Cumartesi , 4 Nisan 2015
Anasayfa » Yazarlar » Suriyelileri kentlerden sürmeyin efendiler!
Suriyelileri kentlerden sürmeyin efendiler!

Suriyelileri kentlerden sürmeyin efendiler!

Açık, misafir-sever toplum.

Yeni yıl için tek dileğim.

Suriyeli savaş göçmenlerini kentlerden sürgün etmeyen;

Savaş içindeki ülkelerden bize gelenleri korumaya alan, bakan, besleyen, okutan, iş bulan;

Yıllardır savaşan Kürt gerillalarını evlerine teslim etmek üzere, barış için tüm gerekli koşulları en kısa zamanda yerine getiren;

En yüksek mercileri eleştiren 16 yaşında çocukların yanağını okşayıp, “haklısın, bir daha sefere doğru olanı yapacağım” diyebilen;

Böyle dediği için sadece tepedeki yöneticilerin değil, hemen herkesin eleştirilere açık ve tahammüllü olduğu;

Lokantalarda bozuk yemeklerin özür dilenip derhal değiştirildiği, bozuk mallar iade edildiğinde dükkân sahiplerinin asla itiraz etmediği;

Bunu bildiğimiz için de insanların söylediğini can kulağı ile dinlediğine, tüm eleştirilere kulak verdiği, onları ciddiye aldığına emin olduğumuz;

Hükümeti yönetenlerin ne konuda olursa olsun, haftada en az bir kitap okuduğu;

Kendi biyografisini, ülke ve dünya tarihini anlamaya- öğrenmeye çalışan, bunun için de söylediklerini ciddiye aldığımız;

Genel kültür düzeyi epey yüksek bir iktidar yapısı olan;

Böyle olduğu için, halkının da çok okuduğu, öğrenmeye meraklı, dünyaya ve misafirlere, hatta kalıcı misafirlere de kapısının ve kalbinin açık olduğu;

Kendinden farklı kültürlere/ insanlara aklını- bağrını açan;

Tarihi ile yüzleşmeye hazır olduğunu bildiğimiz;

Geçmişin hatalarını, soykırımları, haksız yargılama ve toplu ve tekil öldürmeleri, katliamları, faili meçhulleri çok ciddiye alan, bunları araştırtıp adil bir şekilde yargılamaya önayak olarak sonuçları tüm yurttaşlar ile paylaşan;

Böyle olduğu için ister 100 yıl, ister altı ay, isterse altı gün önce yapılmış hatalar için özür dilemekten çekinmeyeceğini bildiğimiz;

Kimsenin kimseyi gizlice dinlemediği; interneti yasaklayamadığı; görüntülü ve görüntüsüz iletişim araçlarında neler yazılıp konuşulduğuna asla bakmadığı ve karışmadığı;

Kadınların kaç çocuk yapması, kürtaj olup olmayacağı, çocuğunu nasıl doğurması gerektiği ve ne yiyip- içtiğine karışılmadığı;

İstediği her yerde bol kahkaha atabildiği;

Okullarda çok sayıda seçmeli ders olduğu, ama kimin ne seçeceğine kimsenin karışmadığı, aile- çocuk arasında kararlaştırıldığı;

Böyle olduğu için de isteyenin Osmanlıca, dileyenin Arapça veya Mandarin Çincesi veya Quechuaca öğrendiği ve herkesin en az iki “yabancı” dil bildiği;

Sokaklarda, park, kafe ve meyhanelerin bol olup hiçbir şeyin yasaklanmadığı;

Orhan Pamuk’un “Kafamda bir Tuhaflık” isimli yeni çıkan kitabını okuduktan sonra Osmanlıların, şarap değil ama bir oturuşta, peş peşe on bardak boza içerek sarhoş olduğunu öğrenen cumhurbaşkanının, ne boza, ne şarap, ne de rakıyı yasakladığı;

Bunun için de gençlerin sokaklarda kimseyi rahatsız etmeden içebildiği; sarhoşların da kimseye dokunmadığı;

Polisle yüzleşmesi gereken, “suç işlediği düşünülen” kişilerin evlerine sabaha karşı baskın yapmak yerine, medenice, davetiye ile savcılığa çağrıldığı;

Kimsenin avukatsız tutuklanmadığı, sorguda canının asla acıtılmadığı;

Bunu bildiğimiz için de el- kol sallayarak ifade vermeye gittiğimiz;

Orkestraları imamların değil müzisyenlerin, tiyatroları aktörlerin yönettiği;

Bataklığa havalimanı, ormanlığa köprülerin yapılmadığı;

Tek bir ağacına dokunulmayan, tarlaları barajlarla yok edilmeyen, maden ocaklarının ve nükleer enerjinin yasaklandığı; kömürsüz ve güneş enerjisi ile ısınıldığı;

Yabancıları hoş karşılayan, geldiklerinde onlara çok çeşitli ikramda bulunan ve bağrına basan açık toplumdan;

Yabancı ülkelere gittiğimizde bizi de hoş ve sevecen karşılayacaklarına emin olduğumuz;

Suriyelileri kentinden ve kalbinden uzaklaştırmayı aklının ucundan geçirmeyen;

Menderes Türel gibi onları istemeyen, festival eğlencelerini yasaklayan belediye başkanlarının, bir daha seçilemeyeceğine neredeyse emin olduğum bir ülkede yaşamak istiyorum!

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Hakkında Semra Somersan

Semra Somersan
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirdikten sonra Fulbright bursu ile gittiği ABD’de Sosyal Psikoloji’den yüksek lisans, Antropoloji’den doktora aldı. Türkiye’de Nokta Dergisi ve Cumhuriyet Gazetesi’nde araştırmacı gazetecilik çalışmalarından birkaç ulusal ödül aldı. Daha sonra İstanbul Bilgi Universitesi’nde akademik kariyere devam etti. Halen serbest gazetecilik yapıyor ve araştırmacı olarak çalışıyor.