Cumartesi , 23 Mayıs 2015
Anasayfa » Yazarlar » Demokratik minimum  
Demokratik minimum  

Demokratik minimum  

Tuhaf bir seçime gidiyoruz.

Bir yanda, devletin tüm gücünü arkasına alarak seçimlere giren bir iktidar partisi, öte yanda da muhalefet partileri var. Üstelik, muhalefet partilerinin tümü, Türkiye’nin son yıllarda değişen koşulları karşısında bir dönüşüm krizi yaşıyor.

CHP, hem değişim sancılarını en ağır ve en “ortalıkta” yaşayan parti, hem de, son yıllarda en çok değişen siyasi yapı. Sol ve sağı “birleştirmeye” yönelik çabalar, ideolojik bir arayıştan çok, pragmatik bir hesap sonucu, politik gündeme uyum sağlama, cevap verme arayışı olarak gerçekleşti. Başarısının seçimlerde test edilmesi öngörülen böylesi ilginç bir deneme- yanılma yöntemi elbette, sonuçlarını çabuk veriyor. Ama ideolojik bir ajanda belirlendikçe de, milletvekillerinin bireysel iyi niyetli çabaları da, dalgakırana toslayıp yok oluyor adeta. Seçim sonrası, AKP’nin dikkatini ilk yoğunlaştırdığı ve “kendi ana muhalefetini kendi yaratma” projesi çerçevesinde biçimlendirmek istediği parti olacak. Bu nedenle, CHP için asıl sancı seçim sonrası başlayacak.

MHP ise, dönüşüme tamamen direnen ve bu direnişin içten içe çürüttüğü bir siyasi hareket. Çözüm sürecinin, “savaşmama hâli” dışında toplumun geniş kesimleri için, hâlâ muamma olarak kalmasının getirdiği soru işaretleri, MHP’yi destekleyen belki de tek faktör. Kürtler ve Türklerin, daha doğrusu toplumun geri kalanının toplumsallaşan bir barış projesi ile değil de, AKP ve Kürtlerin şu an var olan en güçlü siyasi hareketinin temaslarıyla ilerleyen/ ilerlemeyen bir çözüm süreci ile tek politik diyalogunu kuruyor olması, MHP için bir avantaj. Parti, bu kaygılarla güçlenen reaksiyoner/ tepkisel milliyetçilikten besleniyor. Kürt Sorunu çözülürken atılan yanlış adımlarla ortaya iyice çıkan bir Türk Sorunu sözkonusu; kimse de dönüp, gelecekte krize yol açacak bu mesele ilgili ne yapabiliriz demiyor. Türk Sorunu konusu, hem MHP ve hem de AKP liderliklerinin “milliyetçi konuşmalarıyla” harlandırarak bir yandan coşturduğu, bir yandan da orman yangınına dönüşmesini engellediği bir kriz olarak bir köşede duruyor.

HDP, en çok umut veren ve Türkiye’ye değişim getirecek siyasi parti olarak çerçeveleniyor. Gerçekten de, Türkiye’nin tüm sol birikimi, neredeyse eksiksiz, bu partiye destek veriyor. Entelektüel/ aydın kesimden olup da, HDP’ye oy vermemek “ihanet gibi algılanıyor”. Oysa, bir yandan dönüşmeye çalışan, dönüşümünü bayram sevinciyle yaşıyormuş izlenimini veren, ancak, hem Kürtler hem herkesin dertlerine, hem Doğu hem de Batı’ya mucize çare olma çabalarının yaratabileceği olası sancıları açıkça tartışmak istemeyen bir politik yapı HDP. Kobane gibi dönüm noktaları, bir “Kürdistan iletişim ağının”, Kürdistan ruhunu kamusal alan olarak oluşturan bir uluslararası iletişim ağının (geleneksel ve yeni medyanın tüm araçlarıyla) ortaya çıkışı, özellikle gençler ve çocuklar başta olmak üzere, yeni bir ruh hâlinin doğuşuna ve güçlenmesine yol açtı. HDP’nin, çok ciddi bir program altyapısı oluştursaydı bile, hem Kürtlerin artan beklentilerini, hem de ülkenin batısının, onlarca yıllar çözemediği demokrasi sorunlarını yüklenmesi imkânsızdı. Ancak, geniş bir entelektüel birikimin desteğini kazanan böylesi bir siyasi yapıda görev alan çok kişinin, özellikle de partiye destek veren bu aydın kesimin eleştiriye bu kadar alerji duyması, aslında başlı başına üzerine kafa yorulması gereken bir mesele. Adaletli ve nitelikli eleştiri, ihanet ve nefret, hele faşizm hiç değildir.

Muhalefet bu tabloda; daha fazla zaman olsaydı belki değişim krizlerini de atlatmak mümkün olabilirdi –ama seçimler kapıda. Ve seçimlere, AKP artık “devlet” olarak giriyor.

Türkiye’nin sorunlarını, dünya genelindeki hak hareketlerinden dersler çıkartarak, evrensel insan hakları gibi şaşmaz bir pusulanın rehberliğinde yolu şaşırmayarak hep beraber, demokratik minimumda buluşarak çözebilirdik.

Şimdi de sorunlar çözülecek, ama acı yoldan, her kesim demokratik minimumda, partiler üzerinde bir insani, vicdani güçle buluşma iradesini gösterdiğinde…

Ama önce, şu üzerimize yapıştırılan etiketleri atıp, kendi kimliğinden de ödün vermeden, bireyler olarak ortaya bir çıkalım.

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Etiketler:

Hakkında Sezin Öney

Sezin Öney