Pazartesi , 6 Nisan 2015
Anasayfa » Yazarlar » Kifayetsiz muhterisler
Kifayetsiz muhterisler

Kifayetsiz muhterisler

Türkiye’de spor medyasında ekranlarda boy gösteren kişiler arasında bazıları tıpkı diğer tartışma programlarında ekranları kaplayan benzerleri gibi konuşmanın şehvetine kapılmak suretiyle kendi reklamlarını yapmaya bayılıyorlar. Ülkemizde sık sık 1980 sonrası yaşanan dönüşümlerin toplumsal hayatımız üzerinde yarattığı etkilerden söz edilir. Buradaki en büyük kayıplarımızdan bir tanesi hiç kuşkusuz “tevazu sahibi olmayı ve kendini bilme ölçümüzü” yitirmemiz. Sözkonusu kişilerin konuşmaya başladıkları her an “ben” ifadesini kullanmaları, dünyayı kendilerinden menkul bir alan olarak tarif etmeleri ve sürekli olarak aşağılayıcı ifadelere başvurmalarına dikkat etmeliyiz. “Benim eleştirme hakkım yok mu” şeklinde kendi içerisinde tutarlı gözüken ancak eleştirmenin ötesine geçen ifadeler kullanmaktan çekinmeyen bu yaklaşımların arkasında gündemde kalmaya çalışmak yatıyor. Eleştirinin de sınırları olduğunu, işin ucu kendilerine dokunduğunda mangalda kül bırakmadıklarını, geçmişteki örnekler fazlasıyla gösterdi. Ancak bu tip programcılık anlayışında “televizyon kabaresi”ne benzeyen görüntüleri gözümüzün içerisine sokmaya devam ediyorlar. Kendilerine yanıt verme imkânı olmayan, ölmüş insanlar üzerinden rating kazanmaya çalışmaktan kaçınmayacak kadar da seviyesizler. Ellerinde görüntü olmadan saatler süren konuşmalarının ucunun nereye değeceği belli olmayan bir biçimde ona buna laf atmayı maharet sanıyorlar. Konuşmalarını dinlediğinizde, sanki bu isimlerin kendi futbol geçmişlerinde (bazılarında o da yok) çok sık vurgu yaptıkları “dünya çapında olma” noktasına ulaştıklarını düşünürsünüz. Öylesine abartarak ve kendini bilmezce konuşurlar ki, diğer alanlarındaki benzerlerinden geri kalmadıklarını hatta bazen onlardan bile ilerude olduklarını zannedilirsiniz.

Bu programlar ve orada konuşulanlar en büyük zararı ise ülke futboluna/ sporuna vermektedirler. Birilerinin sürekli olarak diğerlerini ötekileştirdiği bir ülkede futbol programlarının da bu yapıya katkıda bulunmasına şaşırmamak gerekir. Ancak, bu pespayeliğin değer verdiğimiz insanları karalamaya güçlerinin yetmeyeceğini de söylemeliyiz. Onlar ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, sözkonusu isimlerin kalplerimizde bıraktıkları tortuyu kaldıramazlar! Onların tüm bu zavallılıklarına inat, değerlerimizi parlatmayı sürdüreceğiz. İster beğensinler, ister beğenmesinler onlar, bizim kahramanlarımız. Söyledikleri gibi bu efsaneler “algı operasyonu, proje ya da dönemin ürünleri” değiller, eğer bu nitelemelerden çok hoşlanıyorlarsa, kendileri için bu sözleri kullanabilirler, onlara çok da yakışır.

Ölçüyü yitiren, hayatı hep kendileri üzerinden gören bu kişilerin ekranlarda yaptıkları karşılaştırmalarda sürekli olarak dünya yıldızı olmayı ve iş bitirmeyi bir değer olarak göstermeleri son otuz yılın filelerimize attığı goldür. Ne olursa olsun kazanmayı amaçlayanların dünyasında eşit olmayan bir karşılaşmada, kifayetsiz muhterislerden kurulu onbirlerle geleceğimiz için mücadele etmek zorundayız. Enseyi karartmaya, umudu yitirmeye gerek yok, maç henüz tamamlanmadı!

Taraftarlığın kimliğimizin neresinde yer aldığını öğreten ve kitabını imzalarken “Gözüm sende” diye yazan sevgili hocam Prof. Dr. Nuri Bilgin’i sevgi ve rahmetle anıyorum. Ailesi ve tüm sevdiklerinin başısağolsun.

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Hakkında Ahmet Talimciler

Ahmet Talimciler