırasında, Divan Oteli de revir yapmıştınız aslında değil mi? Yoksa siz de bizden biri misiniz, ortak endişelerimiz de bizi bir halk mı yapıyor acaba?
(Yeri gelmişken şu Divan Otel konusuna da bir not düşmek istiyorum. Affedersiniz ama Divan’ı revir yapmayıp ne yapacaklardı? İstanbul nüfusunun yarısı Taksim Meydanı’nı işgal etmiş ve Divan Otel de Elmadağ’da. Divan’ın da kapıları açıktı Ceylan Intercontinental’in de. Bunun için özel olarak Koç Ailesi’ne teşekkür edemeyeceğim).
Üstelik Ali Koç sadece ördek konfit de yemiyor. O kadar halktan biri ki Çokoprens de tüketiyor. Ali Koç stalklamalarım sonucu böyle bir fotoğrafa da rastladım mesela. Ali Koç yaşlı bir amcayla Çokoprens yiyordu. Koç’un prensi Çokoprens yiyor. Ay canım ne kadar da halktan biri.
Çokoprens: Kitleleri birleştiren çocukluk rüyası. Ülker Çikolatalı Gofret gibi. Melih Gökçek’i bile yerken görsen kendinle ilgili bir empati kurabilirsin.
Ali Koç’a bu samimiyetsiz endişelerini bir kenara bırakıp, içini rahat tutmasını söyleyebiliriz. Durumları bizden, sıradan insanlardan daha iyi. En fazla servetlerinin bir kısmına el koyarlar, onlar da yıllar önce hiç kimsenin bulamayacağı hesaplara istifledikleri paralarla bir yere kaçar. Orada da Cem Uzan gibi iş işten geçtikten sonra kaybettikleri servetlerine ağlayıp kışları Courchevelle’de kayak yapıp, yazları Monte Carlo’da güneşlenerek, kötü esprili birer twitter fenomenine dönüşürler.
Baktığın zaman pek de kötü bir hayat değil. Bizi bekleyenden iyi olduğu kesin.
Öyle bir devrim olsun ki sevgili okurlarım Ali’ler Ayşe’ler hiç ağlamasın. Çokoprens de yiyebilsinler.
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: