
Seyirci kalmayın…
Dün (27 Mart) Dünya Tiyatro Günü idi. Dünyanın dört bir yanında tiyatro sahnelerinde kutlandı; bizde ise Çağlayan Adliyesi’nin önünde. Çünkü, dünyanın hiçbir yerinde, ülkenin en büyük sanat merkezi yedi yıl gibi bir süre kapalı tutulmuyor, çürümeye terk edilmiyor…
Siyasi iktidarın sanat düşmanlığının tipik bir göstergesi bu. Yalnızca AKM mi? Muammer Karaca Tiyatrosu kapatıldı; deprem tehlikesi gerekçesiyle. Yerine ne yapılacağını hep birlikte göreceğiz. DT Taksim Sahnesi yıkıldı. Yerinde bir otel yükseliyor. Ankara’da Akün ve Şinasi sahneleri son mevsimini yaşıyor. Çünkü satıldılar…
Bütün bu olup bitenlere karşın, İstanbul’daki tiyatro topluluklarının sayısı hızla artıyor. Apartman dairelerini, garajları sanat mekânlarına dönüştürüyor genç tiyatrocular. Devlet desteği verilmese de, ellerindeki kıt olanaklarla mucizeler yaratıyorlar.
Biz de, sanata karşı şiddet uygulanan bir ortamda, bu yılki PERA FEST’in temasını “Şiddete Karşı Sanat” olarak belirledik ve programın omurgasını bağımsız tiyatrolarımızla el ele vererek oluşturduk.
Bir tiyatro mevsimi içinde İstanbul’da 400’e yakın oyun sergileniyor. Dünyanın pek az kentinde rastlayabilirsiniz bu duruma. Nedeni ise çok açık… Baskılara karşı sanat emeği ile direniyor tiyatrocular…
Elbette, aralarında aceleye getirilmiş oyunlar, yetersiz metinler, özensiz rejiler var; ama çok iyi işler de çıkıyor. İşte bu çok iyi işlerden bir seçki sunuyoruz PERA FEST’de… Temamıza uygun oyunlar arasından yapılmış bir seçki. Birkaç oyunu daha programa dâhil etmek isterdik, ama tarihleri uymadı. Adları anmak isterim: Tilbe Saran’ın Pürtelaş Tiyatro’sunun “Savaş”, D22’nin Kürt sorununa değinen çok başarılı oyunu “Yirmibeş”, Tiyatro Hal’in Ortadoğu’daki şiddeti ele alan “Sabır Taşı”, Tatavla Sahne’nin “Cadı Kazanı”, Talimhane Tiyatrosu’nun “Yazar” ve Talimhane- Arcola Theatre ortak yapımı “Şarapnel”… Hepsi de, festivaldeki oyunlar gibi, şiddet olgusunu farklı açılardan irdeleyen yapıtlar.
Gelelim, PERA FEST 2015 kapsamındaki oyunlara… BiTiyatro’nun “Kırmızı, Siyah ve Cahil”i, İngiliz tiyatrosunun ustalarından Edward Bond’un şiddet olgusunu tartışan en önemli oyunlarından biri… Tiyatro Pol’ün “Teklif”i genç tiyatrocuların, yazıp, sahnelediği çok başarılı bir oda tiyatrosu; aile içi şiddet ve duyarsızlık üstüne… Merve Engin’in nüanslı oyunculuğuna bir kez daha tanık olduğumuz Tiyatro Neki’nin “Kesit”i… Ayşe Lebriz Berkem’in rejisinden bir Matei Visniec oyunu,Tiyatro Rampa’nın “İlerleme Kelimesi Annemin Ağzında Feci Yanlış Tınlıyordu” ve savaşın dehşeti üstüne bir oyun daha, Meltem Cumbul’un başarılı rejisiyle faşizmin şiddetine bir bakış, Martin Sherman’ın “Bent”i (bu akşam izleyebilirsiniz).
Önümüzdeki günlerde, bağımsız tiyatrolarımızın geçidi devam edecek. Rampa’da Büyülü Sahne’nin “Kadın Oyunları”, İkinci Kat’ta Emrah Serbes’in “Üst Kattaki Terörist”i, Garaj İstanbul’da sergilenecek GalataPerform’un “Aşk ve Faşizm”i, Kumbaracı 50’de Berkay Ateş’in metni, Ayşenil Şamlıoğlu’nun rejisi ve Suriyeli oyuncu Amal Omran’ın performansı ile Altıdan Sonra Tiyatro’nun “Hak”, Tiyatro Hal’de Iraz Yöntem’in yazdığı ve Güney Zeki Göker’le birlikte sahnelediği “Kırmızı” ve Zeynep Özyağcılar’ın kurduğu gencecik bir tiyatro, Tiyatro Martı’dan “Uçlar”… (Festival programına facebook/PERA FEST 2015 sayfasından ulaşabilirsiniz).
Bu kadar fazla sayıda oyunun “şiddet” teması üzerinde odaklanması bir rastlantı olmasa gerek. İçinde yaşadığımız şiddet toplumunun, soluduğumuz şiddet kültürünün bir sonucu…
Son söz olarak, tiyatromuzun başına gelenlere seyirci kalmayın derim… Seyirci tiyatrosuna sahip çıkmazsa AKM’yi de yıkarlar, demokrasiyi de…
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: