
Utanç barajıyla son seçim mi
Bu seçimlerin yüzde on utanç barajının tarihe gömüldüğü seçim olmasını dileyen milyonlarca insan var. Bu insanların hepsi HDP’ye oy vermeseler bile HDP’nin barajı yıkmasıyla bu utancın aşılmasını diliyorlar.
Seçim meraklılarının ellerinde bazı tahminler dolaşıyor. Hepsinde kilit, HDP’nin barajı geçmesi veya geçmemesi. HDP barajı geçer, MHP yüzde 15’in üzerinde bir oy elde eder, CHP de yüzde 26 veya üzerini yakalarsa, AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesi zora giriyor.
Bu arada barajın yarattığı haksızlığı ve bundan beslenme fırsatçılığını eleştirmeyi unutmuş görünüyoruz. AK Partililerin bu haksızlık sayesinde büyük çoğunlukla iktidara geldiklerini, bedavadan kazandıkları vekilleri ahlaki mesele etmeme esnekliklerini eleştirmekten vazgeçtik.
AK Partililer, o kadar haksızlık yaptılar ki, yüzde on barajını eleştirmeye sıra gelemiyor. Eleştiri yerine fiilen barajı aşmak tek geçer yol hâline geldi. Ne de olsa karşımızda haksızlığı kendisine hak gören bir parti var.
Bu arada bir dönem yüzde on barajına takılan MHP ve CHP’den sadece CHP, barajın kaldırılması konusunda ilkesel tavır takınıyor. MHP ise, pek çok konuda yaptığı gibi, bu konuda da Kürtlere endeksli bir “istemeyiz” tavrı üretiyor. Aslında bunun anlamı çok basit: Baraj Kürleri durduracaksa kalsın; biz bile baraja takılmaya razıyız!
İşte yüzde on barajının HDP tarafından aşılması bu yüzden de çok önemli. Barajın en önemli zararlarından birisi, baraj korkusu yüzünden oy verilen partilerin kendilerini değiştirme baskısı hissetmemeleriydi.
HDP’nin barajı aşması, özelikle CHP’de ciddi bir değişim baskısı yaratacak. Hattâ bu baskı çoktan yaratılmış durumda. CHP’nin kendisine oy veren genç seçmeni memnun edemediği çok açık. En son milletvekili listesi, kadın temsili bakımından çok olumlu bir görüntü sergilerken, gençlere “sıranızı bekleyin” mesajı veriliyordu.
CHP’nin seçim kampanyasında mutlaka öne çıkarması gereken üç unsur var: Önce ekonomi. Ardından her kesime güven verilmesi; yani barış içinde birarada yaşamayı öne çıkaran demokrasi vaadi. Tüm bunların ortak paydası ise gençlik olmalı. İşsizlik ve özgürlüğün kısıtlanması, en çok gençleri vuruyor.
CHP’nin uzun vadeli bir gençlik planı olmalı. Gençlerin seçimler için harekete geçirilmeleri ve parti örgütüne kazandırılmaları, parti için yaşamsal öneme sahip. Partinin geleceği buna bağlı. Partiye oy veren gençler, örgüte girmek istemiyorlar. Örgütte etkin gençler, dışarıda kalan gençleri çekemiyor, hattâ uzaklaştırıyor. Gençliğin örgütlenebilmesi için başka stratejiler geliştirilmeli.
HDP’nin listelerine baktığımızda, gençliğe alan açmaktansa, uzun yıllardır mücadele içerisinde olan sembol isimlerin tercih edildiğini görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında hem CHP’nin hem de HDP’nin Gezi dinamizmini yakalayamadıklarını görüyoruz.
HDP’nin sosyalist soldan listesine kattığı adaylar da bu görüşümüzü destekliyor. Aynı kimliğe sahip gençler tercih
edilebilirdi. Bu yapılmadığı gibi, sosyalistlerle iyi bağ kurabilen Sabahat Tuncel liste dışı bırakıldı. Oysa Tuncel’de de Demirtaş’ta olan karizma mevcut.
Bu dönem de gençliğin Meclis’e damgasını vurduğu bir dönem olamayacak. Kadın temsili açısından alınan önemli mesafeden sonra, sıra gençliğin mobilizasyonuna geldi.
HDP, bu seçimde yüzde 12’nin üzerine çıkar ve CHP’ye oy vermesi muhtemel gençlerden belirgin bir destek alabilirse, bir sonraki dönem, yüzde 15’ler bandına da oturabilir. Önümüzdeki dönemde, bu alanda çok büyük bir rekabete şahit olacağız.
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: