
Sürdürülebilir OHAL
Bilmem farkında mısınız? Son zamanlarda hiç aklımıza gelmeyecek kimi isimlerin, enteresan cümleleri, günlük gazete adı altında basılan renkli kâğıtları süslemeye başladı. Mürekkeplerini iktidarın damlattığına şüphe dahi etmediğimiz kimi kalemler kısık ve titrek bir sesle çok odalı, haddinden fazla korunaklı devasa yapıya seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Kimisi müzakere diyor, bir diğeri sesimizin tonunu bir parça düşürsek nasıl olur diye kendi kendine sorular soruyormuşçasına mesaj vermeye çalışıyor, ötekisi ise birazda olsa tansiyonu düşürmenin faydalı olacağını salık vermeye çalışıyor.
Bu alışılmışın dışında kurulan cümlelere ilk rastladığım anlarda sehven yazılmışlardır diyerek üzerinde çok da durmadım. Ancak sayıları yavaş da olsa artmaya başladı. Hâl böyle olunca, hata ya da “yüce devletlûya” bir karşı çıkış olsaydı çoktan ipleri çekilmişti diye de düşünmeye başladım. Dahası, naif diye yaftalanmayı da göze alarak kimi yerlerde samimi olabileceklerini de aklıma getiriyorum.
Ancak bu durumda şu soruyu sormaktan da kendimi alı koyamıyorum; “kuzum siz saf mısınız?”
Siz zannediyor musunuz ki ülkede ardı arkası kesilmeyen krizlerden sadece sağda solda sakız parası kadar döviz biriktiren çokbilmiş cahiller faydalanıyor?
Fark etmiyor ya da bilmiyor olamazsınız ama ben bir kere daha yüksek sesle söyleyeyim. Hemen hepinizin figüranlık da olsa rol almaya çalıştığınız, mevcudiyetinizi de borçlu olduğunuz o krizler, önünde el pençe divan durduğunuz yapının sürdürülebilir olmasını sağlıyor. Hattâ ekonominin yarınının ne olacağını kestiremediğimiz, demokrasinin sadece siyaset bilimi bölümlerinde kavram olarak yer aldığı, özgürlüğün devrimci sloganlarla sınırlı kaldığı bu coğrafyada o krizler iktidarın can simidi.
Yoksa Allah aşkına lütfen elinizi vicdanınıza koyarak, aklınızı başınıza toplayarak cevap veriniz; faiz lobisi absürtlükleri, Almanya’nın bizi kıskanıyor olması saçmalıkları, paralel çete soytarılıkları, hepsinden de öte delilleri dahi “ekmek” yediğiniz kâğıt parçalarından toplanan aslı astarı olmayan fantastik film senaryoları boş yere mi üretiliyor?
Peki, son günlerde Meclis içerisinde sonucu yaralanmalara, ayılıp bayılmalara neden olan kavgalarla savunulan, kendisini iç güvenlik paketi zanneden, ancak gerçekte sürdürülebilir OHAL hedefleyen çağdışı yasa neden gündemimizde?
İktidar vekilleri bunu sadece bir dönem daha ceylan derisi koltuklarda oturmak için mi “ölesiye” savunuyorlar?
Siz zannediyor musunuz ki savcının isteği olmadan 48 saate kadar çırılçıplak hâlde gözaltına alma yetkisi veren, polisin silaha davranmasını çocuk oyuncağına dönüştüren, çıkmayan boyalarla insanları belirsiz bir şekilde fişleyen, valilere sürgün yetkisi dâhil olmak üzere günümüzün temel yaşam haklarıyla bağlaşmayacak yetkilerle donatıp onları “sultanın adamı” yapan bir yasa tasarısı spor olsun diye mi hazırlandı?
Niyet çok açık ve net!
Artık birileri için işler eskisi kadar iyi gitmiyor. Anlaşılan yarın için öngörülen senaryolar da pek parlak değil. Her zorluğun üstesinden gelen(!), dünyayı tek başına dize getiren(!) kutlu lider için sıkıntılı zamanlar yakın olsa gerek.
Sürdürülebilir kalkınmayı, demokrasiyi ve özgürlüğü sandıklara kilitleyen yapının son ve en büyük numarası sürdürülebilir kriz ve OHAL.
Çincede krizin fırsat anlamına geldiği iddia edilir. Bilemem doğru mudur değil midir?
Ama görüyorum ki günümüz Türkiye’sinin muktedirlerinin literatüründe kriz iktidar devamlılığı demek.
O nedenle siz bu işlere iyisi mi hiç bulaşmayın. Ucu size de dokunabilir neme lazım.
twiter: @ahmeterdiozturk
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: