
Genç bir yazar ve Seyfo Katliamı’nın gölgesinde aşk
Herkes kâşiftir aslında. Hayatımızın her döneminde yeni insanlar, kitaplar, müzikler, filmler keşfediyoruz ne de olsa. Bilmediklerimizi öğreniyoruz, her yeni tanışmayla birlikte farklı anlamlar ekleniyor yaşamımıza.
Bir süre önce, daha evvel farkına varmadığım genç bir yazarı keşfettim. Meğerse uzun zamandır yazıyormuş ve iki romanı varmış. “Yarına Dokunmak” ile geçen şubat ayında yayımlanan “Aşka Dokunmak” kitaplarının yazarı Nurgül Çelebi’den söz ediyorum. “Yarına Dokunmak”ı elime alıp sayfalar arasında keşfe çıktığımda ne yazar, ne de kitabının konusu hakkında bilgim vardı. Kendimi birazdan neyle karşılaşacağını bilmemenin heyecanını ve tedirginliğini yüreğinde hisseden, uzak diyarların bilinmezliklerle dolu sularına yelken açmış bir gemici gibi hissederek daldım kelimelerin içine. Okuduğum sayfalar üst üste biriktikçe, geçmişin acılarından ve gizeminden beslenen dokunaklı bir hikâyenin içinde seyahat ettiğimi anladım. Dört kitaplık bir serinin ilk iki romanı olan “Yarına Dokunmak” ile “Aşka Dokunmak”ı bitirdiğimde ise Nurgül Çelebi’yi ve onun dokunaklı kalemini keşfettiğime memnundum.
1985 doğumlu, Mardinli yazar Nurgül Çelebi, “İncir Ağacı” ismini verdiği serisinde henüz 16 yaşındayken ciddi bir ameliyat geçiren, sağlık sorunlarının etkisiyle hayatı ciddi anlamda kesintiye uğrayan genç bir kızın, Destina’nın öyküsünü anlatıyor. Omurgasındaki kist operasyonla alındıktan sonra uzun süre yürümekte güçlük çeker Destina. Dayanılması güç fiziksel acılarla karşı karşıya gelir. Zorluklarla mücadele ederken en büyük desteği, âşık olduğu genç adamın bal rengi gözlerinden alır.
Destina’nın rüyalarını ve hayallerini ise 100 yıl evvel yaşanan Seyfo Katliamı’na dair görüntüler doldurur. 1914-1915 senelerinde, Osmanlı topraklarındaki Müslüman olmayan tüm halkları yok etmeyi amaçlayan İttihat ve Terakki’nin iktidarda olduğu dönemde yaşanan Seyfo Katliamı’nda pek çok Süryani öldürülmüştü. Destina, bu karanlık süreçte hayattan koparılan Süryani atalarının gölgeleriyle yan yana yürür kâbuslarında. Büyük babaannesi Zilfa’nın ve onun annesi Yuliyana ile babası Yuhanun’un gölgeleri, ona geçmişin uzak diyarlarından seslenir. Nurgül Çelebi’nin dört kitaptan müteşekkil serisine adını veren “incir ağacı” ise köklerinin altında uyuyan katliam kurbanlarının kemikleri üzerinde yükselir.
Geçmişle bugünün, hayal ile gerçeğin birbirine karıştığı “Yarına Dokunmak” ile “Aşka Dokunmak”ın en önemli özelliklerinden biri, bunların Türkçede Seyfo Katliamı üzerine yazılan ilk romanlar olması. Bu kitapların, adını Süryanice “kılıç” kelimesinden alan Seyfo Katliamı’na dair okurlarda farkındalık oluşturacağını ve pek çok insanda bu acılı günlere dair daha çok bilgi edinme arzusu uyandıracağını düşünüyorum.
Nurgül Çelebi, aynı kahramanı Destina gibi zor operasyonlar geçirmiş ve romanlarını yazarken hastalıkların karanlık gölgesi altındaymış. Bu anlamda otobiyografik ögeler de taşıdığını söyleyebileceğimiz “Yarına Dokunmak” ile “Aşka Dokunmak”, edebi anlamda umut vaat eden bir yazarın doğuşunu müjdeliyor. Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Süryani Dili ve Kültürü Anabilim Dalı’nda yüksek lisans yapan Nurgül Çelebi’nin ve “İncir Ağacı” serisinin üçüncü kitabı “Güneşe Dokunmak” ise muhtemelen 2015’in son aylarında okurlarıyla buluşacak.
Eğer siz de keşiflerin, tanışmaların hayata anlam kattığını düşünenlerdenseniz, Nurgül Çelebi’nin Müptela Yayınları tarafından yayımlanan kitaplarını okuyun derim.
twitter:@ozlemertan
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: