Pazartesi , 6 Nisan 2015
Anasayfa » Yazarlar » İslam, komplo ve tahrifat
İslam, komplo ve tahrifat

İslam, komplo ve tahrifat

İSTİSNALARI tabii ki baştan tenzih ederim.

Ama bunlar hariç pek çok İslami kalemşor insanı gerçekten aptal yerine koyuyor.

Tahrifatta, amalgamda, komplo teorisinde ne sınır, ne ölçü, ne de insaf tanıyorlar.

Veya o kadar hazımsızlar ki, malumatfuruşluğunu yaptıkları şeyleri bile aslında hiç mi hiç anlamamışlar.

Kendi getirdikleri argümanlarla bizzat kendilerini yalanladıklarını fark edemiyorlar.

Meselâ Yusuf Kaplan

***

YENİ Şafak yazarı müzmin bir Batı düşmanı ya, pazar günkü makalesine de Fransız teorisyen Baudrillard’ın yine o Batı’ya veryansın eden bir lâfını alıntılayarak başlamıştı.

Sonra da Charlie katliamı dâhil yaşamakta olduğumuz genel hercümerci postmodern zamanlara bağlıyor ve aynı postmodernizmin daima sol gösterip sağ vurduğunu kaydediyordu.

Bu son iki tespit doğru da Yusuf Kaplan çocuk mu kandırıyor?

***

EVET, çocuk mu kandırıyor ve belki esas hitap ettiği biat kitlesinin değil ama az biraz mürekkep yalamış okuyucunun da, bizzat kendisinin yukarıdaki satırlarla sol gösterip sağ vurduğunu göremeyecek kadar avanak, naif ve cahil mi olduğunu sanıyor?

Çünkü Kaplan’ın “üstat” diye yücelttiği ve aslında Fransa’dan ziyade Amerikan star sisteminin şu malûm Derrida’larla, Deleuze’lerle, Kristeva’larla birlikte “French theory” züppeliği altında pompalamış olduğu o Mösyö Jean Baudrillard değil midir ki, sözkonusu postmodern fasilenin “en baba” lafazanlarından birisi addedilir ve addediliyor?

Baudrillard merhum, Alan Sokal’ın enfes deyişiyle “entelektüel düzenbazlar” tanımına giren modernite düşmanı kategorinin “en meşhur” isimlerinden değil midir?

Oysa siz şu işe bakın ki Yeni Şafak kalemşoru bir yandan yukarıdaki postmodernizm “guru”sunu yere göğe koyamıyor; fakat öte yandan İslami intelligentsianın büyük bir bölümü gibi kendisinin de gerek zihin yapısı, gerek argüman silsilesiyle bütün gayr-ı mantıkilik hezeyanlarını benimsediği ve yansıttığı aynı postmodernizmi ikiyüzlülükle suçluyor!

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu; ama bitmedi!

***

DİĞER taraftan Yusuf Kaplan Paris cinayetlerinin arkasında Batı kumpası olduğuna dair temcit pilavını ısıtacak ya, tutmuş burada da Japonların Pearl Harbor’a gerçekleştirdiği baskınını bizzat ABD’nin tezgâhladığına dair komplo teorisini sanki gerçekmiş gibi sunmuş.

Pardon? Bütün soruşturmalar rezil iftiranın ipliğini defalarca pazara çıkarmadı mı?

Fakat demek buna rağmen, 11 Eylül’den sonra tekrar piyasaya sürülen ve daha baştan beri Roosevelt düşmanı Cumhuriyetçiler’le azledilmiş amirallerin uydurduğu bir kuyruklu yalan olan bu komplo teorisi bizim İslami kalemşorlar nezdinde hâlâ rağbet görüyor…

Kaplan nasıl ki daha önce de gerçeği yüz seksen derece tahrif emiş ve Ankara’ya veto koymuş bir Londra’yı Türkiye’nin “yeni bir medeniyet sıçraması yapmasını önlemek için” NATO’ya kasten üye yapmakla suçlamıştı, demek şimdi de Charlie kıyamının geri planında bityeniği keşfetmek için yetmiş dört yıl önceki başka bir asparagastan medet umuyor.

***

DURUM vahimdir! Sonsuz vahimdir!

İslami kesimin en kalburüstü geçinen ve intelligentsia niteliği taşıyan isimleri dahi Batı’ya ve moderniteye duydukları nefretten dolayı gerçekleri ters yüz etmekte ve “sol gösterip sağ vurmakta” hiçbir sınır tanımıyorlarsa, eh varın gerisini siz düşünün…

Ve mademki Charlie Hebdo cinayetlerinin “gerçek İslam” olmadığı söyleniyor, peki de yukarıdaki türden hezeyanlar hangi “gerçekliğin” içinde yer alıyor?

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Hakkında Hadi Uluengin

Hadi Uluengin