Çarşamba , 21 Ocak 2015
Anasayfa » Yazarlar » Kenardan kenardan
Kenardan kenardan

Kenardan kenardan

Paris’te yapılan teröre karşı yürüyüşe ABD Başkanı Barack Obama katılmadı diye Amerika’da bir tantanadır koptu.

Obama dünyayı hayalkırıklığına uğrattı.

Herkes burada, Obama nerede?

İşin tuhafı, bu tantanayı koparanlar sadece Obama karşıtı muhafazakârlar değil. Hani dertleri basın özgürlüğü, insan hakları olmayan ama sadece Demokratik Partili başkanı karalamak isteyen şahinler değil. Kraldan çok kralcıların arasında aklı başında, yıllarca Beyaz Saray’ı takip etmiş gazeteciler de var.

Bir kere nerede görülmüş bir Amerikan başkanının bir telefonla dünyanın öbür ucundaki (hele bir de daha yeni kana bulanmış) bir memlekette halk yürüyüşüne katıldığı?

Eminin Obama o yürüyüşe katılsaydı o zaman da “Paris saldırılarında Amerika’nın parmağı var” lafı çıkardı. Çünkü gizli servisin Paris’in sokaklarını Başkan gelmeden en az iki ay önce denetlemiş olması gerekiyor. Obama Paris’e şak diye gelseydi “Nerden bildi de geldi” derlerdi.

Akıllı bir Beyaz Saray muhabiri basın sekreterine soruyor “Madem öyle, Obama Nelson Mandela’nın cenazesine nasıl gidebildi?” diye.

Bilmediği şu ki Mandela’nın cenaze töreninin hazırlıkları, Mandela ölmeden yıllar önce yapılmış, tören detaylarıyla planlanmıştı. Hani biz gazeteciler ünlü biri hastalandığında hazırlıklı olmak için biyografisini yazar kenara koyarız ya, onun gibi bir şey.

Daha da akıllı bir başka eski gizli servis yetkilisi “Obama maç seyretmek istedi onun için Paris’e gitmedi” demiş. Daha da artık ne diyeyim.

Üstelik Paris’teki terör karşıtı ve basın ve ifade özgürlüğü yanlısı yürüyüşe katılanlara baktım. Gülsem mi ağlasam mı..

Bir kere Türkiye’nin başbakanı Paris sokaklarında yürüse ne olur yürümese ne olur, Ürdün Kralı, Mali Devlet Başkanı basın özgürlüğü için yürüse ne olur yürümese ne olur? Liste daha uzun da, teker teker sayamayacağım.

Özgürlük Evi’nin 2014 verilerine göre Türkiye ve Ürdün basın özgürlükleri konusunda “özgür olmayan ülkeler” kategorisinde! Hadi Mali yine “yarı özgür ülkeler” kategorisinde olduğundan idare ediyor.

Ama mesele teröre karşı yürümek ise o zaman tabii ki terörden en çok zarar gören Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin, liderleri bir yana, halkları sokağa dökülmeli.

Vaktinde İspanya’da halk, kurulduğundan bu yana bin kişinin ölümünden sorumlu tutulan ayrılıkçı ETA karşıtı bir yürüyüş düzenlemişti. Altı milyon kişi sokağa döküldükten bir yıl sonra, 1998’de örgüt ateşkes ilan etti.

Fransa’da 17 kişi öldü, Avrupa ayağa kalktı, halbuki Afrika’da, Ortadoğu’da, Asya’da milyonlar öldü Avrupa uzaktan seyrediyor” diyenler var. Böyle düşünenlere de hak veriyorum.

Tabii ki basın ve ifade özgürlüğü gibi Avrupa demokrasisinin temel taşları olan kavramlara yapılan saldırılar Avrupa halkında büyük etki yapacak. Çünkü insan ancak kendiyle özdeşleştirebildiğinde karşısındakinin acısını yüreğinde hisseder. Fransa’da 17 kişinin ölümüne Batı dünyasının muazzam tepkisi bu nedenle anlaşılır, çünkü kendileri gibi yaşayan, hisseden insanlar hayatlarından oldu.

Nijerya’da Boko Haram’ın saldırıları nedeniyle ay başından beri ölenlerin sayısı iki bine çıktı. Kimse Nijerya’nın acısını hissedemiyor mu? Hangi milyonlar yürüdü Boko Haram’a karşı? Obama da dâhil hangi devlet başkanı bölgeye gitti ya da gitmedi diye tantana çıktı?

Amacım elma ile armudu karşılaştırmak değil. Fransa’da yaşananlar da en az Nijerya’da yaşananlar kadar acı. Yakınını kaybeden her aileye aynı ateş düşüyor. Birinin acısı ötekinden daha az ya da fazla olmuyor. Ama Afrika’ya karşı takınılan vurdumduymazlık beni çocukluğumdan beri rahatsız etmiştir. 40 yıldır da U 2 ve Bono olmazsa koca kıtanın yüzüne bakan olmayacak.

Sözün özü (varsa öyle bir şey) yürüyün kardeşim de, –Kabataş’tan Fahris hocamın dediği gibi–, “kenardan kenardan” yürüyün…

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Hakkında Evrim Bunn

Evrim Bunn