Pazartesi , 1 Haziran 2015
Anasayfa » Yazarlar » Popülist sistemin zaferi
Popülist sistemin zaferi

Popülist sistemin zaferi

 

Türkiye’de (gene) bir seçim yaklaştığı için, dünyada ve ülkede gerçekten ne olup bittiği ile ilgilenmemek için çok iyi bir bahanemiz var.

Ülkece o kadar kutuplaşmış ve benimsediğimiz partilerimizin cengâverleri hâline gelmişiz ki; seçmenler olarak, kendi ellerimizle yanlış bir sistemi daha da betonlaştırıyoruz. Sonra da, her seçimden reform, değişim ve dönüşüm bekliyoruz.

Politikada, liderleri yüceltmek yerine sıradanlaştırıp, ufaltmadıkça; liderleri silip onların yerine, iş yapan sıradan insan temsilcilerini, sadece toplumsal sorunları çözmek için araç olan milletvekillerini yazmadıkça demokrasi umudu boşuna.

Siyaset, sorun çözme odaklı, araçsal bir etkinlik olmalı; duyguların, kahkaha ve gözyaşlarının, karizmatik dünya üstü varlıklarmış gibi davranılan “politik pop starların” gövde gösterisi, “stand-up” şovu değil.

Politikayı, gerçekte olduğu, olması gerektiği hâlden çıkarıp, yozlaştıran ve bir halkla ilişkiler faaliyetine, tele-vole şovuna döndüren başlıca sorumlu, medya elbette.

Siyasetle bizzat uğraşacak vaktimiz yok; mucize hapları yutup herşey mükemmel olsun istiyoruz. Ve medya bize bu hapları cömertçe sunuyor.

Bir oy ver, herşey çözümlensin. Liderini sev, liderine tap, bayram seyran olsun. Bir hap yut; zayıfla, güzelleş hiç yaşlanma, zengin, mutlu, muhteşem ol. Fark ne?

Evet, dünya genelinde popülist partilerin yükselişi gözleniyor; hızlı yaşam ve teknolojik dönüşümlerin, hiper-kapitalizmin yarattığı bir “popülizm çağındayız”. Ama Türkiye, “vur deyince öldür” demeye meraklı bir ülke olarak, “popülist parti popülerliği trendini” yakalamanın ötesinde, tam teşekküllü bir popülist sistem yarattı kendine.

Türkiye’de iki faktör “popülist sistemi” yaratmada etkili: Medyanın, siyaset üzerindeki etkisi ve her devirde “magazinel” olana karşı ortak Türkiye zaafı.

Ama toplumu suçlamanın da bir anlamı yok…

Yaşam kavgası veren milyonların, göz ucuyla gündemi izlemek dışında siyasetin atışmalarını takip edecek zamanları bile olduğunu sanmıyorum. Gündemin takip edildiği hâllerde de, orta sınıf çizgisi ve altında kalanlar kendi içlerinde apayrı gündem ve dünyalarda, ortanın üzeri sınıflar ve daha üst katmanlar bambaşka tellerde. Doğu ayrı Batı gayrı, Güney orada Kuzey burada, Orta hepsinden ayrı bir havalarda.

Türkiye, feci paramparça, aşırı kutuplaşmış ve adaletsizliğin pençesinde kıvranarak birbirine düşmanlaşan toplum, gruplar ve insanların cehennemine döndü.

Bölük pörçük, kopuk kopuk: Türkiye’de tek ortaklığımız, partisel cemaatlerde kutuplaşmakta birleşmemiz.

Sonuçta, ülkece, ortak biçimde, yerelden ulusala birlikte izleyeceğimiz, gözümüzü dikebileceğimiz, güvenebileceğimiz “ortak bir kamusal alanımız” yok.

Bu ortamın tek kazananı da, başkalarını ezerek, kopya çekerek, aldatarak, adaletsizlikler ve yolsuzluklarda birleşerek yolunu bulanlar.

Ve, popülizmin tüm imkânlarını sömürerek yıldızlaşan bir krema tabakası; popülist lider, popülist muhalif, popülist gazeteci, popülist akademisyen diye uzayıp giden bir liste. Her şeyin kof, boş ama cafcaflı olanı, kendini iyi pazarlayabileni makbul.

Hormonlu yaldız devri şimdi.

İlk kez, siyasi analiz yapıyor olmaktan bunalıyorum; çünkü eleştirinin içinin boşaldığı, kitlelerin sadece var olan görüşlerini onaylayan bilgilere, analizlere açık olduğu bir ortama sürüklendik. Siyasi yorum yaptığım her an, keskin nişancı gözlerce tartıldığımı hissediyorum; “Kimlerden? Neyi savunuyor? Neden bu söylediklerini söylüyor? Amacı ne?”. Sadece inandığı ilkeler yüzünden adaletsizliğe adaletsizlik demek artık tuhaf karşılanıyor.

Birçok insan, adaletsizliğin neden ve nasıl yapıldığı değil, kime karşı yapıldığı önemliymiş gibi davranıyor.

Hâl böyle olunca, seçimlerden “yeni sonuç” beklemek beyhude. Birbirine güvensiz, birbirinin haklarını ilkeler üzerinden korumak yerine sürekli birbirini suçlayan insanların toplumunda,  herkes kendini tehdit altında hissedip, “güçlü partilerin, nüfuzluların kanatları” altına sığınarak korunmaya çalışır.

Seçimlerden seçimlere; bu sistemin tek kazananı popülizm ve kutuplaşma. Bu afyonu çekmekten toplumca vazgeçip, liderin değil bireyin önemini kavrayana ve herkes için adaleti ortaklaşa isteyene, talep edene kadar da öyle olacak.

[email protected]

*

 

Not:

 

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

 

http://arsiv.taraf.com.tr

Etiketler:

Hakkında Sezin Öney

Sezin Öney