Çarşamba , 27 Mayıs 2015
Anasayfa » Yazarlar » Neden nükleer enerjiye karşıyız: Cevabı Çernobil’de
Neden nükleer enerjiye karşıyız: Cevabı Çernobil’de

Neden nükleer enerjiye karşıyız: Cevabı Çernobil’de

 

 

Bugün, insanlık tarihinin yaşadığı en büyük nükleer felaketin 29. yıldönümü. Takvimler, 26 Nisan 1986’yı gösterdiğinde Sovyetler Birliği sınırları içinde Ukrayna’nın başkenti Kiev’in 140 kilometre kuzeyindeki Çernobil nükleer santralinde meydana gelen kaza, bugüne kadar dünyanın gördüğü en dehşet verici kaza olarak kayıtlara geçti.

Kazanın insafsızca gerçekleştirilen bir deney sonucu yaşandığını artık tüm dünya biliyor. Santralin 4. ünitesi bakıma alınmadan önce olası bir elektrik kesintisi durumunda güvenlik işlemlerinin nasıl ilerleyeceği üzerine yapılan bir deney, etkilerini günümüzde hâlâ yaşadığımız facianın ana sebebi.

Durum kontrolden çıkınca, yangın ve patlama sonucu önemli miktarda radyoaktif madde atmosfere yayıldı, dünyanın durumdan 30 Nisan 1986 günü haberi oldu. Gerçek anlamda panik, İsveç’te yapılan ölçümlerde yüksek radyasyon tespit edilmesinin ardından Rusya’dan resmî açıklama istenmesiyle başladı. 1 Mayıs kutlamalarının görkemine gölge düşmesin diye halkın üzerine radyasyon yağarken, facia resmî makamlarca saklandı.

Rus devlet şirketi Rosatom’un sahip olduğu santraldeki kazayı hükümet, hem kendi kamuoyundan hem dünyadan sakladı. Kazayı saklayan şirkete Mersin’de nükleer santral yaptırarak, tüm Akdeniz kıyılarını hizmetine sunuyoruz.

Santralin yakınındaki, devletin gücünü ve ihtişamını göstermek için inşa edilmiş Pripyat kentinde, korunmasız pek çok insan yüksek seviyede radyasyona maruz kalarak ya can verdi ya da ciddi sağlık sorunlarıyla baş etmek zorunda kaldı.

IPPNW’ın (Nükleer Savaşın Önlenmesi için Uluslararası Hekimler Birliği) Almanya şubesinin hazırladığı Çernobil felaketinin insan sağlığına etkileri raporuna göre, nükleer serpinti tüm çevre ülkelere yayıldı, Rusya, Belarus ve Ukrayna’ya indi. Bunun yüzde 53’ü diğer Avrupa ülkelerine, yüzde 8’i başta Anadolu olmak üzere Asya’ya ulaştı. Çernobil felaketinden Belarus, Ukrayna ve Rusya’da 9 milyon kişi doğrudan etkilendi. 135 bin kişi tahliye edildi, 400 bin kişi evsiz yurtsuz kaldı.

Ukrayna’da 18 bin kilometrekare tarım toprağı radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Ülke ormanlarının yüzde 40’ı yani 35 bin kilometrekare alan kirlendi. Kazanın Ukrayna’ya maliyeti 2000 yılı itibariyle 148 milyar dolardı. Belarus, 2016’da Çernobil’in ekonomisine etkisinin 235 milyar dolar olacağını tahmin ediyor. Üzerinden 29 yıl geçti ama Ukrayna ve Belarus yıllık bütçelerinin yüzde 5-9’luk kısmını Çernobil ile mücadeleye ayırıyor.

Halen Belarus’ta yüzde 30, Ukrayna’da yüzde 7 ve Rusya’da yüzde 1,6 oranında kontamine alan mevcut. Çernobil’den etkilenen ülkeler raporda İsveç, Finlandiya, Avusturya, Norveç, Bulgaristan, İsviçre, Yunanistan, Slovenya, İtalya ve Moldova olarak belirtilmiş.

Çernobil’in etkilerini gizleyen sadece Ruslar değil. Türkiye’den doktorlar, bugüne kadar felaketin etkileriyle ilgili bir rapor hazırlayamadığı için araştırmada Türkiye yok. Çünkü, Türkiye kazanın etkilerini gizlemek için kanser istatistiği tutmadı. Yetkililer, “Çernobil’in Türkiye’ye etkisi yoktur” demeyi adeta görev edindi, çaylar içildi, fındıklar yendi.

1 Mayıs kutlamaları için sokağa çıkan insanlar radyoaktif ışımaya, erken dönem olduğu için de iyot 131’e maruz kaldı. Çocuklarda normalde 1 milyonda bir olan tiroid kanseri görülme oranı iyot 131’in etkisiyle çok yükseldi. Faciadan 10 yıl sonra çocuklarda tiroid kanserinin 58 kat arttığı tespit edildi.

Çernobil nedeniyle 5000 bebek doğrudan öldü. UNSCEAR rakamlarına göre, dünya çapında 30 bin ila 207 bin arasında Çernobil ile bağlantılı genetik hasarlı çocuk var. Toplamda beklenen hasarın sadece yüzde 10’u ilk nesilde görülüyor. IPPNW raporunun ortaya koyduğu en acı gerçek şu ki, çok geniş bir alanı etkileyen Çernobil felaketinin neden olduğu genetik bozukluklar nesiller boyu sürecek.

İnsan eliyle yaratılmış bu dramlar bir daha yaşanmasın diye, Sinop’ta, Mersin’de ya da başka hiçbir yerde nükleer santral istemiyoruz!

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Etiketler:

Hakkında Pelin Cengiz

Pelin Cengiz