Pazar , 5 Nisan 2015
Anasayfa » Yazarlar » ‘Gâvurun’ insanlığı, bizimkinin…
‘Gâvurun’ insanlığı, bizimkinin…

‘Gâvurun’ insanlığı, bizimkinin…

Aranızda bilenleriniz vardır diye düşünüyorum. Bilmeyenler için de söyleyeyim; bendeniz, belirli bir süredir yurtdışında yaşıyorum. Son yıllarda da farklı ve yeni fırsatlar için farklı ülkelerde ikamet ettim. Bu vesileyle de farklı diller, dinler, kültürler ve insanlar tanıdım, daha da tanımaya devam ediyorum. Kimilerinin “gâvur” diye adlandırdığı kişiler ile oturup kalkıyor, alışveriş yapıyor, dostluklar kuruyor, dersler alıyor ve konuşmalar yapıyorum. Sosyal medya sayfalarımda de hatırı sayılır şekilde onlarla etkileşim hâlindeyim. Bununla da yetinmeyip bazılarının sofralarına konuk oluyor kâh keyifli zamanlar geçiyor, kâh kendi meselelerine ortak oluyorum.

Kısacası, kendi toprağımın insanının “… Bırak o gâvuru ne anlar”, “… Batı’da aile, saygı, sevgi bitmiş” diye yaftaladığı kişilerin kahvesi ile güne başlıyor, onların televizyonunun karşısında uykuya dalıyorum.

Bir süredir de, her ne kadar bizde çok bilinmese de kıta Avrupa’sının en fazla fakültesine ve öğrenci nüfusuna sahip, dahası başta Slavoj Zizek ve diğer önemli eleştirel düşünürleri bünyesinde barındıran Ljubljana Üniversitesi’ndeyim. Pekin’den, Belgrad’a, Arjantin’den Kenya’ya uzanan bir grup ile çalışıyorum.

Neden mi anlattım bunları? İzah edeyim…

Malumunuz, hafta ortası mizah dergisi Charlie Hebdo’da bir katliam gerçekleşti. Tüm dünya bunu konuşuyor. Dahası, İslamofobi başta olmak üzere, radikalleşme, ötekileşme ve çatışma teorileri de gündemde.

Katliamın birkaç saat sonrasında ise, Ljubljana Sosyal Bilimler Enstitüsü e-mail hesabım ardı ardına posta uyarıları vermeye başladı. Önce Sırp bir akademisyen, katliamdan derin üzüntü duyduğunu belirtti. Hemen akabinde Pekinli meslektaşım, yaşanan olayın katliamdan çok infaz olduğunu ve buna din, dil ve ülke farkı gözetmeden tepki konulmasını yazdı. Arka arkaya mailler gelirken son zamanların giderek ünlenen anarşizm teorisyenlerinden Sloven Mitja Velikonja olaya sert bir bildiri ile tepki koymamızı önerdi. Hiç tereddütsüz kabul edilen bu önerinin yanında, bildirinin son hâline de “İslam dini mensuplarını rencide edecek şeylerden” kaçınmak içinde benim bakmam önerildi. İkiletmeden kabul ettim.

Ertesi gün gittiğim mahalle pub’ında da aynı konu konuşuluyordu. Dahası sosyal medya hesaplarındaki Türkiyeli olmayan farklı dil, din ve milletten kişi de sayfalarını karartıyor, sert protesto cümleleri yazıyordu.

Peki, bu sırada, hem Türklüğü hem Müslümanlığı ile övünen yiğit, mert ve vicdanlı dostların (!) hepsi değil ama hatırı sayılır bir kısmı ne yapıyordu?

Öncelikle, sosyal medya hesaplarında leziz kebap görüntülerinin altına “Allah’ım soframı yine donattığın için şükürler olsun” yazıyorlar, üyesi oldukları siyasal yapının milletvekili adaylıklarını nasıl belirleyeceğini tartışıyorlar, bunu yapamayan “apolitik” ve “iştahsız” cenah ise, mesai sonrasındaki pilates pozlarıyla sağlıklı yaşamın yan yağsız hâlini sergiliyorlardı.

Hadi diyelim ki aşırı bireyseller böyle yaptı. Peki ya, milli iradenin ayrılmaz hizmetkârları?

En bilinen örnek iktidarın yılmaz ve yorulmaz destekçilerinden olan Vahdet gazetesi yazarının “Milletin inancına hakaret edilerek mizah yapılmaz, gör bunları Penguen” ifadesini içeren, affedersiniz ama rezil sosyal medya iletisi. Bununda ötesinde olaya destek çıkan ya da kendi zekâ seviyelerinde olayı yok paralelci, yok şu’cu, bu’cu diye güzelleyen niceleri de var.

Uzun lafın kısası, kimileri birilerini kendilerince “gâvur” diye yaftalıyorlarken, kendilerinin insanlıktan çıkmasına ramak kalmış farkında değiller.

Onlara da yardım etmek gerek ama benim insanlığım el vermiyor, kusura bakmayın.

[email protected]

twiter: @ahmeterdiozturk

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Hakkında Ahmet Erdi Öztürk

Ahmet Erdi Öztürk