Geçen hafta içinde Obama ABD- Küba ilişkilerinin normalleşmesi yönünde adımlar atacaklarını belirtti. 50 yılın ardından gelen bu açıklama Amerika’daki tutucu çevrelerin hemen tepkisini çekti. Özellikle Florida’daki yaşça geçkin Kübalı göçmenlerin oylarını alan Cumhuriyetçiler Obama’yı neredeyse ülkeye ihanet etmekle suçlayacaklar. Başkanlık koltuğunda son iki yılına giren Obama ise önümüzdeki dönemde olabildiğince yalnız hareket etmeye çalışacak. Son seçimlerde Kongre’deki Senato’nun kontrolünü yitiren Demokratlar bu süreçte kendilerini Obama’nın kararlarından uzak tutmaya çalışacaklar. Obama’nın dış politikadaki seçimleri de buna bağlı olarak Washington’un geleneksel seçimlerinden farklılaşmaya başladı. Küba’yla ilişkilerin olağanlaşma sürecine girmesinin ardından önümüzdeki yıl İran’la olan ilişkilerde de iyileşme beklemek yanlış olmaz.
Küresel siyasette yeniden cepheleşmenin başladığı bu dönemde, Obama yönetiminin eski hasımlarına yönelik tutumunu yumuşatması iki önemli gerçeğe işaret ediyor. Birincisi, Soğuk Savaş döneminden kalma düşmanlıklar 2015’e girmek üzere olduğumuz bugünlerde anlamsız gözüküyor. Küba’ya yönelik Amerikan ambargosunun Küba halkına zarar vermekten başka bir etkisinin olmadığı uzun bir süreden beri belliydi. Benzer şekilde İran’a yönelik 1979 yılından beri yürürlükte olan uluslararası yaptırımların sonuç vermediği ortada. Bu nedenle 2015 yılında karşılıklı büyükelçilikler açılabilir, iki ülke arasındaki işbirliği resmî hâle gelebilir. Bütün bu gelişmelerde şaşıracak pek fazla bir şey yok. Olanın ilanı. Türkiye aynı stratejik ortağı Rusya’yla beraber giderek otoriterleşirken komşularıyla aralarındaki ilişkiler de geriliyor. Buradan görülen manzara Türkiye’nin artan bir şekilde kavgacı, huzursuz, düzen bozan bir yönelim edindiği yönünde. Acıklı olan, düzen bozan siyasetin yenilikçi dış politika olarak yutturulmaya devam ediyor olması. Tüm devlet kanallarını propaganda makinesi gibi kullanan AKP hükümeti aynı zamanda yandaş medyada her gece televizyon programlarına çıkardığı meddah uzmanlarla yıkıcı dış politikasına kılıf bulmaya uğraşıyor. Bu nedenle Türkiye’nin Ortadoğu’da hiçbir şekilde adının anılmıyor olması bile Türkiye’de fark edilmiyor.
2015 yılı dünyamızda birçok yeniliğe ve değişime gebe. Türkiye’yi bekleyen çok önemli bir seçim var. Seçmenin vereceği karar Ankara’nın dış politikasında tutum değişikliğine neden olabilir. Anlamsız inatçılığını erdem gibi göstermeye çalışan Ankara’yı –daha önce de defalarca belirttiğim gibi– Batı başkentlerinde ciddiye alan pek yok. Türkiye AB çıpasından uzaklaşmaya devam eder, NATO içindeki haylaz çocuk konumunu pekiştirirse 2015’te başı çok ağrıyacak demektir. Giderek Rusya’nın kader yoldaşı olma yolunda ilerleyen Türkiye için Şanghay Beşlisi dışında pek fazla seçenek kalmış gibi görünmüyor. Sırtını Batı’ya, yüzünü Doğu’ya, aklını geçmişe, enerjisini halkını baskılamaya adamış bir Türkiye an itibariyle çok olumlu bir tablo çizmiyor.
2015 yılında küskünlükleri bitiren ülkeler kazançlı çıkacak. Türkiye’yi yönetenler şapkalarını önlerine koyup düşünmeli, önce kiminle arayı düzeltmeli? Bunun yanıtı epey bir süredir kabak gibi ortada. Küba’ya bakmak yeterli.
@UlasDogaEralp
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: