Pazartesi , 25 Mayıs 2015
Anasayfa » Yazarlar » Olağan şüpheli…
Olağan şüpheli…

Olağan şüpheli…

Geçen cumartesi akşamı Fenerbahçe otobüsüne yapılan saldırı kelimenin tam anlamıyla tüyler ürpertici. Önce Fenerbahçe camiasına, sonra bütün Türkiye’ye geçmiş olsun diyoruz. Bütün Türkiye’ye dememizin bir sebebi var tabii. Ona birazdan geleceğiz.

Olayın sıcaklığıyla başta Fenerbahçe yöneticisi Mahmut Uslu olmak üzere konuyla ilgili herkes “olağan” açıklamalar yaptı, “olağan” tepkiler verdi. Olayın faili bizim yazıyı kaleme aldığımız saatlerde hâlâ belli olmamasına rağmen Trabzonspor yöneticisi Köksal Güney yaptığı açıklamayla neredeyse olayı üstlendi.

Neydi bu olağan? Trabzonspor ile Fenerbahçe arasındaki hiçbir zaman bitmeyen, son dört yıldır da zirvelerde gezen gerilim herkesin malumu. Fenerbahçe’nin Trabzon’da kendisine yapılmış bir saldırıyı Trabzon(spor)’dan bilmesi, Trabzon(spor)’un da kimse doğrudan suçlamasa bile suçlanmış gibi savunmaya geçmesi son derece olağan. Nitekim saldırının duyulduğu andan itibaren derhal silahlar çekildi, herkes heybesinde ne varsa doldurup ateşlemeye başladı. Trabzon’u haritadan silmek, Trabzonspor’u kapatmak isteyenler, diğer tarafta 1996’da Fenerbahçeliler tarafından silahla öldürülen Trabzonspor taraftarının ve yakın zamanda Kadıköy’de gerçekleşen ciddi asayiş hadiselerinin hatırlatılması. Vs, vs..

Provokasyon tam da buydu işte. Son zamanlarda Alevi- Sünni, Türk- Kürt, dindar- laik gibi derin fay hatları üzerine dikkat kesilmişken –artık ne yazık ki bir başka fay hattı hâline gelmiş olan– Trabzonspor- Fenerbahçe gerilimini gözden kaçırmıştık. Hâlbuki pekâlâ bu meseleden de bir provokasyon üretilebilirdi. Üstelik bu öyle sıradan bir otobüs taşlama, taciz etme gibi bir eyleme benzemiyor, direkt şoför hedef alındığına göre otobüsün kaza yapması ve can kayıpları olmasını hedefliyordu. Öyle anlaşılıyordu ki bu Trabzonspor- Fenerbahçe işi değildi, daha büyük bir organizasyondu. Bereket versin ki amacına ulaşamamıştı eğer öyleyse.

Bununla beraber bazı şeyleri görmezden gelmememiz gerekiyor. Biz bu yazıyı yazmaya karar vermişken açık olan bir kanalda şu haber geçiyordu: 5 Nisan 2000. G.Saray- Leeds maçı öncesi iki ölü. Fonda nostalji çağrışımları yapan bir müzik, haberin açıklaması mahiyetinde spikerin okuduğu birkaç cümle. Hepsi bu.

Sahi, bu ülkede stat içinde ve dışında cinayetler işlenmişti ama kimse pek de oralı olmamıştı sanki. Yanlış hatırlamıyorsak BBC televizyonu da o iki Leeds taraftarına Fenerbahçe’yi taşıyan otobüsün uğradığı saldırı kadar değer vermemişti.

Provokasyondu, değildi, Hızır idi, Yunus idi. Neticede yine Fenerbahçe kazançlı çıktı bu işten. Daha önce çok daha vahim gelişmelerden dolayı erteleme olmamışken saygıdeğer TFF önce güzide kulübümüzün iki maçını, sonra da bütün maçları erteleyiverdi! Şampiyonluğun diğer adayları Galatasaray ve Beşiktaş’tan çok büyük bir tepki yükselmedi, Trabzonspor’a da yediği dayak sanki başına ilk kez geliyormuşçasına şaşkın şaşkın bakmak kaldı. Her seferinde yaptığı gibi. Bakalım ne zaman “vatana, millete, devlete kayıtsız şartsız bağlılık gösterdiğim hâlde neden bu muameleyi görüyorum? Bu durumdan kurtulmak için ne yapmam gerekiyor?” diye düşünmeye başlayacak da çözümün 61. dakikada bayrak açmaktan, İstiklâl Marşı söylemekten geçmediğini fark edecek?

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Etiketler:

Hakkında Bülent Şirin

Bülent Şirin