
Harp Akademisi soruları çalınır mı
İnsanın akıl sağlığını yitirmesi için bütün şartlar mevcut bu ülkede.
Âdetâ kafası yalnızca fesada çalışan kör cahilliğin kol gezdiği bir çıfıt çarşısında dolanır gibiyiz.
İçini karıştırma sırasının orduya geldiği, sıklaşan pislik atma gayretlerinden de anlaşılabiliyor, pekâlâ.
Nitekim şimdi de Harp Akademilerine giriş sınavı sorularının çalındığı dedikodusu üzerinden bir “paralelci” avına çıkabileceklerini sanıyorlar.
Kendi menfur düzenlerini kurmak için, bu paralel meselesini her yerde bir aparat gibi kullanmayı pek sevdiler anlaşılan.
Lâkin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, etini yiyebilecekleri, yiyip de hazmedebilecekleri bir kuş olmadığının farkında bile değiller henüz.
O yüzden, baltayı taşa değil, kendi kafalarına vuracaklarını dahi bilmiyorlar.
Ne ordu-din ilişkisi orada öyle oturulduğu yerden algılanacak gibidir; ne de orduyu belirleyen muvazzaf subay yapısı ve etkisi, eskilerin ruh ve birikimleri gözardı edilip, sadece mevcutlarla yetinecek kadardır.
Olması gerektiği gibi demokratikleşemeyen Türkiye’nin iki yüzyıllık çağdaşlaşma serüvenini, “Modern Dünya Sistemi”nin dışında kalmış bulunan Ortadoğu’nun son yıllarda yaşadıklarının da ışığında yeniden ele aldığımızda, ordunun şaşılası kurumsal etkinliğini sadece ellerindeki tüfeklerle açıklayabilecek miyiz, doğrusu kuşkuluyum.
Eğer marifet salt silahta olsaydı, tıpkı kimi Afrika ülkelerinde olduğu gibi bunları taşıyan erata da tavizle, ucundan kenarından bir şeyler düşmez miydi?
Neticede Erdoğan, TSK’ya egemen olabilir mi?
Hele hele bunu “din” yoluyla yapabilir mi?
Siyasal kişiliği asker kişiliğinin tamamen önüne geçmiş bulunan koca İsmet Paşa’nın bile, biz Harbiye’de öğrenciyken Okul Komutanımız Namık Kemal Ersun’a kahve içmeye gelmesi, heyecan yaratmayan bir sıradanlıkta olurdu.
Alpaslan Türkeş’in de orduda neden sanıldığı kadar tutmadığı, üstünde durmaya değer bir konudur.
Sakın artık birer “sivil” oldukları için olmasın?
Cumhurbaşkanı olsalar bile generallere hâlâ “komutanım” diye hitap etmenin, askerlerde sivillerin anlayamayacağı bir karşılığı vardır.
Hitler, Mussolini ve Stalin’in, sivil oldukları hâlde neden üniforma giyme ihtiyacı duyduklarına da bir bakmak lâzım.
Fakat şimdi konumuz bunlar değil!
Harp Akademilerinin sınav soruları çalınabilir mi?
Hemen söyleyelim:
Çalınamaz!
Çünkü pratikte bir faydası olmaz.
Sınavlar dört gün sürer.
Bir ve ikinci günün genel ve askerî kültür bilgilerinden ziyade, asıl üç ve dördüncü günde işlenen “taarruz” ve “savunma” meselelerinin hâlli önemlidir.
Eğer askerî literatürü sular seller gibi bilmiyorsanız, hiçbir şey yapamazsınız.
Ya da ancak şöyle olursa,
meselâ önünüze anatomi kitabı konunca ameliyat yapabilen bir doktora,
yahut el kitabına bakarak uçak uçuran bir pilota dönüşeceğinize inanıyorsanız,
bakın ona bir şey diyemem, o zaman bunu da yapabilirsiniz.
Hukuk fakültesi Ceza Hukuku sınavından da örnek vereyim:
Orada da bir mesele verilir ve her sene aynı sorular sorulur; çevredeki fotokopicilerde de kuyrukta satılır.
“Suçları sayınız.
Suça tesir eden hâller nelerdir, anlatınız.
İştirak varsa tespit ediniz.
Suçların içtimaını yapınız.
Vs… vs… vs…”
Bilmezsen yapabilir misin?
Lâf işte!
TSK, önceleri soru ve cevapları sınav bittikten sonra bir kitapçıkta toplar, yayınlardı. Hevesliler de bundan yararlanırdı.
Ne olduysa, bu uygulamayı 2005’ten itibaren kaldırdılar.
Demek onun yerini, tıpkı üniversitelerin çevresindeki fotokopiciler gibi, piyasa aldı.
Olan biten bu olsa gerektir.
Eski sınav soru ve cevaplarını, hattâ yeni basımları olmadığı için bulunması zor olan askerî talimnamelerin bilgilerini toplayıp para kazanıyorlarsa, ne var bunda?
Üstelik o talimnameler gizli falan da değildir. Zaten hepsi FM rumuzlu Amerikan talimnameleri olup, ST rumuzuyla aynen tercüme edilmiş meslek kitaplarıdır, o kadar!
Bu çağda komik; bence artık piyasada meraklısına bile serbestçe satılabilmelidirler.
Bir de neymiş?
Cemaatler askerî okullara sızamıyormuş, onun yerine kurmay okuluna sızacaklarmış.
Yahu 15 yaşındaki çocuklarda beceremediklerini, militaristleşmeleri tamamlanmış 30 yaşındakilerde mi becerecekler?
O sınavlara girmek isteyen üsteğmen ya da yüzbaşılara “olur”u, aralarından en az biri general olan üç sıralı sicil amiri veriyor.
Yani nereden bakarsak bakalım, sahtekârın daniskasısınız vesselâm!
twitter@cinarnamik
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: