
Kullanışlı aptallık ve entelektüel popülizm
Türkiye medya kültürüne son dönemde onu iyi tarif eden bir kavram kazandırıldı: “Kullanışlı aptallık.” Başka dillerden tercüme edilen bu kavram eğer mevcut bir durumu tarif ediyor idiyse, bugün bu durumun kurumsallaşması sürecini yaşıyoruz denebilir. Bu kavramdaki “aptallık”a bakıp hafife almamak lazım. Esasen kullanışlı aptallık çok rasyonel bir şey. Her zaman kazandıran bir formül olarak düşünüldüğünde ne kadar akıllıca olduğu anlaşılır. Kullanışlı aptallığın rasyonelliği, kendisini “şahsiyet”ten arındırarak sorumluluktan azad etmesidir. Kullanışlı aptallık, siyasi iktidarların medya cihazı için ihtiyaç duydukları bir alet edevat bürokrasisi olarak anlaşılmalı. Kullanışlılığın görünmezleşmesi ve masumlaşması için aptallığın refakatine ihtiyacı vardır. Kullanışlı aptallar zeki insanlardır ve kullanışlılığı temin için aptallık tevazuu gösterirler.
İktidarlar kullanışlı aptallara karşı savunmasızdır. Zira, alet, iradesizlik ve itaati ile masumiyet kazanınca düşmanlığa liyakatini kaybeder. Düşmanın atı ganimettir. Kullanışlılar kendilerini verdikleri sürece, iktidarların onları reddetme lüksü yoktur. Çünkü kullanışlı aptal esasen onu kullanan iktidardan daha kalıcı bir mahlûktur. Ve çoğu kez daha kıdemlidir. Her yeni iktidar nüfuzunu tahkim için bu kamuoyu gıdıklayıcı sınıfa (yani bu iletişim gereçlerine) muhtaçtır. Yeni baştan isimler inşa etmek yetmeyebileceği için mevcut oturmuş isimlerin kıdemi önem kazanır. Her iktidara teslim oldukları için, iktidarlar onları eskitemez, onlar iktidarları eskitir. Yüz, ilke gibi pazarı kesat soyut şeyleri verip karşılığında dönemsel iktidarların sahiplerinin bile sahip olamadığı istikrarlı bir konforu elde ederler. Kullanışlı aptal, kullanışlıdır ama asla aptal değildir.
Bugün medyanın dolaysız bir iktidar ve propaganda enstrümanı derekesine düşmüşlüğünde, dindarları ezmek için medyayı ahlaksızca ve vahşice kullanan 28 Şubat aktörlerinin rolü büyüktür. Şimdiki medya, mevcut iktidarın muktedir olmak için medyayı vahşice kontrol altına almanın şart olduğuna dair 28 Şubat’tan çıkardığı dersle bu kıvama geldi.
Medya siyasetin direkt bir çatışma alanı hâline geldiği ölçüde medyada entelektüel özerkliğe imkân kalmıyor. Muhtelif iktidarların istihbarat malzemesi ve görünürlük imkânları ile yeşertip toplumun üstüne saldığı “aydın”ları var. Bir de ganimet peşindeki “biat” kahramanları. Son dönemde “halk ihtilali” ile fazlaca heyecanlanıp ölçüyü kaçıranları da unutmamalı.
AK Parti iktidarının bir sessiz devrim olduğunu öteden beri dile getirmiş biri olarak, entelektüel sorumluluğu devrimin alkışlanmasına indirgeyenlerin partizan tepkiler dışında esaslı bir fikrî itiraza muhatap olmamasını da şaşırtıcı buluyorum. Demokratik sorumluluğu, sosyolojik gerçeklik trenine vagon yapıp, kendini mevcudun onaylanmasına ve alkışına mecbur saymak bir meziyet değil, olsa olsa entelektüel popülizmdir. (Halk ihtilali analizi yapan zihinlerin, devrim ve hukuk ilişkisi konusunda da tutarlı olmadığını görüyoruz. Devrim ortaklarının bir sürece dönüş(türül)en ihtilal sonrasında birbirlerine yönelik “hamle”lerini “darbe” olarak tanımlamak da bir çelişkidir. Saf siyasalın egemenlik olarak dizginlerinden boşaldığı ihtilal ortamında savaştan bahsedilebilir ama darbeden bahsedilemez. Çünkü devrim anında sadece iradelerin çatışması vardır, hukuk yoktur. Ayrıca mevcudun geçmişte onaylanmasından hâsıl olan haksızlıkları görenlerin bugünkü mevcudun husule getirdiği haksızlıkları görmek zorunluluğunu hissetmemesi çok büyük bir çelişkidir.
Aydın sorumluluğunu demokratik bile olsa siyasetin akıntısına tabi kılmak bilimsel olabilir ama entelektüel değildir. Eleştirel olmayan bir organik aydın tasavvuru en fazla memuriyettir. Hele hele popüler temayüllere kavramsal tedarikçi görevi verilen sözümona “asistan aydın” tipinin yapacağı iş, entelektüel faaliyeti bir politik ebeliğe indirgemekten öteye gitmez. Olana rıza ile yetinen soğukkanlı entelektüel popülizmin ve kitlelere istediğini veren vekil olmaya hevesli “asistan” aydınlığın, geniş halk kitlelerince kabule mazhar olmuş galeyancı zulümler karşısında sessizlikten başka elinden bir şey gelebilir mi? Aydın sorumluluğu, illa toplumun dikine gitmek olmadığı gibi toplumun keyfine ibriktarlık yapmak da değildir, olmamalı.
Twitter: @mucahitbilici
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: