Çarşamba , 27 Mayıs 2015
Anasayfa » Yazarlar » Önümüzdeki kurbanlara(!) bakacağız…
Önümüzdeki kurbanlara(!) bakacağız…

Önümüzdeki kurbanlara(!) bakacağız…

Birkaç yıl önceydi sanırım; İstanbul’un büyük kulüplerinden birinde oynayan ünlü bir yabancı futbolcu Türk bayrağını öpmüştü de ortalık sevinçten yıkılmıştı. Göklere çıkarılmıştı meşhur futbolcu. Muhtemelen kendisine birileri tarafından “Türklerin böyle jestlerden çok hoşlandığı” fısıldanmıştı ve o da gereğini yerine getirmişti. Yine muhtemelen, öpücük eyleminden haberdar olan Türkiyeli futbolseverler kendisine karşı sevgi ayinleri düzenlerken içinden ya da dışından kahkahalarla gülüyordu.

 

İnanılır gibi değildi. Bu memlekette yok muydu bunun PR çalışması olabileceğini düşünen yeteri kadar akıl sahibi insan? Vardı mutlaka ama hem diğerlerinin sesi çok çıktığı hem de “bayrak işi mühim” olduğu için konuya müdahil olamadılar.

 

Geçen pazar akşamı oynanan TrabzonsporGalatasaray maçında Burak Yılmaz eski takımının tribünlerinden olumsuz tepkilere maruz kaldı. Oyundan çıkarken bu tepkiler iyice artınca kendisi de tribünlere yakışıksız bir hareketle cevap verdi. Vaaay, sen misin bunu yapan… Tepkiler nefret ayinine dönüştü. Neredeyse tarih Burak Yılmaz’ın hareketiyle başladı, ondan öncesi yok. Burak sanki durup dururken, sebepsiz yere ülkemizin güzide camialarından birine saygısızlık yapmıştı. (Size de yazının başındaki örneğin negatif izdüşümü gibi geliyor mu?)

 

Sözkonusu futbolcunun Trabzonspor formasıyla kan revan içindeki fotoğrafları hâlâ internette dolaşıyor. Formasını giydiği takımın başarısı için hayatını tehlikeye atan bir insandan bahsediyoruz. Görevini fazlasıyla yaptı, süresi bitince başka takıma gitti. Ne bekleniyordu acaba? “Ben Trabzonspor’un kaptanıyım. Başka bir kaptanın arkasında nasıl sahaya çıkarım?” diyerek farklı bir takımda oynamayı reddeden efsanevi Cemil Usta beş parasız ölmedi mi şehrin ortasında? Ölüm yıldönümünde kaç tanesi mezarı başına gidiyor o Trabzonspor’a laf söyletmeyen, el hareketi yaptırmayan haysiyet bekçilerinin?

 

Şeklin bu kadar önemli olduğu bir zihin dünyasında içeriğin önemi de aynı oranda düşüyor. Toplumun yüksek hassasiyet beslediği bir değere küçük bir jest göndermesi yaparsınız, baş tacı olursunuz. Ne düşündüğünüzün ve görevinizi ne derece düzgün yaptığınızın önemi kalmaz. Tam tersine, görevinizi kapasitenizi zorlayarak en iyi şekilde yapmaya çalışsanız bile bir anlık “yanlış” tepkiyle yerin dibine sokulursunuz. Sağlıklı bir toplum yapısı değil bu, kimse kusura bakmasın.

 

Burak Yılmaz o kanlar içinde kaldığı maçta hayatını kaybetseydi ne olurdu acaba? Hiç, ne olacak… “Futbol tanrısına (hâşâ) bir kurban verdik, önümüzdeki kurbanlıklara bakacağız” mı diyecektik?

 

Ama yok, söylediği güzel bir cümleyi sosyal medyada avatar malzemesi yapar, hatırasını yaşatırdık(!) herhalde. O kadar da insafsız değiliz canım…

 

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Etiketler:

Hakkında Bülent Şirin

Bülent Şirin