
‘Operadaki Hayalet’e hayran olacaksınız
Andrew Lloyd Webber’in ilk sahnelendiği 1986 yılından beri popülerliğini koruyan müzikali “Phantom of the Opera”yı (Operadaki Hayalet) duymayan yoktur. Müzikle ilgilensin ya da ilgilenmesin herkes bu etkileyici eserin unutulmaz melodilerine aşinadır. Özellikle de besteci Webber’in eski eşi, soprano Sarah Brightman’ın tüm dünyada tanınmasını sağlayan ve eserle aynı adı taşıyan “Phantom of the Opera” düetine…
Yaşları müsait olanlar, bu düetin 1980’li yılların sonlarında televizyon ekranlarında sık sık yayınlanan klipini hatırlayacaktır muhakkak. Beyaz giysiler içindeki Sarah Brightman ile yanındaki maskeli adam, karanlık bir gölün üzerindeki kayıkta yan yana duruyor ve şarkı söylüyordu. İkisinin sesleri Andrew Lloyd Webber’in müziğini kanatlandırırken onları taşıyan kayık yeryüzünden her an biraz daha fazla uzaklaşıyordu. Deforme olmuş yüzünü maskesinin altında gizleyen o adam, Paris Operası’nın altındaki kasvetli dehlizlerde gizlenen bir müzik dâhisi, onunla birlikte yeraltına inen kadın ise yetenekli soprano Christine’di.
Herkesin “hayalet” sandığı maskeli adam, âşık olduğu sopranoyla yalnız kalabilmenin yolunu ona müzik dersi vermekte bulmuştu. Genç kadın, akşamları oyundan sonra “müzik meleği” dediği esrarengiz adamla birlikte mum ışığının aydınlattığı gizli odalara gidiyor ve sesini her geçen gün daha iyi kullanabildiğini görüp mutlu oluyordu. Müzik dersleri, Christine’in Raoul adlı bir asilzâdeye aşkla bağlandığı güne kadar sorunsuz devam etti. Hikâyenin geri kalanına ise kıskançlık ve hayal kırıklığıyla kıvranan “maskeli hayalet”in çaresiz çırpınışları biçim verdi.
17 MAYIS’A KADAR…
Aralarında “Evita”, “Cats” ve “Jesus Christ Superstar”ın da bulunduğu onlarca ölümsüz müzikale hayat veren Andrew Lloyd Webber’in bu eseri, 7 Nisan’dan beri İstanbul’da, Zorlu Center PSM’de izleyicileriyle buluşuyor. Fransız yazar Gaston Leroux’ın aynı adlı romanından uyarlanan müzikal, 17 Mayıs’a kadar İstanbul’da olacak.
Ben de, bugüne dek dünyanın hemen hemen her tarafında milyonlarca izleyiciye ulaşan “Phantom of the Opera”yı izleme imkânı buldum. Harold Prince’in yönettiği, başrollerini ise Emilie Lynn (Christine), Brad Little (Hayalet) ve Anthony Downing’in (Raoul) paylaştığı “Phantom of the Opera”nın müzikleri hakkında söylenecek çok fazla söz yok. Zira bu hâsılat rekorları kıran müzikalin “Phantom of the Opera”, “Music of the Night” ile “Angel of Music”in de dâhil olduğu şarkıları, düetleri müzikseverlerin hafızasından silinmeyecek kadar güzel ve etkili.
GÖRSEL ŞÖLEN
Müziği ve solistlerin opera ile popun sentezinden oluşan başarılı yorumlarını bir yana bırakıp görsellik üzerinde konuşmak lazım bence. Zira “Phantom of the Opera” izleyicinin nefesini kesecek kadar etkili bir görsel şölen. Oyun başladığı andan bitene kadar dekorlar defalarca değişiyor ve siz bunun nasıl izleyiciye fark ettirmeyecek kadar hızlı ve sorunsuz yapılabildiğine hayret etmekten kendinizi alamıyorsunuz. Tepesinde bir tonluk avizenin sallandığı Paris Operası’nın sahnesi bir anda Christine ile “hayalet”i taşıyan kayığın üzerinde nazlı nazlı salındığı sisli bir göle, sonra da şamdanlarla çevrelenmiş bir yeraltı odasına dönüşüyor. Dekorların ve kostümlerin hikâyeye yakışan görkemi hakkında da söylenecek söz yok. “Hayalet”, sahnedeki bir tonluk avizeyi adeta silah gibi kullanıyor ve devasa avize oyun süresince birkaç kez inip kalkıyor. Uzun lafın kısası “Phantom of the Opera” büyük bir emek ile teknik ve artistik becerilerin sentezi.
Rahatlıkla “Andrew Lloyd Webber’in başyapıtı” denebilecek bu unutulmaz müzikali hafta içi 21:00’de, cumartesileri 15:30 ile 20:30’da, pazar günleri ise 14:30 ve 19:30’da izleyebilirsiniz. Unutmayın 17 Mayıs’a kadar vaktiniz var.
twitter:@ozlemertan
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: