
Vatan hainleri
Bu memlekette ‘vatan hainleri’ hiç bitmez.
Her dönem devletin menfaatlerini hiçe sayan, kutsal davalarımıza ihanet eden, büyük yürüyüşümüze mani olmaya çalışan ‘vatan hainleri’ ile uğraştık durduk.
O kadar yasa koyduk, o kadar zindanlara tıktık ve o kadar öldürdük ki bu hainleri, eninde sonunda nesilleri tükenir diye bekledik.
Ama bitmiyorlar…
Üstelik bunlar fena hâlde işbirlikçiler.
ABD, Sovyetler. Avrupa Birliği, İsrail, İngiltere; seçin birini işte.
Mutlaka ipleri dışarıda olup kendi devletlerinin aleyhinde faaliyet gösterir bu hainler.
Abdi İpekçi’yi ‘vatan haini’ olduğu için vuran Ağca hakkında: “Hiç kuşkum yok, Ağca’yı Silahlı Kuvvetler’de yuvalanmış silahlı bir sağ örgüt kaçırdı. Bu örgüt cezaevi yöneticileriyle ilişki kurdu; birlikte bir plan hazırlandı ve plan gerçekleşti. Olay budur!” dedikten 16 gün sonra öldürülen Uğur Mumcu hangi ülkeye çalışıyordu hatırlayamadım şimdi.
Fakat bu beyanıyla kendi devletinin kurumlarını katillikle suçlayıp devletimizin sırlarını ifşa ettiğini, üstüne bir de bombalanarak öldürülüp itibarımızı fena hâlde sarstığını iyi hatırlıyorum.
Cemil Çiçek’in “İçimizdeki hainler bizi sırtımızdan hançerliyor” diyerek işaret parmağını uzattığı Hrant Dink vardı mesela.
Hem bu ülkenin ekmeğini yiyor hem de ihanet etmekte beis görmüyordu.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kafasına beyaz bere geçirecek kadar cinnet getirmesine sebep olacak şekilde öldürüldü.
Devletimizin hâlâ katillikle suçlanmasının önemli müsebbiplerindendir.
Pozantı Cezaevi’nde çocuklara yapılan cinsel istismar (taciz, tecavüz, insanlık dışı uygulamalar) haberini yaparak elâleme rezil rüsva olmamıza sebep olan kadrolu hainlerden Zeynep Kuriş’i unutmayalım.
Hemen tutukladık onu, bırakır mıyız?
Zeynep için mahkeme tutuklama gerekçesi olarak “devletin mahremiyetini ifşa etmek” demişti.
Tecavüzcü devlet görevlileri ya ceza almadı ya da terfi ettirildi ki dosta düşmana gücümüzü gösterebilelim.
Bu hainlik hikâyelerini sayfalarca çoğaltmak mümkün ama milli hassasiyetlerimize bir zeval gelir diye yapmayacağım.
Sonra kızıp vuruyoruz diye Vahşi Batı’da laf oluyor.
Üstelik bu mel’unlar sırf bizlere laf edebilmek için kendi içlerindeki hainlere ödül falan veriyorlar. Birkaç örnek vereyim:
Mesela 1969’da, askerleri Vietnam bataklığında vatanları için çarpışırken Seymour Hersh adlı gazeteci kılıklı hain, kalkıp yapılan My Lai katliamını (500 civarı köylü ABD askerlerince katledildi) haberleştirdi.
Gittiler 1970 yılında herife Pulitzer Ödülü verdiler.
Bu ödülden cesaret alınca da gitti 2003 yılında Amerikan ordusunun Irak’ta Ebu Gureyb hapishanesinde yaptığı işkenceleri (tecavüz ve sadistlik noktasında) haberleştirdi. Bush çok kızsa da adamı yakasından tutup içeri tıkmaya güçleri yetmedi.
Washington Post Genel Yayın Yönetmeni Ban Bradlee’yi atlamak olmaz.
ABD Başkanı Nixon’ın, rakip Demokrat Parti’nin telefonlarını dinletmek istediğinin haberini yaparak koskoca Başkan’ın istifa etmesine sebep olmuştu.
Zavallı Nixon bu hainin devlet sırlarını ifşa etmesi yüzünden mahkeme mahkeme dolaşıp ifade vermek zorunda kalmıştı.
Bütün bunlardan bahsetmemin sebebini biliyorsunuz sanırım.
Memleketin son ‘vatan haini’ Can Abi’nin affedilemez eylemini deşifre edesim geldi.
Sen kalk yüzbinlerce insanın çeteler tarafından katledildiği bölgeye, El Nusra’nın hâkim olduğu sınır kapısından Türkmenler’e silah gönderen Yeni Türkiye’nin sırlarını açığa çıkar. Buna da “Devlet memuru değil gazeteciyiz” diye kılıf bul.
O çetelerin elemanlarının büyük bir kısmı Türkiye’den geçmiş olabilir.
O çeteler için bölgede özel hastaneler kurulmuş, evler kiralanmış olabilir.
O çetelerin Kobani’yi düşürmesi ihtimali için meydanlarda sevinç naraları atılmış olabilir.
Bütün bunlar sana o silahların güzergâhını sorgulama hakkı verir mi be kardeşim?
Yukarıda saydığım hainlerin ekolünden geliyorsun işte, numara yapma!
Üstelik sen bunları haber yapınca “O’nu öyle bırakmazlar” ki…
O da seni öyle bırakmak istemeyecek elbette…
O seni kendi mahkemelerinde, insanlık onu adil mahkemelerde yargılasın da gör gününü…
Twitter:@haykobagdat