Pazar , 28 Aralık 2014
Anasayfa » Yazarlar » Etin lezzetli dünyasına yolculuk
Etin lezzetli dünyasına yolculuk

Etin lezzetli dünyasına yolculuk

Açıldığı günden beri dikkatimi çeken Vino Steak House 1937 yılında inşa edilen, projesi Anıtkabir’in de mimarı olan Emin Halid Onad tarafından çizilen, yıllar içinde sahipleri değişen ancak tarihî dokusu değişmeyen bir konakta hizmet veriyor. Bana göre Anadolu Yakası’nın en özel binalarından biri olan bu konak son olarak Vino’nun kurucusu Metin Kocabaş tarafından aslına sadık kalınarak restore edilmiş ve restoran olarak hizmet vermeye başlamış. Bahçesi ve geniş terasıyla şehrin keşmekeşinde adeta bir kaçış noktası olan bu tarihî konağa Metin Bey’den aldığım davet üzerine gittim. Mevsim itibariyle ben konağın oldukça şık dekore edilmiş salonlarından birinde oturmayı tercih ettim.

Yemek öncesinde mönüyü incelediğimde bana ilk başta bir steak house için çok makul gelmeyen risottodan pizzaya, makarnadan salataya kadar uzanan oldukça geniş bir çeşitlilikle karşılaştım. Ne yalan söyleyeyim bu zenginliği bayağı da garipsedim. Ama Metin Bey’le konuştuktan sonra bu çeşitliliğin “et yemeyi seven misafirleriyle Vino’ya gelen ve et yemeyen misafirler” düşünülerek hazırlandığını öğrenince ikna oldum. Dediğim gibi Vino’nun mönüsü oldukça zengin. Metin Bey de bana sadece “eti ne kadar pişmiş tercih ettiğimi sorduktan sonra” servisi başlattı.

Başlangıç olarak Vino’nun zengin kavından tercih ettiğimiz şarabımıza peynir tabağı ve “Dana Bresaola” eşlik etti. Her ikisinin de tercih ettiğimiz şaraba oldukça yakıştığını düşünüyorum. Keyifle yediğim başlangıçların ardından “Kuzu Çerezlik” ve “Dana Lokum” ile adeta bir et bombardımanı başladı. Et servisi yapılırken “ev yapımı hardal olup olmadığını” sordum. Olduğunu ve özel bir formül ile hazırlandığını söylediler. Bir hardal tutkunu olarak acı dengesi bu kadar güzel olan bir hardalı tatma imkânım olduğu için kendimi şanslı hissediyorum. Metin Bey özel olarak yaptırdığı “Paşa Sucuğu”nu denememi istediği için kısa bir sucuk arası verdik. Baharat kıvamı ve yağ dengesi yerinde olan sucuğu Vino’ya uğradığınızda mutlaka denemenizi öneriyorum. Sucuğun ardından “Kuzu Kafes” ve 30 ile 45 gün arasında kuru dinlendirme sistemi (Dry Aging) ile özel dolaplarda dinlendirilen “Steak”imiz küçük bir şov ile kızgın tabakta tereyağı ile masada pişirilerek servis edildi. Etlerin Türkiye’nin farklı bölgelerinden Vino’ya özel olarak seçildiğini Metin Bey ile yaptığımız sohbet sırasında öğrendim.

Bu kadar yemeğin arkasından başka bir şey yiyemem artık diye düşünürken Vino’nun spesiyal tatlısı olan “Çilekli Milföy” tüm ihtişamıyla masadaki yerini aldı. Bu tatlının hem mideye hem göze hitap ettiğini söylemeden geçemeyeceğim. Kahvelerimizi içerken Metin Bey’den Vino’da ödeyeceğiniz hesabın içki hariç kişi başı ortalama 75 TL mertebesinde olacağını öğrendim.

Adres: Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi No: 1/1 Göztepe- İstanbul

(Tel: 0216 363 02 03)

(www.vinosteak.com.tr)

 

***

 

Arnavutköy’de esen Yunan rüzgârı: O Maestros

 

Boğaz’ın bence keyifli semtlerinden biri olan Arnavutköy’ü oldum olası çok sevmişimdir. Daracık sokaklarında yürürken aldığım keyfi kelimelerle anlatmanın pek mümkün olduğunu düşünmüyorum. Bu ara sokaklara kendimi attığımda inanın bir sahil kasabasında olduğum hissine kapılıyorum. Arnavutköy’ün bu özel dokusunun bu semtte yer alan pek çok işletmeye de farklı bir ruh verdiği kanaatindeyim. Bu ruhu alan ve yaşatan mekânlardan biri de bence semtin sempatik ve eğlenceli işletmelerinin başında gelen “O Maestros”. Yunan mutfağı konusunda İstanbul’un en iddialı restoranlarından biri olan O Maestros’u benim nazarımda özel kılan ise adeta bir atom karınca gibi her misafiriyle birebir ilgilenen genç işletmecisi Mehmet Can Akyıldız. Kendisinden davet aldığımda böyle bir işletmeci profiliyle karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim. Ama Arnavutköy İskelesi’nin tam karşısında yer alan O Maestros’a adım attığınızda kendisinin pozitif enerjisini hemen hissedebiliyorsunuz.

İki katta servis veren bu küçük ve sempatik mekânı bu kadar sıcak ve popüler kılan unsurların başında tabii ki Yunan lezzetleri ve müziği geliyor. Canlı müzik yapılan teras katı yerine Mehmet Can Bey ile daha rahat sohbet edebileceğim bir alt katta oturmayı tercih ettim. Boğaz Köprüsü manzaralı masamıza oturduktan sonra servis başladı. Yunan mutfağının klasiklerinden Chios fava ve cacıki’ye, tarama, balık pastırması ve beyaz peynirli salata eşlik etti. Fava oldukça başarılıydı. Tarama ve balık pastırması güzeldi ama daha iyilerini İstanbul’da bulmanızın mümkün olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Mezelerimizi yerken Mehmet Can Bey ile koyu bir sohbete daldık. Genç yaşına rağmen elde ettiği bu başarıda aldığı iletişim eğitiminin ve bir süre yaptığı gazeteciliğin büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Bir genç meslektaşımın böylesine güzel işlere attığı imzadan büyük bir mutluluk duyduğumu belirtmek istiyorum. Sohbetimiz devam ederken ara sıcaklar masada yerini almaya başladı. Bir Yunan restoranına gittiğimde mutlaka sipariş verdiğim ve en sevdiğim lezzetlerin başında gelen “Saganaki”nin mükemmel olduğunu söylemek istiyorum. Saganaki’den sonra kabak tava, ahtapot ızgara, baby kalamar ızgara ve kalamar dolmasını denedim. O Maestros’un “Kalamar Dolması”nda oldukça iddialı olduğu kulağıma gelmişti. Tadına bakınca neden bu kadar beğenildiğini daha iyi anladım. Kalamar dolması sevenlere şiddetle öneririm.

Bu kadar lezzetli yemeğin ardından bol köpüklü kahvelerimizi içerken Mehmet Can Bey’den O Maestros’ta bir kişinin içki de dâhil olmak üzere 90 ile 120 TL aralığında hesap ödeyerek keyifli bir gece geçirebileceğini öğrendim. Yunanistan’dan gelen sanatçı Takis’in hafta sonlarında olduğu gibi Yılbaşı gecesinde de sahne alacağını hatırlatmakta yarar görüyorum.

Adres: Bebek Arnavutköy Cad. No: 73 Arnavutköy Beşiktaş- İstanbul

(Tel: 0212 287 49 61)

(www.omaestros.com)

 

***

 

Yeşilköy’de bir Rum meyhanesi: Calido

 

Oldum olası Yeşilköy’ü sevmişimdir. Hele meşhur çarşısında yürümekten hep keyif almışımdır. Genelde kendimi İstanbul dışında bir sayfiye kentinin çarşısında hissetmişimdir. Anadolu yakasında yaşayan biri olarak çok sık gidemesem de senede en az üç dört kez Yeşilköy’e gitmeye fırsat yaratıyorum.

Calido Meyhane’nin sahibi Erdem Bey aradığında da hem sıkışık programıma hem de oldukça uzak mesafede olmasına rağmen davetini hemen kabul ettim. Yeşilköy çarşısında gezmeyeli epey bir zaman olmuştu. Fırsat bu fırsat diyerek soluğu randevumdan birkaç saat önce Yeşilköy’de aldım. Doya doya, sallana sallana, büyük bir keyifle çarşıda gezdim. Sahile doğru daracık sokaklardan geçerek indim. Yemek öncesinde deniz kenarında bu yürüyüş karnımı acıktırmadı dersem yalan olur. Hâl böyle olunca rotamı doğrudan Yeşilköy çarşısının içindeki ara sokaklardan birine saklanmış olan Calido Meyhane’ye çevirdim. Erdem Hızal tüm müşterilerini karşıladığı gibi beni de kapının dışında yani sokakta karşıladı. Kapıdan girince gözüme ilk önce dekorasyondaki sadelik çarptı. Kendimi Yunanistan’ın bir sahil kasabasındaki restorana girmiş gibi hissettim. Dekorasyondaki bu sadeliğin mekâna samimi bir hava verdiğini düşünüyorum. Erdem Bey Calido’yu birlikte işlettiği eşi Ülkü Hanım’a barı emanet etmiş. Ben geldiğim sırada da Ülkü Hanım barın arkasında akşam servisinin son hazırlıklarını yapıyordu. Hep birlikte cam kenarındaki masamıza geçip oturunca Erdem Bey ve Ülkü Hanım ile Calido’nun işletme felsefesi üzerine biraz sohbet ettik. Herkesin kendini evinde hissedebileceği bir işletme anlayışını oturtmaya çalıştıklarını öğrendim. Kendi yiyemeyecekleri hiçbir ürünü mutfağa sokmadıklarını özellikle vurguladılar ve Rum mezelerinde oldukça iddialı olduklarının altını çizdiler.

Sohbet bu şekliyle devam ederken mezelerin servisi de başladı. Neredeyse tüm mezelerden tattım. İddialı oldukları Girit ezmesini gerçekten beğendim. Soğuk mezeler arasında çiroz, pilaki ve rakıyla hazırlanan Selanik ezmesinin de dikkatimi fazlasıyla çektiğini söyleyebilirim. Lakerda ise beklediğimin biraz gerisindeydi. Ama sıra ara sıcaklara gelince özellikle kabaktan yapılan bir çeşit mücver diye tanımlayacağım “Lalanga”yı inanılmaz lezzetli bulduğumu bilmenizi istiyorum. Ayrıca “deniz mahsullü karnıyarık” da diyebileceğim içi deniz mahsulleri ile doldurulmuş üzerine kaşar ilave edilerek fırınlanmış “Deniz Mahsullü Patlıcan”ı baş döndürücü buldum. İnsan kendini kaptırınca bir tane yedikten sonra kendini kolay kolay frenleyemeyip ikincisini sipariş edebilir diye düşünüyorum. Yemeğin finalini alevler içinde servis edilerek mideye olduğu kadar göze de hitap eden “Karides Güveç” ile yaptık. Bu keyifli yemeğe Erdem Bey ve Ülkü Hanım’ın misafirperverliğini de eklediğinizde Calido’da kişi başı alkolsüz ortalama 50 TL hesap ödeyerek çok keyifli zaman geçireceğinizi söyleyebilirim. Bu arada Erdem Bey’den yılbaşı gecesi misafirlerine özel bir mönü eşliğinde nostalji yaşatacaklarını öğrendiğimi de bir dip not olarak eklemek istiyorum.

Adres: Seyidali Sok. No: 28/A Yeşilköy- İstanbul

(Tel: 0212 574 58 98)

 

***

 

GEZİyorum

 

» Geçtiğimiz hafta yaklaşık 30 yıldır müşterisi olduğum Osmanbey’in en eski esnaf lokantalarından Tad Lokantası’nın Ataşehir Bulvar 216’daki yeni mekânının açılışına katıldım. Birbirinden lezzetli yemeklerini bu vesileyle bir kez daha tatma imkânı bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Ev yemekleri açısından oldukça az seçeneğe sahip olan Ataşehir’de önemli bir açığı kapatacağı kanaatindeyim. Bu lezzetleri tattıktan sonra insan keşke Ataşehir’de otursaydım demekten kendini alamıyor.

» Haftayı tamamlarken Maslak Shetaton Hotel’in giriş katında yer alan Cafe 333’ün çevre plazalarda çalışan beyaz yakalılara özel olarak hazırladığı açık büfe öğle yemeği mönüsünün tadımına katıldım. Bu bölgede çalışanlar için oldukça zengin bir açık büfe mönüsü hazırlayan Cafe 333 şeflerini kutluyorum.

 

***

 

7 ÖNERİ / 7 yorum

 

» ÖNERİ: Nezoş Mantı ve Ev Yemekleri- FSM/ BURSA

  • Yorum: Yoğurtlu isotu baştan çıkarıcı lezzette.

» ÖNERİ: Dörtel Döner- Zincirlikuyu/ İSTANBUL

  • Yorum: Bana göre İstanbul’un en iyi beş dönerinden biri.

» ÖNERİ: Hopdaddy Burger- Yeniköy/ İSTANBUL

  • Yorum: Hamburgerleri arasında “Meksika” acı sevenler için ideal.

» ÖNERİ: Robin’s- Galata/ İSTANBUL

  • Yorum: Dünya standartlarında bir lezzet deneyimi yaşamak isteyenler için birebir.

» ÖNERİ: Vitriol Cafe- Caddebostan/ İSTANBUL

  • Yorum: Kıymalı Tochka’sını mutlaka denemelisiniz.

» ÖNERİ: Asitane Restaurant- Fatih/ İSTANBUL

  • Yorum: Unutulmaya yüz tutmuş Osmanlı yemeklerinin adresi.

» ÖNERİ: Yeni Damla Pastanesi- Yeniköy -/ İSTANBUL

  • Yorum: Spesiyali olan tahin ve cevizli kurabiyesini denemelisiniz.

[email protected]

Twitter: @yiyosiciyos

Facebook: yiyosiciyosyaziyos

İnstagram: yiyosiciyosyaziyos

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Hakkında Reha Tartıcı

Reha Tartıcı