Cumartesi , 4 Nisan 2015
Anasayfa » Yazarlar » İktidar ve hukuk
İktidar ve hukuk

İktidar ve hukuk

Sabahın biri, gazetenin birinci sayfasında iki haber var: biri RTÜK’le ilgili, biri Anayasa Mahkemesi ile. RTÜK’le ilgili olan habere Taraf’ta CHP’li üyenin sözü başlık yapılmıştı: “RTÜK, AKP’nin sopası oldu” demişti CHP’li üye. Ali Öztunç, “RTÜK, bu kararıyla Türkiye’de basın özgürlüğünü öldüren kurumların başında geliyor” demiş ve bu kararları imzalayan AKP’den seçilmiş üyelerin suç işlediğini iddia etmiş.

Anayasa Mahkemesi’yle ilgili olanı ise Haşim Kılıç üstünden gidiyor. Emekliliğine pek az bir zaman kalan Haşim Kılıç gözünü yummaksızın ağzını açmış durumda. O da, Anayasa Mahkemesi üyelerinin baskı altında olduğunu, bundan ileri derecede tedirginlik duyduklarını söylemişti.

Bu ikisinden başka bir de “İç Güvenlik Reformu Paketi” denilen bir yasa tasarısı var ki bu da Meclis’teki AKP çoğunluğunun müşfik ellerinden rahatça geçerek yasalaşma yolunda. Metni bilenler (tabii AKP’li olmayanlar) bunun yasalaşması durumunda bir zamanların “Olağanüstü hal”inin “Olağan hal” olacağı kanısındalar.

Yani çeşitli yasalarla ve yasaları denetlemek ya da uygulamakla yükümlü kurumlarla ilgili haberler. Bunlar bir yoğunluk oluşturuyor ve oluşturmaya devam edecek.

Böyle olmasında bir tuhaflık yok. Tayyip Erdoğan ve AKP “fiilî durum” dediğimiz türden bir durum yarattılar. Bu “fiilî durum”, adı üstünde, varolan “yasal durum”la uyum içinde değil. İktidar zaten o yasal duruma uymamakta kararlı. Öyleyse bu “yasal durum”un “fiilî durum”a uydurulması gerekiyor.

İşte, RTÜK, iktidarın kurmak istediği yeni yasal yapıya şimdiden uymuş bir kurul. Onun kompozisyonunda falan bir değişikliğe gerek yok. Yapması bekleneni yapıyor. Onun için de, muhalefet, “AKP’nin sopası oldu” diye hır çıkarıyor.

Anayasa Mahkemesi ise henüz bu uyumu göstermeyen kurumlardan. Onun için de üyeleri baskı altında.

Türkiye, kendi özgül toplumsal, siyasî dinamikleriyle, kendine özgü bir “Kuvvetler Ayrılığı” düzeni kurmak durumunda kalmıştı. Deyim yerindeyse, “devlet”in kendini “hükümet”e karşı savunması için yaratılmıştı bu düzen –son analizde.

Oysa şimdi, iktidarda, “Ben çoğunluğun seçtiği adamım, dolayısıyla istediğimi yaparım” diyen bir zihniyet var. Bu zihniyet öyle “Kuvvetler Ayrılığı” falan dinleyecek yapıda değil.

İktidardaki bu zihniyetin, şimdiye kadar varolan (sık sık revizyonlara uğrasa da temel mantığı pek fazla değişmeyen) bu hukukî yapıya saygı duymaması anlaşılır. Zaten o yapıyı oluşturan siyasî iradeyle kavgalı. Ama sorun bu yapıyla sınırlı bir sorun değil; o kadar basit bir durum değil. İktidardaki zihniyetin asıl sorunu herhangi bir “hukukî” sistemle.

Çünkü hukukun “önleyici” diye nitelenebilecek bir özelliği olmasından hoşlanmıyor. Sözgelişi, aklına uygun, ihtiyaçlarına uygun bir yasa çıkaracak… Ama adı “Anayasa Mahkemesi” ya da buna benzer bir şey olan bir kurul bunu durduracak; “Anayasaya aykırı” diyecek, böyle bir gerekçe bulacak ve o güzelim yasanın uygulanmasına engel olacak!

Bu, tahammül edilir bir şey değil!

Kimsin sen? Kimsin de benim bu yararlı yasama engel oluyorsun? Kimse seni seçti mi, beni seçtiği gibi? Seçime girsen kaç oy alırsın?

Ben bunu milletin iyiliği için çıkarıyorum, birlik ve beraberliğin korunması için çıkarıyorum. Demek sen bunlara karşısın. O halde sen vatan hainisin!

Bu yazdıklarım abartı falan değil. Bu sözlerin benzerleri söylendi. Bu mantık çerçevesi içinde söylendi.

Çünkü istenen, özlenen düzenin adı “plebisiter diktatörlük”.

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Hakkında Murat Belge

Murat Belge