
Sayın Erdoğan oyunuzu HDP’ye verin siz de huzura erin biz de artık!
Sayın Erdoğan, biliyorum benden nefret ediyorsunuz! Durun lütfen. Hemen “Sen kimsin ya! Bir de kendini adam yerine koyuyor şuna bak! Haddini bil, haddini!” demeyin lütfen. Yüce şahsınız ve makamınız karşısında bir zerre olduğumun farkındayım. Öyle değilim elbet ama siz öyle görüyorsunuz beni. Yoksul bir emekçiyim ben. Ateş olsam cürmüm kadar bile yer yakmam. Yakıp yıkmakla işim olmaz benim çünkü. Ama eşit bir yurttaş ve özgür bir insan olduğumun bilincindeyim. Bana bir toz tanesi muamelesi yapıyorsunuz ya, ruhu kibirle kirlenmiş diktatörler karşısında zerrenin başı dik nasıl durabileceğini de siz bilemezsiniz yazık ki. Ben aradaki farkı Belhli İbrahim Ethem Hazretleri’nden ve bizim Trierli Sakallı’dan öğrendim. Zerre kadar yer kaplarım kâinatta. Zerre kadar bir değerim var ve bana yeter. Size yetmez ama. Yetmediği için kural kaide tanımayıp meydan meydan dolaşıp benim gibi bir zerreden nefret ettiğinizi mütemadiyen haykırıp duruyorsunuz. Üstelik buna hakkınız olmadığı hâlde. Sadece bana değil milyonlarca zerreye hakaret ediyorsunuz. Sanırım unuttunuz Sayın Erdoğan: O zerreler bileşince halk oluyorlar!
Hakaret ediyorsunuz bana çünkü ben bir muhalifim. Hukuk tanımaz, işçi hayatına değer vermeyen, zengini kollayan politikalarınıza karşıyım. Muhaliflerden nefret ediyorsunuz. Ben bir sosyalistim Sayın Erdoğan. Ayrıca nefret ediyorsunuz sosyalistlerden. Fabrikalar tarlalar halkındır diyorum. Siz de bir zamanlar yoksuldunuz ya, son on yılda biriktirdiğiniz aile servetiniz geliyor aklınıza. Nefretiniz katlanıyor. Hani Hazreti Ali’yi en çok ben severim diyorsunuz ya meydanlarda, işte o Ali öldüğünde çoluk çocuğuna bıraktığı dirhem terekesi yoktu biliyor musunuz? Bilirsiniz bilmesine de bilmezden geliyorsunuz. Sonra Ben bir ateistim diyorum. Meydanlarda beni yuhalatıyorsunuz. Siz de biliyorsunuz ki suç işleme oranı en düşük inanç grubu ateistlerdir. Yok, canım, günahsız kabahatsiz melektir hepsi demiyorum tabii. Ama Hazreti İsa demiş ya ilk taşı masum olan atsın diye. Sizin partinizde rüşvet, irtikâp yolsuzluk hırsızlık neredeyse liyakat sebebi olmuş. Bak iki bin yıl önce Filistin’de hiçbir Yahudi’nin eli varmamış o ilk taşı atmaya. Ama sen mesela eşcinsel bir milletvekili adayı yurttaşını nasıl da recm ettiriyorsun meydanlarda. Sahi sizin partiniz hırsızları aklamadı mı Sayın Erdoğan? Siz iki yıl önce gençlerin gözleri kör olsun diye gaz fişekleri sıktırmadınız mı yeniçerilerinize. Asitli sularla yakıp gazla boğmadınız mı? Döverek ölüme neden olanları takdir etmediniz mi? Peki, tüm bunlar ne için? Bin odalı saraylarda üç gün daha çok oturmak, kendi mezhebine göre yurttaşlara ayar vermek ve ihaleleri yakınlarına peşkeş çekmek için! Değer mi Sayın Erdoğan. Bana göre değmez inanın!
Sayın Erdoğan, ben yoksul bir insanım. Üç gün çalışmasam aç kalırım. Yalan yok, benim gibi yoksulları seviyorsunuz ama yoksul olup da sadakaya muhtaç oldukları sürece. Yani emekçinin onuru değil, derdiniz. Lütuf ve ihsana muhtaç olana muhabbetiniz. Emekçinin dilencisini seviyorsunuz yani. Hak arayanını değil. O yüzden hakkı için sokağa çıkan emekçileri, meydanlarda yuhalatıyorsunuz. Ne acı ki yuhalayanlar da emekçiler. Üç kuruşluk asgari ücretle çalışanlara bu ücreti yükseltmek isteyenleri yuhalatıyorsunuz. Ama sizi yanıltmasın bu manzara. Hani Kur’an bir insandan bahseder: Hani yeryüzünün halifesi olan insandan! Hani, ezilendir güçten düşürülmüş mustazaftır ya işte o insan da sadakaya muhtaç olmayacağı, insan gibi yaşayacağı güne hasrettir. Siz de bilirsiniz ama işinize gelmez söylemezsiniz.
Sayın Erdoğan; bu ülkenin cumhurbaşkanısınız. Saygı duyarım makamınıza. Ama benden nefret ediyorsunuz. Buna saygı duymamı beklemeyin lütfen. Sadece benden değil. Mesela Alevilerden nefret ediyorsunuz. İnancınız uymuyor çünkü! Alevi dini hakkında Sünni Mehmet Görmez’den fetva istiyorsunuz. Hani o Mercedesli özel uçaklı Diyanet Reisi’nden. Mesela Ezidilerden nefret ediyorsunuz. Her konuşmanızda hakaret ediyorsunuz. Yazık değil mi o insancıklara. Kendi dinine dindaşına yapılmasını istemediğinizi neden başkasına yapıyorsunuz? Ayıp değil mi? Yandaşınız olmayan herkesten ama herkesten nefret ediyorsunuz. Madenlerde can vermiş işçilerin yakınları eğer size öfkeliyse polisinize coplatıyorsunuz. Sizin gibi olmak istemeyen kim varsa hepsinden nefret ediyorsunuz. Kadınlardan, işçilerden, hattâ burjuvalardan. Kürdün hak hukukuna sahip çıkanından hattâ mütedeyyin Sünnilerden nefret ediyorsun. Ermenilik affedilecek bir “şey” de olsa en azından Eşcinseller gibi insandan sayılmıyor değiller nazarınızda. Başı dik kim varsa polisi, tomayı gönderiyorsunuz üzerine! Tankınız, topunuz, polisiniz, askeriniz, koskoca devletiniz var. Ama kendinizi mazlum görüyor, meydanlarda gazladıklarınızı zalim ilan ediyorsunuz. Kendinizi kandırmaya o kadar alışmışsınız ki Ortadoğu’nun yükselen zalimi olduğunuzu göremiyorsunuz. Peki, ben kimim: Karşınızda sadece bir zerreyim Sayın Erdoğan. Zalimin zulmüne karşı sığınacağım insanlık onurumdan başka neyim var ki! Çok şükür bir de artık HDP!
HDP’den nefret ediyorsunuz! Neden mi? Şaşıracaksın ama cevap siyasi değil insani. Çünkü o sizden nefret etmiyor. Çünkü HDP, kimseyi ayırmadan konuşuyor. Çünkü HDP ister AKP’ye oy versin ister MHP’ye bütün ezilenleri kardeşi biliyor. HDP mucizesi; bir hareketin azınlık partisi olmaktan çıkıp ezilenlerin çoğunluğu partisine dönüşmesidir ama daha da önemlisi İlk kez kimseyi düşmanı ilan etmeyen bir siyasi dil meydanlardan ses veriyor. İşte buna katlanamıyorsunuz Sayın Erdoğan. Rakibiniz sizin dilinizle konuşmuyor. Bel atına vurmuyor. Hani denir ya hep. Fena hâlde pozitif siyaset yapıyor.
Partiniz on yılı aşkın süredir iktidarda Sayın Erdoğan. Eski Rejim o kadar kirliydi ki ilk yedi yıl iktidardan düşmemek için yaptığınız demokratik girişimleri tabii ki destekledim. Mesela Ermenistan’la ilişkiler, mesela Kürt sorunu. Kendi ağzınızla söylediniz bu ülkede azınlıklara faşizm uygulandığını. Ama aynı yıllarda işçiler daha çok öldü, kadınlar daha çok öldürüldü! Çünkü vahşi kapitalisttiniz. Parayı insandan daha çok seviyordunuz. İşçiler ölürdü. Fıtratlarındandı. Umursamıyordunuz. Çünkü kadınların görevi sadece analıktı. Yerleri evi olmalıydı. Yine de referanduma evet dedim. Eskisinden daha güzel bir şey olur umuduyla. O ürkek umudumuzu Sünni faşizmin karanlığında boğduğunuz Sayın Erdoğan. Sandıkla geldiniz. Sandığı başımıza geçirdiniz ama şunu bilin ki sandıkla gideceksiniz. Bunu biliyor ve önlemek için fena şeyler yapabileceğinizin işaretlerini veriyorsunuz. Herkes seçime şüpheyle bakıyor Sayın Erdoğan. Oylarının çalınacağını düşünüyor. Herkes bir savaş çıkarabileceğinizi düşünüyor. Çünkü siz ve partiniz iktidardan düşmemek için hepimizi yakacak kadar gözünüz dönmüş durumda. Ama siz de şunu bilin ki oylarımızı çaldırmayacağız Sayın Erdoğan ve içte ve dışta hiçbir kirli savaşın askeri olmayacağız.
Biliyor musunuz sizden nefret etmiyorum. Tamam hoşlanmıyorum. Ve yüzünüzü görev süreniz bitince ne bir daha görmek ne de sesinizi duymak istiyorum. Ama nefret değil bu kesinlikle. Çünkü siz bana, çocuklarıma, yakınlarıma ve sizden farklı olana hayat hakkı tanımıyorsunuz. Ben bir zamanlar çocuklarım gazlanmasın, gelecekleri basit bir eyleme katıldı diye karartılmasın diye AB standartları çerçevesinde yaptıklarınızı destekledim, partinize uygulanan anti-demokratik tüm uygulamalara karşı çıktım. Sizse Berkin çocuğun küçük ölü bedenini ve onun yoksul anasını yuhalatabildiniz meydanlarda. Öyle bir kötülük tohumu ekmeğe kalktınız ki dindar dostlarımla beni düşman etmek istediniz. Olmadık biliyor musunuz? Dindar Sünnilerle düşman olmadık. Kemalistlerle düşman olmadık. MHP’lilerle bile düşman olmadık. Derdimizi anlatmaya çalıştık. Bakın HDP kendini anlatıyor. Anlattıkça seviliyor. Sevildikçe barajı geçmekle kalmıyor oyunu yüzde 15’lere taşımaya başlıyor. Çünkü insandan, vicdandan, haktan, adaletten bahsediyor. Herkes için özgürlük istiyor. Sadece kendi seçmeni için değil. Herkes için. Ezilenlere kimlik sormuyor ve ilk kez adını tüm Türkiye’ye yazdırıyor.
Ama siz Sayın Erdoğan, birbirimize kastedelim diye konuşuyorsunuz meydanlarda. Birbirimize yumruk sallayalım, kurşun sıkalım istiyorsunuz. Bunu yapmayacağız. Nasıl ki sizi başkan yaptırtmayacaksak birbirimize de düşmeyeceğiz. Türkiye halkları birbirine düşman olmayacak. Derdini sandıkta anlatacak. Haktan, adaletten, mazlumdan yana bir ruh yükselecek bu kez seçim sandıklarından.
Peki, oy oranı önemli mi? Tabii ki önemli. Ama şunu bilin ki Sayın Erdoğan; Hz. Muhammed, İslamiyet’i tebliğ ettiği gün, evet tam da o gün Mekke’de bir sandık kurulsaydı sahiden kime kaç oy çıkardı hiç düşündünüz mü? Yoksa siz o zaman Ebu Lehep’in yanında mı yer alırdınız? Vicdan adalet özgürlük ve eşitliğin sandığı olmaz Sayın Erdoğan. Siz Berkin’in anasını o meydanda yuhalatmayacaktınız. Siz Bakara’ya makara diyen o bakanı ve hırsızları divandan kaçırmayacaktınız. Siz İslam’ı elinizde oyuncak yapmayacaktınız!
Biliyor musunuz on üç yıllık iktidarınız boyunca çok insanın canı yandı bu ülkede. Gezi’de gencecik çocuklar can verdi. Roboski’de gençleri parçalayan pilotları bizzat tebrik ettiniz. Kobene düşsün diye kimbilir kaç rekât namaz kıldınız. Şimdi TIR’larla IŞİD’li barbarlara silah gönderdiğiniz ortaya çıktı. İşçiler öldü iktidarınız döneminde. Somadaki katliamı bile Allah’a bağladınız. Biz zerreler yoksullaştık, öldük, gazlandık, coplandık, en hafifinden neşemizi yitirdik umudumuzu sonra. Ama iki kaybedeni var ki, sizin döneminizin telafisi pek kolay görülmüyor.
İlk önce Ahlak kaybetti. Kötülük, hırsızlık, üçkaatçılık, rüşvetçilik, ilkesizlik, vicdansızlık yani ahlaksızlık yükselen değeri oldu ülkenin. Kim daha ahlaksız ve soytarıysa makam mevki ve ihale sahibi oldu. Markar Esayan, Muhsin Kızılkaya, Orhan Miroğlu, Ethem Sancak, Etyen Mahçupyan sizin döneminizin insan modelleridir. Banka hesapları şiştikçe insanlık çürüdü. İyilik kokuştu. Yazık ettiniz. İkincisi İslami değerler yozlaştı. Azla yetinen mütevazı, alçak gönüllü o sakin mütedeyyinler gitti yerine açgözlü, para ve lüks çılgını Sünni dindarlar geldi. İslam İslamcıların elinde saygınlığını neredeyse yitirdi. Takvayı, şirketlerinin sermaye artışı sanan bir Müslümanlar grubu çıktı ortaya.
Sayın Erdoğan, sizin gözünüzde bir zerreyim. Karşınızda esamim okunmaz. Ama büyük insanlığın içinde bir zerreyim ben. Vicdanım, adalet isteyen bir ruhum ve sömürüye karşı bir aklım var. Kendim için istediğimi herkes için isteyen bir yüreğim var. 7 Haziran akşamı bu topraklar artık özgürlüğe, eşitliğe, dayanışmaya saygı duyan, herkese hayat hakkı sunan bir partinin sandıktan çıktığına tanıklık edecek. HDP barajı yıkıp geçecek. Yüzde on ne ki diyenlere şunu hatırlatalım: Özgürlük de zulüm gibidir. Bulaşıcıdır. Özgürlük ve vicdan bu topraklara baharı kuşatan gelincik tarlaları gibi yayılacak.
Sayın Erdoğan, huzurlu bir zerreyim ben çünkü mazlumların safındayım. Sizi de bu saflara çağırıyorum.
Seçimlerde oyunuza talibim. Neden bu kez HDP’yi denemiyorsunuz? İnanın kendinizi uzun süredir ilk kez iyi hissedeceksiniz! Söz kimseye söylemem kime oy verdiğinizi.
Biraz nefretten uzaklaşıp sevgiyle tanışmaya ne dersiniz?