
Öfkeliler
ÖFKELİLERİN zaferi!
Pazar günü İspanya’da gerçekleşen bölgesel ve yerel seçimler böyle tanımlanıyor.
Tabii buradaki “öfkeliler” kelimesiyle de geleneksel partilere oy vermek yerine tercihini iki “yeni” siyasi kurumdan yana yapmış olan geniş kitle kastediliyor.
Ülke geneli kıstas alındığında bunlardan sol kimlikli Podemos ve merkez nitelikli Ciudadanos bazen bölge, bazen de belediye meclislerinde üçüncülük elde ettiler.
Hattâ ortaya çıkan tablo Barselona’nın ciddi bir olasılıkla, Madrid’in ise bir ihtimal birincisi tarafından yönetilmesini mümkün kılan bir formül sundu.
Her hâlükârda şu kesin ki “öfkelilerin” gazabı iktidardaki Halk ve ana muhalefetteki Sosyalist partilerini cezalandırdı ve onların vahim ölçüde gerilemesine yol açtı.
***
İSPANYOLCADAKİ “indignados” kelimesini ben “öfkeliler” diye tercüme ettim…
Ama aslında tam karşılığı yansıtmıyor.
Çünkü sözcüğün içinde hakir görülenlerin bunu onaylamaması ve isyan etmesi gerektiğini çağrıştıran bir anlam da mevcut…
Zaten de lügate bu çağrışım ekseninde girmişti.
***
ÖYLE, zira deyimin İspanyol siyaset terminolojisinde yerleşiklik kazanması Stéphane Hessel’in üç- beş yıl önce “Öfkelenin”, “İsyan Edin”, “Kabullenmeyin” vs. ünlemleriyle çevirebileceğimiz bir başlık altında kaleme almış olduğu ünlü manifestoya uzanıyor.
Fransız düşünür ve diplomat burada neo-liberalizmin dayattığı eşitsizlikleri reddetmek çağrısı yapıyordu. O sıra epey sükse yarattı…
Dolayısıyla, gerek İspanya’daki, gerek diğer yerlerdeki “öfke” ve onun kâh orada, kâh Yunanistan’da, kâh Portekiz’de, kâh da başka ülkelerde yarattığı yeni siyasi kurumlar diğer “yeni”den, yani neo-liberal politikalara duyulan tepkiden bağımsız düşünülemez.
O hâlde daha en baştan şu üç temel olguyu saptamamız gerekiyor:
***
BİR; sanayi ötesi Batı toplumlarındaki “öfkeliler” hem çağdaşlığı açısından son derece modern, hem de hattâ belki karşı çıktıkları sistemin yöntemlerini kullanmaları ve her türlü mevcudu bütünüyle izafi kılmaları açısından post-modern bir kimlik yansıtıyorlar.
Nitekim de İspanya’daki krizi ve işsizliği protesto etmek için düzenlenen spontane gösterilerin hemen hepsi sosyal medyadaki çağrılar vasıtasıyla gerçekleşmişti.
Zaten de “yeni” partiler aynı sosyal medyayı ve interneti esas araç olarak kullanıyor.
Dolayısıyla, adı üstünde, ister istemez sanal âlemin o sanallığı da devreye giriyor.
***
İKİ ve çok daha önemlisi, “öfkelileri” cezbetse bile gerek Podemos’un, gerek Ciudadanos’un programları biraz alıcı gözüyle incelendiğinde realist bir içerik yansıtmıyor.
Ne vaatlerin ayağı yere basıyor, ne de post-modern illüzyonlar hayalperestliği aşıyor.
Ve nihayet üç; o hayalî formülleri sihirli reçeteymiş gibi sunmak ve bunlar orta vadede tarumar olacağı için de daha yeni öfkelilerin doğmasına çanak tutmak, onların en hafifinden popülist, aslında faşist ideoloji ve kurumlara yönelmesine zemin hazırlıyor ki, bin dikkat!
***
EVET, tabii ki ortada bir “öfkeliler” kitlesi var ve tabii ki onların bu meşru ve haklı öfkesine sebep olan esas neden de neo-liberal vurdumduymazlıktan kaynaklanıyor.
Ama saydığım nedenlerden ötürü bir de öfkeyle kalkanın zararla oturması ihtimali var!
İşte bu tehlikeden dolayı da ben kendi hesabıma İspanya’daki, Yunanistan’daki veya başka yerlerdeki konjonktürel ve tepkisel “yeni”lere karşı gayet ihtiyatlı yaklaşıyorum…