Çarşamba , 13 Mayıs 2015
Anasayfa » Yazarlar » Sihirbaz
Sihirbaz

Sihirbaz

Sigmund Freud, “Başlangıçta, sözler ve sihir aynı şeydi” demişti.

Psikanaliz, 19. yüzyılda, “mantık” ile açıklanamayan en önemli olguyu, yani insan doğasını, bilimle açıklamaya çalıştı. Freud da, sihir ve kelimeler arasındaki ilişki üzerine düşünüyor, bağ kurmaya çalışıyordu.

Freud’un deyişle, “Sözlerin, sihirli bir gücü var. Dünyanın en büyük mutluluğu veya üzüntüsüne neden olabilirler; bilgiyi, hocadan öğrenciye geçirebilirler. Hatip de, dinleyicisini etkileyecek ve onların kararlarını belirleyecek güce sözcükler aracılığıyla sahiptir… Kelimeler, tüm insanların hareketlerini yönlendirebilir ve en güçlü duyguları uyandırabilir”…

  1. yüzyıldan 21. yüzyıla geldiğimizde de, özellikle “politika” deyince, hâlâ aynı meseleden bahsediyoruz…

Siyaset, ideal olarak, insan hayatını kolaylaştırmak, insanların sorunlarını çözmek için var. Ama insanlar nedense, kelimelere ve “hatibin” gücüne, tutkun. Politikada hâlâ liderler, en önemli etken. Liderlerin sözleriyle yarattıkları evrenlerde yaşıyoruz; özellikle de “karizmatik” liderlerin yükseldiği ülkelerde “liderlerin sözlerinin” büyüsü çok güçlü oluyor.

Tıpkı Türkiye gibi, uzun süre yaşadığım diğer ülke Macaristan da, “karizmatik liderliğin” yoğun etkisi altında.

Macaristan başbakanı Orbán’ın, “inatçı”, “dediğim dedik” karakter yapısı, onun en büyük de “meziyeti” sayılıyor politikada.

Erdoğan gibi Orbán da, kendine bir “siyasi gerçeklik” yaratıyor ve yarattığı “gerçeklik” yönettiği ülkenin politik iklimini baştan aşağı belirliyor, gerekirse değiştiriyor. Bu üslup, ülkenin siyasetini, adeta liderin oyuncak gibi oynayabileceği bir hamur kıvamına getiriyor.

Bu ortam da, “sözlerle” yaratılıyor. Egemen liderin sürekli konuştuğu, hitap ettiği halkı büyüsü altına aldığı iki ülke Macaristan ve Türkiye.

Geriye dönüp bakınca…

Erdoğan gibi Orbán için de, 2009 kilit bir yıl oldu; iki lider de, o dönemde partilerini ve kendi liderliklerini yeniden biçimlendirecekleri vizyonu oluşturdular. Orbán, o sene yaptığı bir konuşmada, “Macaristan’ın baskın bir merkezî gücün kontrolü altına girmesi gerektiğini” söylemişti. Ülkenin, Sovyet dönemi ve onun öncesinde Dünya Savaşları’nın ağır mirasından kopması ve 1989’da yapamadığını yapıp “gerçek bir dönüşüm geçirebilmesi” için, bu “baskın egemen güce” ihtiyacı vardı. Bu güç de, tabii Orbán’ın kendisinden başkası değildi.

Partisi Fidesz, ezici bir oy çoğunluğuyla, “Yeni Macaristan” vizyonu ve vaadiyle 2010’da iktidara geldiğinden beri, ülkedeki siyasi dengelerin tümü alt üst oldu. “Milli iradeyi” temsil ettiğini iddia eden Fidesz, parlamentoda sahip olduğu çoğunluğu, seçim kanunlarından anayasaya, ülkenin siyasi, idari ve hukuki sistemini dilediği gibi şekillendirmekte kullandı.

Gerek kamu, gerekse de özel medya kurumları, hükümet hegemonyası altında tekelleştirildi. Devlet televizyonundaki haber kuşağında, Fidesz iktidarına kadar Macaristan’da seçilmiş iktidarları denetlemedeki en önemli güç olan Anayasa Mahkemesi’nin Orbán’ı eleştiren üyelerinin yüzlerinin “şeklen çarpıtılması” dahi sözkonusu oldu.

2011’de de, Macaristan’ın dönem başkanlığı başlarken, Avrupa Birliği’ne “hediye” olarak, Lívia Pápai adlı bir sanatçının dokuduğu, 220 metrekarelik dev bir halı yollandı. Bu halıdaki figürlerden biri, Macaristan’ın 1. Dünya Savaşı öncesi, bugünkü Romanya, Hırvatistan, Slovakya, Slovenya topraklarını da içine alan “büyük ülke” olarak tasviriydi.

Orbán, kendi ifadesiyle, Macaristan’ı bastırmaya çalışan güçlere karşı bir “Kurtuluş Savaşı” açtı. AB, ABD, IMF, Birleşmiş Milletler… Tüm bu “güçlere” karşı, “bağımsızlık savaşı” verildiği vurgulandı.

Türkiye’de de, Macaristan’da da, politik ve toplumsal gücün odağında, bir tek “sihirbaz” var. Kendi gerçekliğini yaratan ve bu inşa edilmiş “gerçekliği” izleyicilere yansıtan, onları bu “gerçekliğin” “sahici” olduğuna inandıran bir sihirbaz.

Milletçilik”, “sağ”, “sol”, “liberallik”, “muhafazakârlık”, “merkez”, “ideoloji” kavramlarının bir şey ifade etmediği yeni bir siyasi iklim sözkonusu. Çünkü aslında bu yeni politik düzende, siyaset de bitmiş durumda.

Tek bir şeyin “geçerliliği”, “gerçekliği” var; o da “sihir”.

Sihirbazların, sözleriyle yarattığı illüzyonun içinde yaşıyoruz.

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Etiketler:

Hakkında Sezin Öney

Sezin Öney