
Faşizm kapıyı bir kere çalar
Meclis’te faşizan iç güvenlik yasasının görüşüldüğü oturumlar sırasında yaşananlar Türkiye’de bildiğimiz anlamıyla demokrasinin bir eylem olarak sonunun geldiğini gösteriyor.
Altta bazı gözlemlerimi sizinle paylaşmak istedim.
1- İktidar milletvekillerinin el kaldırıp indirmekten başka bir vasıfları kalmamış. Buna hiç şaşırmadığım hâlde yine de üzülüyorum. O mevkie yurttaşların sesini temsil ettiğini iddia ederek gelen insanlardan bahsediyoruz. Liderleri ne emir verirse onu yerine getiren kapıkulları desek daha mı doğru olacak acaba?
2- İktidar partisi muhalefet partilerinin haklı eleştirileri karşısında bile yüzsüzce sırıtmak noktasına gelmiş. Sırtlarını kaba güce dayamış olmanın getirdiği bir kibirle hem de. CHP Milletvekili Süleyman Çelebi’nin beş dakika içinde 237 kere “kahrolsun faşizm” demesine bile gülerek bakan bir iktidar partisinden bahsediyoruz.
3- Muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin dayatmanın çaresizliği içerisinde, sözün bittiği yerde alkışlı ve sloganlı protestoya yönelmiş, görüşmeleri ellerinden geldiğince aksatmaya ve yavaşlatmaya çalışıyor. Bir meclis içinde bundan daha vahimi herhâlde milletvekillerinin tutuklanması olacaktır, bu yeni kanunla onu da yapmanın bir yolunu bulurlar gibi duruyor.
4- Haziran seçimlerinin üzerine uzun bir gölge düşmüş oluyor bu yasayla birlikte. Benim çok vahim bir şüphem var; sizinle de paylaşayım. Oylarında en az yüzde 10luk bir düşüş beklenen AKP devletin kolluk kuvvetlerini kullanarak sandıklara ey koyabilir, buna itiraz eden yurttaş gruplarına da bu yeni faşist yasayı arkasına alarak şiddet uygular.
5- Seçimlerin ve dolayısıyla temsîli demokrasinin bir anlamının kalmadığı Türkiye iç savaş sürecine girer. Bunu da açık bir şekilde düşünmek gerekir. Sözde barış sürecinin devam ettiği iddia edilirken bu yasanın yürürlüğe girmesi hâlinde Türkiye’nin güneydoğusunda çıkacak şiddet olayları iç barışı baltalar. Gene benzer şekilde batı illerinde düzenlenecek olan gösterilerde polisin aşırı şiddet kullanması sokakta 70’li yılların yeniden yaşanmasına neden olabilir.
6- 80’li ve 90’lı yıllarda örtülü faşizmi yaşayan Türkiye’nin tam sivil faşizme geçmesiyle birlikte Avrupa Birliği üyeliği hedefinin de artık bir geçerliliği kalmayacağı için Erdoğan’ın içinde yer almayı çok arzu ettiği Şanghay Beşlisi Türkiye’nin tek hedefi hâline gelir.
O hâlde Haziran seçimlerine kadar ne yapılabilir, nasıl bir strateji ile muhalefet edilebilir? Bunun yanıtını kendiliğinden gelişen HDP-CHP ve hatta MHP ortaklaşmasında gördük. Asgari müştereki demokrasi olan tüm hareketler bu yasanın karşısında etkin ve ortak bir tutum almalı. Tüm dünya genelinde bireysel özgürlüklerin güvenlik gerekçesiyle sınırlandığı karanlık bir çağa giriyoruz. Türkiye’de AKP’nin faşizan dönüşümü bu küresel eğilimin bölgemizdeki ayaklarından biri. Muhalefet bu nedenle bu yasaya karşı çıkarken baskıcı AKP’nin gelecek ve geçmişle ilgili olan tasavvurlarının saçmalığını yüzüne vurmalı. En son Süleyman Şah Türbesi’yle saçmalığı iyice ayyuka çıkan yeni Osmanlıcılık hayali daha fazla eleştirilmeli, dışarıdaki emperyalist hayallerin içeride faşizmi körüklediği halka daha sıklıkla anlatılmalı. Önümüzde birkaç ay var, muhalefet gece gündüz demeden faşizme karşı çalışmaya başlamalı. Zira faşizm kapıyı bir kere çalar.
@UlasDogaEralp
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: