Roberto Carlos Sivasspor’daki görevinden istifa etti. Geçen sezon 53 puan ile ligi beşinci sırada bitiren takım, bu sezon 10 puan ile 16. sırada. Carlos Sivasspor’a ilk geldiğinde başarı şansını değerlendirdiğim Haziran 2013 tarihli “Roberto Carlos ikinci Hagi vakası mı” yazımda, şansının “ilk değerlendirmelere göre düşük…” olduğunu belirtmiş, ancak yine de böyle bir transfer için yönetimi tebrik etmiştim. Çünkü bir sezon önce Sivasspor düşme hattının sadece dört puan üstünde yer alıyordu. Orta sıralardaki takımlardan üçü aynı puandaydı ve alt sıralardaki diğer takımlar arasındaki puan farkı çok yakındı. Antrenörlük kariyeri olmasa bile, dünya yıldızı bir oyuncunun meydana getirdiği hava ile takımın büyük bir hata yapmaz ise zaten ligde sorun yaşamayacağını düşünmüştüm. Hatta, beklentileri aşıp yüksek motivasyon sonucu ilk beşe girdiler.
Başarı şansı düşük derken, yıldız oyunculardan kolay kolay iyi antrenör çıkmadığı gerçeğini gözönünde tutmuştum. Yıldız oyuncular nasıl yaptıklarını önemsemedikleri hareketleri ve maç okuma becerilerini, diğer futbolculara aktarmada zorlanırlar. Girdiği okulları birincilik ile bitiren çok zeki bir öğrencinin, öğretmenlik yapmakta zorlanması gibi. Çünkü, kendi zekâ ve algılama kapasitesi karşısındaki insanlarda olmadığından, daha basit anlatması gerektiğini farkedemez ve genellikle iyi birer öğretmen değillerdir. Aynı şekilde, Carlos gibi yıldız oyuncuların yeteneği doğaldır ve aktarmaları zordur. O nedenle futbolun temelini hocalarının anlatması ile öğrenen orta seviye oyuncular, kendileri öğrendikleri şekilde başkalarına daha kolay öğretirler.
Bir sezonluk başarının arkası gelmedi. Uzun vadede Carlos’un istifa etmek zorunda kalması, Hagi’nin antrenörlük serüvenine benziyor. Futbolculuk kariyerleri çok parlak olan bu iki futbolcu sahada tam anlamıyla birer liderdiler. Ancak, sahadaki liderlik ile antrenörlük arasında müthiş bir fark vardır. Asıl yanıltıcı faktör de bu zaten. Sahadaki lider, oyunun bizzat içindedir ve fiilî olarak sorumluluk alır. Davranışları, hâl ve hareketleri ile takımı yönlendirir. Aynı lideri saha dışına koyduğunuz zaman, projektörün yönünü çevirmiş gibi olursunuz. Sahaya bakmayan projektörün sahayı aydınlatmasını beklemek ne kadar yanlış ise, saha dışındaki yıldızdan, futbolculuğu zamanındaki performansı beklemek o derece yanlıştır. Yıldız oyuncu futbolu ile konuşur, iletişim kurar, saygı görür, kabullenilir ve liderlik yapar. Futbolu elinden alındığında diğer yeteneklerinin ortaya çıkması lazım. Görme engellilerin işitme ve dokunma gibi diğer yeteneklerinin gelişmiş olması gibi.
Aynı Hagi’de olduğu gibi, Carlos’un da saha dışında olması gereken iletişim yetenekleri olması gerektiği kadar değildi. Hagi ve Carlos’un en düzeyde futbol bilgisine sahip olduklarında şüphe yok. Teknik kapasitesi zayıf olduğu hâlde Süper Lig’de çok rahat antrenörlük yapabilen insanların var olması, ülkemizde iletişim yeteneklerinin daha fazla önemli olduğunu gösteriyor. Antrenör herkese sözünü geçirebilmeli. Yönetici, basın, seyirci, futbolcu… Oynanamayan futbolcuların takım ruhunu bozmalarını engelleyebilmeli ve kenetlenmeyi sağlamalı. Bunun yanında bir de üst düzey futbol bilgisi olursa, o zaman mükemmel olur. Türkiye’de antrenörlük daha da zordur. Bu yıldızlar Avrupa’da daha kolay başarılı olabilecek ortamlarda çalışabilecekleri hâlde, neden çalışmadıklarını da sorgulamak lazım.
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: