
Dünya ‘unicorn’ şirketleri biz yasakları konuşuyoruz
Türkiye tam bir özde değil sözde gündemler ülkesi. Gündemin başında sık sık tekrar ettiği üzere internet yasakları geliyor. Sebebi her ne olursa olsun Twitter, Facebook ve YouTube’a yönelik yasakları, erişim engelinin hangi şekillerde aşılabileceğini konuşmaktan başka şeyleri gündeme alma fırsatı olmuyor. Bu aynı zamanda Türkiye’de siyasetteki yönetici sınıfının yaşadıkları çağı nasıl anlayamadıklarının, yeni ekonominin gelişiminin temel dinamiklerinden birinin özgür düşünce ortamı olduğunu nasıl göremediklerinin de en ciddi göstergesi.
Türkiye İnovasyon Haftası’nda Başbakan Ahmet Davutoğlu, inovasyon kelimesi yerine Türkçe “uygulamalı yenilik” kavramının kullanılmasını önermiş, inovasyon alanında topyekûn seferberlik ilan ettiklerini açıklamıştı. Hattâ, Davutoğlu, inovasyonun beş farklı aşaması olduğundan bahsederek, bunları “hayal aşaması, fikir veya tez aşaması, uygulama ya da teknoloji aşaması, ticarileşme ya da pazarda karşılık bulma aşaması ve rekabet aşaması” olarak tanımlamıştı. Vizyon ve motivasyon olmadıktan sonra kelime olarak ne kullanırsanız kullanın bir önemi yok.
Diğer yandan, hukukun üstünlüğünün olmadığı, demokrasinin tam gelişmediği, düşünce özgürlüğü ortamının her gün otoriterizme kurban gittiği, sansür ve yasakların kol gezdiği bir ülkede inovasyon nasıl ilerleyecek? İnovatif fikirler nasıl gelişecek? Eski dünya endüstrilerinden yeni dünya ekonomilerine geçilen günümüz düzenine nasıl ayak uydurulacak? Dünyanın fasoncu, montajcı, vida sıkan ülkesi olmaktan öte bir ekonomi nasıl inşa edilecek?
Esas mesele, Türkiye’den neden Twitter, Facebook ve benzeri şirketin çıkamadığı… Bir sonraki aşamada ise düşünülmesi gereken bu şirketleri geliştirecek ortamın nasıl yaratılacağı olmalı. 2007’den bu yana yedi yıldır kişi başına gelirde 10 bin dolar seviyesini aşamayan Türkiye’nin orta gelir tuzağını aşmak ve katma değerli ekonomiye geçmek için en ufak bir stratejisi yok.
Dünyada ise artık son dönemde unicorn şirketler konuşuluyor. İngilizce tek boynuzlu at anlamına gelen unicorn kavramı, son yıllarda dünyada değeri 1 milyar doları aşan girişimler için kullanılıyor. ABD’de son dönemde değeri milyar doları aşan girişimlerin sayısı giderek artınca konu dikkat çekmeye başladı. Birkaç ay önce Fortune dergisi “The Age of Unicorns” başlıklı makalede günümüzü Unicorn Çağı olarak adlandırarak, konuyu detaylı irdelemişti.
Özellikle Twitter ve Facebook, dünyanın en büyük unicorn şirketleri olarak gösteriliyor. Fortune, bugün 80’den fazla unicorn olduğunu ifade ediyor ve tabii sayıları her geçen gün artıyor.
Aslında dünyanın ilk unicornları olarak Apple, Microsoft, Oracle gibi şirketlerin yanı sıra yakın dönemde Amazon, Google’ı saymak mümkün. Bazılarının geçmişi ABD’de Silikon Vadisi’nin kurulduğu yıllara dayanıyor. 2000’li yıllardaki şirket gelişimlerine bakıldığında girişimcilik alanındaki önemli büyümeyi bu şirketlerin çıkış noktalarından görmek mümkün.
Değeri 10 milyar dolardan fazla olan şirketlere ise decacorn deniyor. Unicorn isminin mucidi de Cowboy Ventures’ın kurucusu Aileen Lee isimli bir kadın. Kasım 2013’te yazdığı bir makalede bu kavramı ilk kez kullandığında 39 unicorn şirket varmış. Günümüzün en değerli unicornları arasında Xiaomi, Uber, Palantir, SpaceX, Fliipkart, Airbnb, Dropbox, Snapchat, Theranos, Meituan, Square ve Pinterest şirketleri var.
Unicorn şirketlerinin pek çoğunun internet ve mobil uygulamalar üzerine çalışan şirketler olmasına da şaşırmamak lazım. Unicorn şirketlerinin pek çoğu aynı zamanda bir yönüyle yeni nesil iletişim araçları. Üstelik, bu şirketlerin faaliyet alanında ne ağaç kesmek var, ne beton dökmek, ne madenlerde insan öldürmek, ne de yaptığı kirli enerjilere yaptığı yatırımları sonucu dev karbon emisyonu yaratmak var.
Şimdi herkes kendine şu soruyu sorsun ve cevabını versin: Jack Dorsey, Twitter’ı Türkiye’de kurmuş olsaydı başına neler gelirdi?
*
Not :
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: