Pazartesi , 6 Nisan 2015
Anasayfa » Yazarlar » Sürgün mü şefkat mi: Antalya’ya gitmeyin!
Sürgün mü şefkat mi: Antalya’ya gitmeyin!

Sürgün mü şefkat mi: Antalya’ya gitmeyin!

…Ne yazık ki,

Şefkatin temellerini atmak isteyen biz,

Kendimiz şefkatli olamadık

 

Bertold Brecht’in 1938, “To Posterity” (=geleceğe, gelecek kuşaklara) şiirinden. (Maalesef benim çevirim).

Ülkesi Almanya’da faşizm yükselir, SSCB’de devrimi yapanlar birbirini ve hattâ binlerce köylüyü öldürmekte, Zinoviev asılmış, Trotsky sürülmüş, Avrupa’da hemen her ülkeden kovulmuş, sığınacak bir yer ararken yazmış Brecht bu satırları. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde.

İktidara gelirken AKP de şefkat getirmeyi vaat etmemiş miydi- derinlerde bir yerde duygu- yol bu değil miydi?

Hiç olmazsa toplumun o güne kadar dışlanmış- aşağılanmış kesimine nefes aldıracak, inancını- bilgisini- dilediği hayatı sürdürmesini sağlayacak olanakları sağlamak istememiş miydi AKP?

Ya şimdi?

Paralel” avında, ulusalcı, Kemalist ve aydın peşinde, gazeteci izinde, kadınların çocukların mecburiyetlerinin, yasakların, beton kentlerin, tayin ve işten çıkarmaların, adalet sistemini altüst etmenin peşinde…

Üstelik bir de savaştan Türkiye’ye sığınan Suriyelileri, kışın şu buz günlerinde kentlerden, gözlerden uzak, doğuda bir yerlerde çadırlara sürmekte.

Menderes Türel ile başlayan Suriyelilerin kentlerden sürülmek istenmesi, başka belediyelerin buna katılması, bir konvoy Suriyelinin –kendi arzu ve ihtiyaçları sorulmadan– kamyon ile İstanbul’dan doğuya, bilinmeyen bir yere götürülmesi… Bunları şefkate nasıl sığdıracağız?

Antalya Valisi Muammer Türker İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma şu cümleyi sarf etmiş, maalesef: “Prensip olarak Suriyelilerin kentte kalıcı olmasını istemiyoruz.”

Eh, Alman, Nazi rejimi de yüzyıllardır orada ve Polonya- Macaristan- Avusturya gibi işgal ettiği her yerde yaşayan Yahudileri, Slavları, Romanları, engellileri, komünistleri, eşcinselleri istemiyordu.

Son bir kararname ile MGK Genel Sekreterliği görevinden iki ay önce Antalya Valiliği’ne atanan Türker, kahvaltıya davet ettiği gazetecilere, Antalya’da on bin dolayında Suriyeli bulunduğunu, Suriyelilerin kenti terk etmeleri noktasında tebligat yaptıklarını belirterek, “Suriyelilerin Antalya’da kalıcı olmaması planlanıyor” diyerek, özrü kabahatinden büyük, şunu eklemiş: “Antalya’nın özelliğinden dolayı sadece Antalya’ya sağlanmış bir imtiyaz bu.

Yaşadığım hiç bir şehir- kasaba- köy- mezraya böyle bir imtiyaz verilmesin. Asla! “imtiyaz” falan değil, korkunç bir ırkçı siyaset bu.

Misafir istemeyen, yabancı sevmeyen, dikenli tellerle sınırları kapatılmış kale- kent!” Benden uzak olsun!

Kimse tatil için oraya gitmesin, oteller, çarşılar, dükkânlar boş kalsın da, boykot görsün Antalya yönetimi.

Durumu tersine döndürelim: Vali Bey, ya günün birinde sizi de (bu dedikleriniz, ya da belki doğduğunuz yer, belki dinî inancınız veya etnik aidiyetiniz, ya da vatandaşı olduğunuz ülke nedeniyle, mesela) “İstenmeyen Adam” ilan edip kentten sürmek isteseler?

1933’lerin faşist uygulamalarından damlalar bir süredir Türkiye’ye akmaya başladı! Yağmur, ardından fırtınaya dönüşme eşiğinde. Yıllar sonra da, Antalya valisi, belediyesi ve maalesef, fikri sorulmayan halkı bile bu korkunç, ırkçı karar ile anılacak. Ciddi tarih kitaplarına geçecek; 1915 tehcirinin, 1942 Varlık Vergisi’nin, 1964 Rumların sürgününün geçtiği gibi.

Suriyelilere tebligatta şöyle deniyormuş: “Antalya’yı terk edin”!!!.

Irkçılık bu ırkçılık; bilmem anlıyor musunuz valiler, belediye başkanları, bakanlar, bakanbaşı ve cumhurun başı??? Hani insan sevginiz, yumuşak kalbiniz, ünlü Anadolu misafirperverliğiniz, sarmalayıcı kollarınız, şefkatiniz nerede?

Memlekette -köyde- kasabada, hatta kimi zaman kentlerde bile bir kapı çalarsınız, “Yemek yiyoruz, buyur, sen de gel, beraber yiyelim” der, gece de yatak sererler. Âdettendir.

Diyemezseniz bu ülkeyi yönetmeyin!

*

Change.org’da bir dilekçem var: Ltf. Okuyun belki imzalarsınız: http://www.change.org/p/tüm-türkiye-anakent-belediye-başkanları-ve-iç-işleri-bakanı-suriyeli-göçmenler-türkiye-nin-hiç-bir-kentinden-sürgün-edilmesin-istedikleri-yerlerde-yaşasın

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Hakkında Semra Somersan

Semra Somersan
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirdikten sonra Fulbright bursu ile gittiği ABD’de Sosyal Psikoloji’den yüksek lisans, Antropoloji’den doktora aldı. Türkiye’de Nokta Dergisi ve Cumhuriyet Gazetesi’nde araştırmacı gazetecilik çalışmalarından birkaç ulusal ödül aldı. Daha sonra İstanbul Bilgi Universitesi’nde akademik kariyere devam etti. Halen serbest gazetecilik yapıyor ve araştırmacı olarak çalışıyor.